SETA > Yorum |
Karakter Suikastı

Karakter Suikastı

Erdoğan yeni karakter suikastını ancak ve ancak Türkiye'nin temel demokratikleşme meselelerine odaklanmaktan vazgeçmeyerek bertaraf edebilir.

Taksim olayları üzerinden hareketlenen fay hattı yabancısı olduÄŸumuz bir kırılma deÄŸil. AK Parti'nin iktidara geldiÄŸi günden itibaren defalarca karşılaÅŸtığı bir fay hattı var karşımızda. Türkiye içinde sosyal ve iktisadi derin farklılıklar üzerinden ortaya çıkan bu fay hattının dışarıda da yeterince müÅŸterisi olduÄŸu muhakkak. Son üç hafta Osmanlı son dönemine kadar götürülebilecek 'kavganın' özellikle Türkiye dışındaki paydaÅŸlarını bir kez daha görmek açısından ibret verici oldu. Türkiye ile baÅŸka baÅŸkentler üzerinden konuÅŸmanın hiçbir orijinalliÄŸinin bulunmadığı da aÅŸikâr. Asrı aÅŸkın bir zamandır bu entelektüel tacize maruz kalıyoruz. Yeni olan tek durum dağılmış olan hedefin oldukça profesyonel bir mühendislikle tekleÅŸtirilmesinden ibaret. Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez Kemalist elitlerin kaldıracıyla küresel elitlerin aynı frekans boyunda Tayyip ErdoÄŸan'a karşı bir karakter suikastına giriÅŸtiÄŸine ÅŸahitlik ediyoruz.

GeldiÄŸimiz nokta itibariyle Türkiye içinde ne yaÅŸanırsa yaÅŸansın Taksim üzerinden referans noktası haline getirilen 'ErdoÄŸan kimliÄŸi' uzunca bir süre Türkiye ile alakalı her konuda deÄŸiÅŸmez bir dipnota ve ezbere dönüÅŸtürülmüÅŸ oldu. Bu aslında yeni bir durum da deÄŸil. Ä°lk olarak Türkiye'nin Irak iÅŸgaline ortak olmamasıyla denenmiÅŸti. Lakin o dönem çiçeÄŸi burnunda bir iktidara dair fazlaca bir referans noktası olmadığından dolayı saldırılar genellikle 'islamofobik bir parantezin' içinde kendi kendisini anlamsızlaÅŸtırıyordu. 2008 Gazze katliamına Türkiye'nin açıktan tavır almasıyla tekrar baÅŸlayan huruç ise Ä°srail'in gayri meÅŸru pozisyonu tarafından absorbe ediliyordu. 2008 sonrası ErdoÄŸan'ı kısmen, Türkiye'yi ise genel anlamda hedefe alan eleÅŸtiriler 'Ä°srail parantezinde' kalarak etkili olamadı. Benzer ÅŸekilde o yıllarda Türkiye içinden eleÅŸtirilere katkı saÄŸlayacak isimler de Ä°srail-Washington ekseninin kaba aktörleri olduÄŸundan çarpan etkisi de oluÅŸturamıyorlardı. Taksim son on yıl içinde bilenmiÅŸ olan birçok odağı aynı anda harekete geçirmeye yetti.

Bu aÅŸamadan sonra Türkiye en büyük demokratikleÅŸme sorunlarını bile hal yoluna soksa; yani yeni bir anayasa, çözüm süreci, din-devlet iliÅŸkileri ve diÄŸer baÅŸlıklarda ciddi mesafe alsa bile dışarıda harekete geçen makinenin sakinleÅŸmesi beklenmemelidir. Emir kipsiz cümle kuramayan liberallerimizin marifetiyle de ivme kazanan küresel hegemonik diskurun bundan sonra Türkiye ile alakalı konuÅŸacakları tek ÅŸey ErdoÄŸan'dan baÅŸkası olmayacak. Irak iÅŸgali sırasında Balyoz darbe giriÅŸimini, CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri sırasında 27 Nisan'ı, %47 oyla iktidara gelmiÅŸ olan hükümete karşı yapılan 14 Mart siyasal suikast giriÅŸimini ve yargı-polis marifetiyle baÅŸarılsaydı ErdoÄŸan'a kadar ulaÅŸma riski taşıyan 7 Åžubat sabotajını atlatmış bir ErdoÄŸan var karşılarında. ErdoÄŸan sadece bu giriÅŸimleri atlatmış olan isim de deÄŸil. Aynı zamanda küresel düzeyde liderlik sıkıntısının had safhaya çıktığı bir dönemde ayakta kalmış bir isim. Ülkesini sürükleyebilen, yapısal kararlar alabilen, pozisyon inÅŸa edebilen, kurucu siyaset üretebilen lider sıkıntısının had safhada olduÄŸu bir dönemde tavır alarak kazanan bir lider.

