Koronavirüs krizinin siyasi sonuçlarından biri de iktidar ve muhalefet partileri üzerindeki etkisi oldu. Kriz dönemlerinde yürütücü güç olarak hükümetler ön plana çıkıyor. Koronavirüs Salgınla mücadelede hükümet merkezde çünkü en çok da kriz dönemlerinde iktidarlardan icraat beklenir. Hükümetler de en çok bu dönemlerde siyasi değil “devlet” refleksleri verirler. Bu bağlamda muhalefetin alacağı pozisyon da önem kazanıyor. Toplumsal ve ülke menfaatlerini siyaset ve parti ikbalinden üstün tutan bir bilinçle hareket edenler olduğu gibi krizleri siyasi kar elde edilecek bir “fırsat” gibi görenler de var. Bu ikinci grubun birincil hedefi en ufak bir zaaf ve yanlışı devleştirip genelleştirerek, geçmiş hesaplaşmalarla birleştirmek ve hükümeti düşürecek bir manevra alanı açmaktır.
Korona krizi esnasında Avrupa ülkelerindeki tepkilere bakıldığında devlet bilincinin ön plana çıktığı görülüyor. Muhalefet genel olarak devlete ve karar vericilere güveni zedelemeyecek, halkta korku ve panik yaratmayacak bir tutum izliyor. Neticede demokratik sistemlerde muhalefetin tüm farklılıklara rağmen sistem taşıyıcı ve işlevsel yönüyle ön plana çıktığı görülür. Bu bağlamda örneğin devlet bilinci yüksek bir ülke olan Almanya’da şu günlerde muhalefet partiler sağından soluna –ırkçı AfD hariç- “staatstragend” (devlet koruyucu ve destekleyici) olduklarını vurgulama ihtiyacı duyuyorlar. Kriz global olsa da uluslararası dayanışmanın gerçekleşmemiş olması da ulusal bir çözümü ve milli bir tutumu zorunlu kılıyor. Avrupa’da salgınla mücadelenin siyasi ayrılıkların bir tarafa bırakılarak ulusal bir mücadele olarak adlandırılması ve birlik duygusunun vurgulanması da bundan. Elbette muhalefet itiraz ve şüphelerini dile getirdi ama iktidar partisi ve muhalefet partileri arasında alışılmadık bir uyum hali ortaya çıktı. Çok fazla ölümün gerçekleştiği İspanya ve parçalı yapısıyla Belçika gibi muhalefetin sesinin daha sert çıktığı yerlerde bile ulusal birlik sloganı öne çıkarıldı.
Halk güçlü devlet görmek istiyor
Türkçede Arapça muhalefet kelimesiyle karşıladığımız Latince oppsosituonem kelimesi karşı çıkma, karşı duruş veya bir farklılığa işaret eder. Demokrasilerde muhalefetin görevi bir yandan iktidarı ve yürütmeyi kontrol diğer yandan da toplum ve devletin yararına farklı siyaset önerilerinin sunulması ve bunların iktidara taşınması için çalışılması manasına gelir. Bu anlayışa göre devlet ve toplum düzeni riske girdiğinde ortak dayanışma esas hale gelir.
Avrupa’da sorumlu muhalefet davranışının ilk adımı virüse karşı önlem alan hükümetin arkasında durarak gösterilen çabanın takdir edilmesi şeklinde gerçekleşti. Bu durumda muhalefetin devletin veya yöneticilerin zaaflarını kullanmaya çalışması ise sorunlu bulunuyor. Muhalefet liderlerinin devlete ve hükümete yönelik güven bunalımına yol açacak adımlardan çekindikleri görülüyor. Zira böylesi bir güven zaafının alınan önlemlerin de yeterince ciddiye alınmaması ve virüsle mücadelenin zaafa uğramasına neden olacağı biliniyor. Hükümetin yaptığı her şeye karşı olmak şeklindeki muhalefet tarzı kriz durumlarında derde çare olmadığı gibi halk tarafından da destek görmüyor. Zira devletin iflas ettiği veya iyi işlemediği söylemi üzerine kurulu bu muhalefet tarzı tam da devletin tüm kurumlarıyla işlediğini ve gücünü görme arzusu duyan halkta karşılık bulmuyor.
