Åžükürler olsun eskisi kadar kutuplaÅŸarak konuÅŸmuyoruz laiklik etrafındaki konuları. Bir süredir laiklik tartışması siyasetin ana fay hattı deÄŸil. Ama yine de Cuma namazı tatili hususu üzerine söylenenlerle yürünecek uzun bir yol olduÄŸunu gördük.
"Ä°steyenlerin öÄŸle tatilinde Cuma namazına gitmelerini" mümkün kılan BaÅŸbakanlık genelgesine verilen muhalif tepkiler bir muhasebe yapmayı zorunlu kılıyor.
Genelgeyi Danıştay'a götürenlerin yanı sıra halkı "direniÅŸe" çağırarak Cuma'ya gitmemeyi öneren "muhafazakâr Kemalistler" çıktı. Ancak daha ilginç olanı 1990'lar ve 2000'ler boyunca "özgürlükçü" olarak bilinen sol-liberal kalemlerin bu düzenlemeye itirazları.
Cuma namazı düzenlemesini "adım adım Ä°slamî hayat tarzını bütün topluma empoze etme siyaseti uygulayan" bir iktidarın varlığı olarak okumalarından bahsediyorum.
Son üç yılda iç siyasette yaÅŸanan türbülansı "sivil otoriterlik" tartışması ile karşılamaları da sorunluydu. Ancak AK Parti'nin jakoben laiklik anlayışına getirdiÄŸi "restorasyonu" Ä°slamlaÅŸma olarak nitelemeleri daha bir garip.
Ne bekliyorlardı? BaÅŸörtüsünün üniversitelerde serbest kılınması ile yetinecek bir "özgürleÅŸme" Kemalist laikçiliÄŸi tashih mi etmiÅŸ olacaktı? Anlaşılan o ki, laikçiliÄŸin kamusal hayattaki "ezici, düzleÅŸtirici" etkisinden tümüyle kurtulmayı kastetmiyorlarmış. Kısmi düzenlemeler, sınırlı bir özgürleÅŸme yeterliydi psikolojisindeler.
"Cuma namazı tatili" tartışması liberalsol çevrelerin Kemalizm ile hesaplaÅŸmasının limitlerini de gösteriyor. Dini hayata dair taleplerin karşılanmasında minimalist bir konumdalar. Jakoben laiklik anlayışını yeni bir perspektife kavuÅŸturma amacında deÄŸiller.
Hadi baÅŸka bir boyuttan bakalım. AK Parti'nin "dönüÅŸtürücü" gücünden rahatsız olduklarından eli geniÅŸ olmasın diye bu tavra bürünüyorlar diyelim. Bu yüzden de AK Parti iktidarı eliyle Ä°slami taleplerin demokratik- laik siyasetin açılımları olarak gerçekleÅŸmesini istemiyorlar. Ve sürekli bir "Ä°slamlaÅŸma korkusunu" gündemde tutuyorlar.
Eh bu defa da gözden kaçırdıkları AK Parti'nin hitap ettiÄŸi kitle nezdinde inanılırlıklarını tümüyle kaybettikleri. Hatırlayalım: Çok deÄŸil üç -beÅŸ yıl öncesine kadar liberal -sol aydınların siyasi hayatımızın birçok kritik konusunu nasıl tartışılacağını belirlemede entelektüel üstünlüÄŸü vardı.
Bu üstünlük Kemalistleri en ciddi ÅŸekilde eleÅŸtirenler olarak temin ettikleri moral kapasite ile ilgiliydi. Hatta en çok da muhafazakârÄ°slami kesimleri "deÄŸiÅŸim" yönünde etkiliyorlardı. Ancak fazlaca vurguladıkları "moral üstünlük" post-Kemalist dönemin nasıl olması gerektiÄŸi konusunda hoyratlığa varan bir forma büründü.
Muhafazakâr-Ä°slami kesimlerin aktörlük duygusunu fazlasıyla örselemeye yöneldiler. AK Parti eleÅŸtirisinden AK Parti karşıtlığına geçtikçe bu üstünlüklerini kaybettiler. Ä°slamimuhafazakâr elitin Türkiye'ye kendi rengini vurma isteÄŸini ÅŸiddetle reddeden bir pozisyona sürüklendiler. Bu da "Ä°slamlaÅŸma" tezine saplanmalarıyla sonuçlandı. BeÄŸenmedikleri Kemalistlerin hatasını tekrarlar oldular.
Kemalistler dini bireyin ve toplumun alt tabakasının hayatını sıkıştırmışlardı. Liberal -sol aydınlar ise dinin gündelik -kamusal hayatta küçük ve sınırlı bir farklılık olduÄŸunu düÅŸünüyorlar. Daha fazlası korkulması gereken bir yayılma.
Türkiye'deki seküler sosyo- ekonomik dinamiklere güvenini kaybeden bu ruh hali somut bilgilerde hata ediyor. KüreselleÅŸmenin Cuma günü tatil etmeyi Müslüman ülkelerde bile mümkün kılmadığını söyleyecek cehaleti üretebiliyor.
Halbuki Google'da arama yapmak yeterliydi hangi ülkelerin Cuma gününü tatil yaptığını bulmak için.
[Sabah, 12 Ocak 2016]