Sağlık alanından ekonomiye, eğitimden dış politikaya pek çok alanı etkileyen Koronavirüs tüm ülkelerde iç siyasetteki tartışmaları kısa süreliğine de olsa durdurmuştu. Fakat Suriye, Yemen, Kolombiya ve Libya gibi ülkelerde yaşanan iç savaşlarda bile zorunlu ateşkese yol açan Koronavirüsün iç siyasetteki durdurucu etkisi uzun sürmedi. Başta ABD olmak üzere pek çok ülkede muhalefet partilerinin süreçte siyasi kazanç elde etme amacı doğrultusunda Koronavirüs, iç siyasi tartışmaların bir parçası haline getirildi.
Türkiye de benzer bir durumun görüldüğü ülkelerden birisi oldu. Her ne kadar sürecin başında Cumhurbaşkanı Erdoğan "Hiçbir düşman, milletimizin birliğinden, beraberliğinden, gücünden, dirayetinden daha üstün değildir. İnşallah bu koronavirüs tehdidini de birlik, beraberlik içinde yeneceğiz" sözleriyle birlik ve beraberlik çağrısında bulunsa da, muhalefet partileri siyaset yapmaya çoktan başlamıştı.
Bu doğrultuda muhalefetin öncelikli gündemini "Türkiye'nin başarısız bir süreç yönettiği" algısını yaymak oluşturdu. Muhalefet partileri tarafından Türkiye'nin sağlık hizmetleri konusunda gerekli tedbirleri almadığı, hijyen ürünleri ile maske stoklarının ve yapılan test sayısının yetersiz olduğu iddia edilse de bu iddiaların herhangi bir gerçekliğinin olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Türkiye'nin tüm vatandaşlara ücretsiz sağlık hizmeti sunması ve hijyen ürünleri ile maskelerin vatandaşlara ücretsiz olarak temin edilmesi hükümetin gerekli tedbirleri aldığını ortaya koydu. Üstelik devletlerin Koronavirüse karşı mücadele stratejisi üzerine yapılan uluslararası çalışmalar da Türkiye'nin hükümet düzeyinde Koronavirüse karşı mücadele konusunda en katı tedbirleri alan ülkelerden birisi olduğunu gösterdi. Oxford Üniversitesi tarafından yapılan ve hükümetlerin virüse karşı yürüttüğü mücadeleyi inceleyen "Covid-19 Government Response Tracker" başlıklı çalışma, Türkiye'nin virüse karşı mücadelede ABD, Kanada ve Avrupa ülkelerine kıyasla daha katı tedbirler aldığını ortaya koydu.
Fakat muhalefet partileri atılan adımlara rağmen hükümetin süreçte başarısız olduğu iddiasından vazgeçmedi. Bu doğrultuda çok başarılı hizmetlerin bile hedef tahtasına konmaya çalışıldığı görüldü. Örneğin, çoğu ülkede sağlık çalışanlarına bile temin edilemeyen maskelerin PTT aracılığıyla tüm vatandaşlara ulaştırılabilmesi bile muhalefetin eleştirisine maruz kaldı. Dahası "başarısız hükümet" algısını oluşturmak adına kamusal direnci zayıflatmaya yönelik sahte haberler ve spekülasyonlar dahi muhalefet partileri tarafından dolaşıma sokulmaya çalışıldı.
İktidarı yıpratarak kriz sonrası dönemde kendisine bir manevra alanı yaratmaya çalışan muhalefetin diğer eleştirisi ise "Biz Bize Yeteriz" kampanyası üzerineydi. Muhalefet partileri dünyanın hiçbir ülkesinde bu tarz bağış kampanyalarının olmadığını iddia ederken İtalya ve İspanya başta olmak üzere pek çok ülkede hükümetler tarafından benzer kampanyalar yürüttüğü gerçeğini göz ardı etti.
Her ülkede olduğu gibi muhalefet partileri de süreçte hükümete destek olmak ve dayanışma içerisinde hareket etmek yerine muhalefet etmeyi seçebilir. Fakat bu noktada muhalefet partilerinin rasyonel bir zeminde hareket etmesi ve spekülasyonlardan uzak kalması yalnızca siyasi değil ahlaki bir sorumluluktur. Zira Koronavirüs süreci popülist siyasi söylemlerin değil ancak rasyonel düzlemde hareket eden ve söylemden ziyade iş üreten aktörlerin kriz yönetmekte ve hükümet etmekte kalıcı olabileceklerini bir kere daha göstermiştir.
[Sabah, 11 Nisan 2020].