Nitekim Türkiye’de de Koronavirüs krizine karşı verilen hızlı tepki ve alınan önlemler muhalefetlerin iddia ettiği gibi devletin çöktüğünü değil işlediğini ve güçlü bir biçimde krize cevap verebileceğini ortaya koydu. Bu da her şey kötü gidiyor tezini işleyen muhalefetin elini zayıflatıyor.
Şeffaf iletişim ve devlet-halk yakınlaşması
Normal zamanlarda arka planda çalışan bilimsel ve teknik ekiplerin bu dönemde görünür hale gelmesi devlet işlevselliğin dinamiklerinin de daha şeffaf bir biçimde görülmesini sağladı. Bilim Kurulu’nun yeri, bilin adamlarının yürüttükleri araştırma projeleri, savunma sanayiindeki atılımların virüsle mücadelede devreye girmesi gibi göstergeler Türkiye’nin güçlü yönlerini ön plana çıkardı.
Kriz zamanlarında iktidarın da halkla daha yakın ve sıcak ve doğrudan bir ilişki kurduğu görülüyor. Bu noktada herkesin herkese ihtiyacı olduğu bu ölüm kalım durumu bu güveni karşılıklı olarak zorunlu kılıyor. Koronavirüsle mücadelenin başarısı sadece devletin değil bireylerin de çaba, icraat ve istediğine bağlı. Bu da devlet ve vatandaş işbirliğini hiç olmadığı kadar zorunlu kılıyor. Nitekim Bilim Kurulu’nun destek ve tavsiyeleriyle alınan kararlar güven telkin ediyor. Her bireyin Koronavirüs hakkında bilgilenmesi ve ikna edilmesi zorunlu olduğundan devlet nezdinde de şeffaflık en üst seviyede yürütülüyor.
Avrupa’da muhalefet partileri krizlerde büyük oranda denetleyici görevinden de taviz vermeden devleti koruyucu ve destekleyici bir rol oynamaya çalışırken, Türkiye’de muhalefetin yıkıcı tutumunu sürdürmesi oldukça düşündürücüdür.
Korkuları körükleyen muhalefet güven vermiyor
Türkiye salgına karşı Avrupa’ya kıyasla oldukça erken bir dönemde aldığı okulların kapatılması ve eğitimin dijital ortamda yeniden organizesi; hızlı malzeme ve maske temini, Türk vatandaşlarının yurt dışından getirilmesi ve karantina uygulamaları; ekonomik paket gibi önlemlere muhalefet partilerinin hiçbir olumlu açıklamada bulunmaması nasıl anlaşılmalı? Bu durum bir yandan muhalefetin çaresizliğine diğer yandan da devlet bilincinin yokluğuna işaret ediyor.
Esasında sadece sorumlu muhalefet değil, pragmatik bir tutum da muhalefetin “her şeye karşı” tavrını sorgulamasını gerektirir. Zira halk da çözüm önermeyen sadece kendi korkularını yansıtan ve hatta körükleyen bir muhalefete güven duymayacaktır. Gerektiği zaman siyasi çıkarları bir tarafa koyabilmek ve böylesi bir zamanda toplum yararının üstte tutarak siyasi kolaycılığa düşmemek halk nezdinde de olumlu karşılanacaktır. Nitekim iktidarı eleştirerek ne yapıyorlarsa yanlış diyerek meseleden siyasi oy devşirmeye çalışan Avrupa’daki aşırı sağı muhalefet anketlerde sürekli oy kaybediyor.
Salgın krizini ayrılıkçı pozisyonları kışkırtmak, toplumu kutuplaştırmak için kullananlar ise hangi kesimden olurlarsa olsunlar kötülükte sınır tanımadıklarını gösteriyorlar. Salgınla mücadele takınılan tutumlar, toplumun paramparça kabileler değil bir millet olduğunu ve muhalefet ve iktidar partileri için de devlet bilincine sahip olduklarını göstermeleri açısından da bir test niteliğinde.
[Sabah, 11 Nisan 2020].