Önce Avrupa'nın sonra da ABD'nin Koronavirüs (COVID-19) salgınının merkez üssü haline gelmesi ile endişe seviyesi artmakla kalmıyor, tartışmalar da boyut değiştiriyor. Devletler ve uluslararası organizasyonlar senaryolar ve kademeli stratejiler geliştiriyor ya da mevcut stratejilerini gözden geçiriyorlar.
Salı günü gerçekleşen NATO dışişleri bakanları toplantısının ardından Stoltenberg'in "Sağlık sorunu bir güvenlik problemine dönüşmemeli" şeklindeki açıklaması bu durumun açık bir göstergesi.
Peki bu senaryo gerçekleşir mi? Başka bir deyişle NATO ya da daha geniş bir ifadeyle Batı dünyası bir güvenlik problem ile karşı karşıya olur mu? Bu soruya kestirmeden "evet" ya da "hayır" cevabını vermek kolay değil.
Güvenlik açısından olası sonuçları tartışmak için üç düzeydeki gelişmelere dikkat kesilmek gerekiyor. Birincisi müttefikler arasındaki güvenin bütünüyle sarsılması. Salgının ağır sonuçlara yol açtığı İtalya ve İspanya'nın çağrılarına hem AB hem de NATO'nun diğer üyelerinin sağır kesilmesi karşısında Çin ve Rusya devreye girdi. Rusya, İtalya'ya sağladığı yardımları askeri konvoy eşliğinde gönderirken Çin de adeta bir yumuşak güç gösterisine dönüştürdü. Buna mukabil NATO'nun da lideri konumundaki ABD Başkanı Trump yardım bir kenara Almanya'daki ilaç firmasını satın almaya, diğer ülkelerdeki doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarını ABD'ye transfer etmeye çaba sarf etti. Bu durum doğal olarak üye ülkelerin NATO'nun tehdit olarak gördüğü Rusya ve Çin'e yakınlaşması endişesini doğurdu.
Türkiye'nin İtalya'ya sağladığı yardımlar başta olmak üzere son zamanlarda atılan adımlar ise NATO için bir teselli oldu.
Trump'ın Kasım'daki seçimleri tekrar kazanarak aynı politikaya devam etmesi durumunda ise NATO üyeleri arasındaki güvensizlik probleminin yeni bir boyuta taşınması kaçınılmaz olacak.
İkinci mesele devlet kurumlarının Koronavirüs salgını karşısında yetersiz kalması ve yaşanabilecek iç karmaşa. İtalya, İspanya, İngiltere ve en son ABD'de salgının sağlık kurumlarını çaresiz bırakması diğer kurumları da etkilemeye başladı. Kurumların oldukça sistemli bir şekilde çalıştığı ABD ve Avrupa'da bu meydan okuma karşısında hazırlıksız yakalanması ciddi güvenlik endişeleri doğuruyor. New York'ta mağazaların yağmalanması karşısında alınan önlemler alarm zillerinin en üst seviyede olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla kurumların yetersiz olduğu yönünde oluşabilecek bir algının sosyal karmaşayı hızlandırıcı bir işlev görmesi kaçınılmaz olacak.
Biyolojik bir saldırı karşısında çeşitli senaryolar yapıldığına dair raporlar medyaya yansımaya başladı.
Ve üçüncü mesele de özellikle Ortadoğu'daki çatışma bölgelerinden kaynaklı yeni çevresel güvenlik problemlerinin yeniden denkleme girmesi. NATO ve genelde Batı dünyası bu ülkelerdeki meselelere ilişkin entegre bir strateji belirlemekten çok uzaktı. Dahası Suriye başta olmak üzere kriz bölgelerinden kaynaklı tehditlerin ve maliyetlerin Avrupa'ya ulaşmaması için Türkiye'yi önemli meydan okumalarla baş başa bırakan bir tavır takınmıştı. Bunun sürdürülemeyecek olduğu mülteci meselesinde açığa çıkmıştı. Salgınla birlikte bu sorunların yoğunlaşması karşısında ABD ve NATO'nun inisiyatif alması gerekecektir.
Özetle NATO yeni bir stratejik yaklaşım ve harekat tarzı belirlemek durumundadır. Aksi takdirde mevcut dağınık yapısı ve inisiyatif almaktan kaçınan tavrı ile Çin ve Rusya karşısında zor durumda kalacaktır.
[Sabah, 4 Nisan 2020].