Ramazan ayı ve bayramı, İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği yeni katliamlar ve uluslararası toplumun harekete geçme konusunda gerekli iradeyi gösterememesiyle geride kaldı. Ramazan süresince Gazzelilerin rahat bir nefes alması için umut bağlanan ateşkes girişimlerinin Netanyahu Hükümeti'nin tutumu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanması, sürece dair belirsizlikleri daha da derinleştirdi. BM Güvenlik Konseyi'nde alınan "acil ateşkes" kararının bir türlü uygulamaya geçirilememesi ve ABD, İngiltere ve Almanya'nın ısrarlı bir şekilde İsrail'in güvenliğine yönelik yaptıkları atıfla Siyonist yönetimi cesaretlendirmeleri, Siyonist yönetimin sahadaki saldırganlığını ve pervasızlığını daha da pekiştirdi. Netanyahu tarafından Refah'a kara operasyonun yapılacağının sinyallerinin verilmesi de aslında Batılı devletlerin iki yüzlü tavrı ve uluslararası toplumun eylemsizliğinin en somut yansımasıydı.
Ramazan ayı ve bayramı, İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği yeni katliamlar ve uluslararası toplumun harekete geçme konusunda gerekli iradeyi gösterememesiyle geride kaldı. Ramazan süresince Gazzelilerin rahat bir nefes alması için umut bağlanan ateşkes girişimlerinin Netanyahu Hükümeti'nin tutumu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanması, sürece dair belirsizlikleri daha da derinleştirdi. BM Güvenlik Konseyi'nde alınan "acil ateşkes" kararının bir türlü uygulamaya geçirilememesi ve ABD, İngiltere ve Almanya'nın ısrarlı bir şekilde İsrail'in güvenliğine yönelik yaptıkları atıfla Siyonist yönetimi cesaretlendirmeleri, Siyonist yönetimin sahadaki saldırganlığını ve pervasızlığını daha da pekiştirdi. Netanyahu tarafından Refah'a kara operasyonun yapılacağının sinyallerinin verilmesi de aslında Batılı devletlerin iki yüzlü tavrı ve uluslararası toplumun eylemsizliğinin en somut yansımasıydı.
Son haftalarda Gazze'ye dair ana gündem, Refah'a yönelik muhtemel bir operasyon etrafında şekillenmektedir. Mevzubahis operasyonun gerçekleşmesi, Gazze'deki durumu daha da kötüleştireceği gibi, aynı zamanda bölgesel denklemi kökten sarsacak ve öngörülemez sonuçlara yol açacak bir potansiyeli de bünyesinde barındırmaktadır. Refah, Gazze'deki sürecin seyrini belirleyecek en stratejik bölge olduğundan, uluslararası aktörler Tel Aviv yönetimini gerçekçi bir dil ve caydırıcı müdahaleyle Refah'a operasyon fikrinden vazgeçmeye zorlamalıdır.
Netanyahu'nun Hamas'ı hedef göstererek Refah'a operasyon hususunda uygun bir zemin oluşturma çabası, temelde iki şeyin göstergesidir. İlk olarak bir buçuk milyona yakın insanı Gazze'yi terk etmeye mecbur bırakacak ve hayatını kaybedenlerin sayısını katlayacak düzeyde radikal bir hamle, her şeyden önce İsrail'in Aksa Tufanı sonrası yüzleştiği stratejik mağlubiyete işaret etmektedir. İkinci husus ise bu mağlubiyeti gizlemeye ve kendini kurtarmaya çalışan Netanyahu'nun hem kendi iç kamuoyu hem de uluslararası arena için Refah'ı bir koz olarak kullanmasıdır.
Tel Aviv yönetimi, mevcut sıkışmışlıktan kurtulmak adına Gazze'de alternatif bir yol arayışındadır. Her ne kadar sahada üstünlük kurdukları ve Hamas'a ciddi zarar verdikleri yönünde bir söylem üretseler de bunu kanıtlayacak somut delillerin sunulmaması, İsrail'in Gazze'deki başlıca çıkmazıdır. Bu noktada Refah eksenindeki tartışmalar üzerinden muhtemel senaryolara dair bir projeksiyon sunmaya çalışırsak, Siyonist yönetimin Gazze'yi ilhak etme planının kısa vadede gerçekleşmesinin mümkün olmayacağı İsrailli yetkililerce büyük oranda kabul edilen bir hakikattir. Netanyahu kabinesindeki fikir ayrılıklarının artması ve İsrailli muhalif siyasetçilerin ağır eleştirileri de Gazze'de hedeflenen amaca ulaşmaya olanak tanımayacak saiklerdendir. Ayrıca Refah'a olası operasyonun doğuracağı sonuçların İsrail'i koşulsuz destekleyen ülkelerin de işini zorlaştıracak oluşu, Gazze'de İsrail'in tam egemenlik tesis etmesinin önündeki başlıca engellerdendir.
Hamas'ı bitirmek için uzun yıllardır çaba gösteren Siyonist yönetim, Gazze'yi ilhak edip bu amaca ulaşmanın önünü açmak istedi. Bununla birlikte sahada karşılaştığı güçlü direnişin verdiği zarar ve uluslararası toplumda İsrail karşıtı güçlenen blok, geçmiş yıllardan farklı bir durumu meydana getirdi. Bugüne kadar yaptığı tüm katliamlara bir şekilde kılıf uydurmayı başaran Tel Aviv, bu defa söylem üstünlüğünü ve meşruiyetini tam manasıyla yitirdi. Özellikle de bir buçuk milyonu aşkın Filistinlinin topraklarından edilmesi ihtimali, tüm dünyada kat'i surette reddedildiğinden, İsrail'in ummadığı yaptırım ve kısıtlamalarla yüzleşmesi olasılığını da gündeme getirdi.
