Virüsle mücadele sırasında sadece hijyen ve mesafeye takıntılı hale gelmedik.
Pandemi sonrası bizi nasıl bir dünyanın beklediğini öngörmekle ilgili de benzer bir takıntı halindeyiz.
Bu sebeple sağlık kriziyle birlikte gelen ekonomik kriz giderek siyasi liderlerin birinci kaygısına dönüşüyor.
Bilim insanları ikinci veya üçüncü dalgaların gelme ihtimalinden bahsetse de ekonomik çöküşün yeni istikrarsızlıkları tetiklemesinden ürküyorlar.
Günde 5 bine yakın insanın Kovid-19'dan öldüğü ABD'nin Başkanı Trump önceki gün, ülkesinde şimdiki "ölüm tahminlerinin iyimser olduğunu ve virüsün ilerleyişinde eğrinin düzlendiğini" söyledi.
Trump, "ABD ekonomisinin uzun süre durmasının sürdürülebilir" olmadığını vurgulayarak "3 aşamalı bir planla" virüs önlemlerini gevşeteceklerini açıkladı. Trump'ın başından beri virüsü yeterli derecede önemsemediği ve Kasım seçimlerini her şeyden daha kritik gördüğü için acele ettiği ileri sürülebilir.
Ancak ekonomik krizin etkisini sınırlandırmak için benzer bir eğilim Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde de var.
Alman Şansölyesi Merkel, 21 Mart'ta başlatılan önlemlerin "kademeli" olarak gevşetileceğini açıkladı.
Bazı mağazalar 20 Nisan ve okullar 4 Mayıs'tan itibaren açılacak.
Anlaşılan, liderler ülke ekonomilerini çökertmemek için virüsle mücadeleyi kısıtlama- gevşetme-tekrar kısıtlama döngüsü ile yürütme niyetinde.
Çin Eleştirisi Büyüyor
Kovid-19 pandemisi ile mücadele performansı üzerindeki propaganda kavgası da büyüyor.
Virüsün çıktığı yerin Wuhan olması ve Pekin'in dünyayı başta eksik/yanlış bilgilendirmesi sebebiyle eleştirilerin odağında Çin var.
Bu eleştiriler iki boyutlu.
İlki, pandemi sonrası Çin'in dünya siyasetine ağırlığına koyma emellerine dair. İkincisi, virüsle mücadelede Pekin'in "başarı hikayesi" satmasına ve PR çabalarına yönelik.
Çin eleştirisinde Trump öne çıkıyor.
Hatta birkaç gün önce söylemden eyleme geçti.
Dünya Sağlık Örgütü'nü "Çin'in tezlerini savunmakla" ve "Wuhan'da salgının nasıl yayıldığına ilişkin güvenilir bir soruşturma yapmamakla" suçlamakla kalmadı.
ABD'nin DSÖ'ye verdiği fonu durdurdu.
Washington ve Londra'dan sonra Paris de Çin eleştirisine katıldı.
Macron, Daha İleri Gidemez
Fransa Cumhurbaşkanı Macron dün İngiliz Finacial Times gazetesine verdiği mülakatta "Krizin Çin tarafından çok daha iyi yönetildiğine dair bir naif düşünceye sahip değiliz. Herşeyi bilmiyoruz" açıklamasını yaptı.
Rus lider Putin'in, Pekin'in suçlanmasına karşı çıkmasıyla mesele demokrasilerle otoriter rejimler arası polemiğe dönüştü.
Ancak Macron'un Trump gibi Çin'i suçlamada ileri gitmesi mümkün değil.
Daha, 26 Mart 2020'de Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile toplantısı sonrasında Avrupa ile Çin arasındaki ortaklığın "çok taraflılıkta örnek teşkil etmesi" gerektiğini söylemişti. Gerçi Macron, virüsle "savaşta" da iddialı bir liderlik göstermeye çalıştı.
Test kiti ve maske temininde Çin fabrikalarına dayandığı için zor durumda kaldı. Halbuki Almanya test ve maskeyi kendisi ürettiğinden açık ara Fransa'dan daha iyi bir performans sergiledi.
Ekonomik krizden çıkışta güney Avrupa ülkelerinin Çin yatırımlarına ümit beslediği bir ortamda Macron, Çin eleştirisini ileri taşımayacaktır.
Amerikan stratejistleri "yeni bir Marshall Planı" tavsiyesinde bulunsa da Trump'ın Avrupa'ya mali yardımda bulunması beklenmiyor.
Salgını bir fırsat olarak gören Macron, AB'nin "siyasi bir proje olduğu" fikrinde ısrarcı.
Ancak zengin üyelerin destek vermemesi durumunda Macron, "İtalya, İspanya ve belki Fransa'da popülistlerin zafer elde edeceğini" söylemekten fazlasını yapabilecek gibi görünmüyor.
[Sabah, 18 Nisan 2020]