İsrail'de hükümete büyüyen tepki ve uluslararası kamuoyunda Filistin'e artan destek yoluyla oluşan vasatta Netanyahu Hükümeti, Refah konusundaki ısrarcı tutumuyla Gazze'yi tamamen ilhak etmekten ziyade Batı Şeria'dakine benzer bir statüko oluşturma stratejisine uygulamaya daha yatkın bir görünüm çizmeye başladı. Aslında yukarıda ifade edilen Refah'ın bir koza dönüşmesi meselesi, tam da Siyonist yönetimin içinde bulunduğu dar boğazdan kurtulmak için başvurduğu ve kendisine manevra alanı sağlayacak bir hamle mahiyetindedir. Burada murat edilen Gazze'nin statüsünü değiştirmekten daha çok sahadaki siyasal gerçekliği dönüştürmekle alakalıdır.
Bugüne kadar İsrail, Gazze'yi kara sınırlarının ardından gözetlese de ve yahut Gazze'nin denizini ve hava sahasını tam anlamıyla kontrol etse de Hamas'ın ve özellikle de Kassam öncülüğündeki güçlü direnişin varlığı nedeniyle asla meydanda bir varlık gösteremedi. Tel Aviv yönetimi, belirli dönemlerde sızmalar suretiyle ya da içeriden ajanlarla Hamas yetkililerine darbe vurmaya çalışsa da bunlar çoğunlukla başarısız girişimler olarak kaldı. Bu durumu değiştirmek ve Gazze sahasını İsrail egemenlik alanına dahil etmek isteyen Netanyahu Hükümeti, önce Gazze'nin kuzeyi sonrasında tamamına yönelik bir genişlemeyi kapsayacak saldırılara başladı. Lakin gelinen noktada İsrail ordusunun verdiği ağır kayıplar, derinleşen ekonomik kriz ve uluslararası tepkiler nedeniyle Gazze'yi ilhak edemeyeceğini kavrayan Netanyahu, Refah'a operasyonla direnişin direncini kırmayı ve Batı Şeria'daki gibi geçişken bir egemenlik alanı inşa etmeyi hedeflemektedir.
Bilindiği üzere Batı Şeria, Filistin Devleti'nin kontrolü altındaki bölgedir. Bununla birlikte Siyonist yönetimin agresif yayılmacı stratejisinin bir uzantısı olarak bu bölgede inşa ettiği yerleşim birimleri, Batı Şeria'da Filistin ve İsrail arasında asimetrik bir egemenlik anlayışını ortaya çıkarmıştır. Yahudilerin güvenliğini bahane ederek Batı Şeria'daki ana yolları ve geçişleri kontrolü altında tutan Tel Aviv, Ramallah Hükümeti'nin hareket alanını kısıtlamakta ve Filistinlilerin kendi topraklarında egemenlik haklarını kullanmalarına izin vermeyerek krizi daha da derinleştirmektedir. Buna ek olarak İsrail güvenlik ve istihbarat birimlerinin Batı Şeria'daki şehirlerde diledikleri vakit operasyon yapabilmesi ya da diledikleri Filistinliyi göz altına almaları, iki devlet arasındaki asimetrik egemenlik ilişkisinin başlıca göstergesidir. Nihayetinde Filistin Devleti'nin kendi topraklarında son sözü söyleyemediği ve vatandaşının İsrail'e karşı koruyamadığı bir fiili durum söz konusudur. Buradan hareketle Gazze'nin ilhakından ziyade ikinci bir Batı Şeria statükosunun tesisi, Siyonist yönetim için daha makul ve pratik çıkış yolu anlamına gelmektedir.
Refah'a operasyonla daha büyük bir yıkımı gerçekleştirecek olan işgal devleti, Hamas'ın can damarlarını keserek Gazze'de bir daha örgütlenmesine olanak tanımayacak bir zemin oluşturmayı istemektedir. Hamas konusundaki amacına ulaşsa dahi Gazze'yi tam manasıyla kendi topraklarına katamayacağını bilen Netanyahu, Gazze Şeridi'nde inşa edeceği yerleşimlerle bölgenin Yahudileşmesi için ilk adımları atmayı ve akabinde hem onların güvenliğinin sağlanması hem de direnişin yeniden güçlenmesini engellemek adına güvenlik birimlerini muhkem kılacağı alanlar meydana getirmeyi planlamaktadır. Gazze'nin yönetimini de Ramallah'a bırakarak Filistin Devleti'nin zayıf ve kırılgan egemenlik kullanımından da istifade ederek, Gazze'de dilediği gibi hareket etmenin önünü açmaya çalışmaktadır. Bu yolla hem uluslararası topluma Gazze'yi Filistinlilere bırakma mesajını vererek kaybettiği imajı toparlamayı hem de kendisi için tehdit oluşturan direnişi ortadan kaldırmayı arzulayan Siyonist yönetim, Refah'a saldırı üzerinden yeni bir statüko tesisi için gayret göstermektedir.
Fakat Siyonist yönetim bu stratejilerle sahadaki gerçekliği dönüştürmeyi ve kendi önünü açmayı amaçlasa da 7 Ekim sonrası yaşanan stratejik mağlubiyet ve kaybedilen meşruiyet, Tel Aviv'in önündeki en büyük engellerdir. Bu bağlamda uluslararası toplumun Gazze'nin ilhakına veya orada ikinci bir Batı Şeria statükosunun inşasına kat'i surette izin vermemesi ve Hamas'ın ateşkes şartlarında sunduğu şekliyle işgal ordusunun Gazze topraklarını tam manasıyla terk etmesini sağlayacak tüm araçları ivedilikle devreye sokması gerekmektedir.
[Sabah, 13 Nisan 2024]