TAKSÄ°M MAKASI

Türkiye Avrupa, Kafkasya ve OrtadoÄŸu-Kuzey Afrika ekosistemlerinin ortasında bulunan bir ülke. Avrupa'da ekonomik kriz, OrtadoÄŸu'da siyasi kriz, Kafkasya'da ise SoÄŸuk SavaÅŸ düzeni devam ediyor. Bütün bu negatif merkezkaç kuvvetlere raÄŸmen Türkiye siyasi, iktisadi ve sosyal olarak istikrarını korumaya devam ediyor. Bunda en temel unsur, demokratikleÅŸme yönünün pozitif olması ve güçlü bir liderin varlığı. Taksim üzerinden ErdoÄŸan'ı hedef alanlar büyük ölçüde kendi kehanetlerine fazlaca kapılarak entelektüel bir vandalizm estiriyorlar. Mütemadiyen birbirleriyle konuÅŸup sürekli ne kadar haklı olduklarına ve doÄŸru analiz yaptıklarına kendi kendilerini inandıran bu beyaz elitlerin, sadece son on yıl boyunca kehanet karnesini gözümüzün önüne getirmemiz, ortaya çıkan entelektüel tasdiknamenin manzarasını tahmin etmek için yeterlidir. ÇoÄŸu kez baÅŸarısız birer mütercimin ötesine geçemeyen aydın sınıfımızın son krizde küresel hegemonik diskura saÄŸladığı gönüllü katkılarla ErdoÄŸan'a karşı giriÅŸilen karakter suikastının an itibariyle netice almayı hedeflemediÄŸi muhakkak. Karakter suikastının hedefi 2015'e kadar ErdoÄŸan'ı karar alamaz duruma getirmek. Ä°ÅŸte tam da bu noktada ErdoÄŸan'ın liderlik imtihanı baÅŸlıyor.

ErdoÄŸan'ın protestoların oluÅŸturduÄŸu dalgalarla arzı endam eden yaftalara ve eleÅŸtirilere ne cevap verirse versin tatmin edici olmayacağı aÅŸikâr. Çünkü ortada ÅŸikâyet ve tenkit sahiplerini tatmin edecek neredeyse somut bir baÅŸlık bile bulunmuyor. ErdoÄŸan'ı en fazla üslup üzerinden eleÅŸtirenler ise bizleri içinden çıkamayacağımız anlamsız bir tartışmaya davet ediyorlar. Kaldı ki on bir yıldır ErdoÄŸan'ın partisinin resmi kayıtlı ismini telaffuz edecek asgari ahlaki olgunluÄŸu gösteremeyenlerin üslup konusunda çok meÅŸru bir yerden konuÅŸtuklarını da kimse iddia edemez.

ErdoÄŸan'ın Taksim'le beraber ortaya çıkan manzara karşısında yükünün çok ağır olduÄŸunu ÅŸimdiden kayda geçirmekte fayda var. Öyle ki ErdoÄŸan siyaseten sadece koskoca bir anlamsızlığa denk gelen Taksim nihilizmi ile uÄŸraÅŸmak zorunda deÄŸil; aynı zamanda hakikatin sahibi olduÄŸuna iman etmiÅŸ, dillendirdiÄŸi ÅŸeylerin Taksim platformunun ifadesiyle 'bilimsel gerçekler' olduÄŸu konusunda hiçbir ÅŸüphesi olmayan siyaset düÅŸmanı 19.yy ilkelliÄŸi ile baÅŸ etmek zorunda. ErdoÄŸan geçmiÅŸte Ä°srail lobisinin yerli ve yabancı unsurlarıyla defalarca karşı karşıya geldi. Dolayısıyla tanımadığı aktörler ve söylemler yok karşısında. Ama 'bilimsel gerçekler cemaati' karşısında ne siyasetin ne ahlakın ne de zekânın fazlaca bir aracı ve argümanı bulunmuyor.

ErdoÄŸan yeni karakter suikastını ancak ve ancak Türkiye'nin temel demokratikleÅŸme meselelerine odaklanmaktan vazgeçmeyerek bertaraf edebilir. Çözüm süreci ilerledikçe, Anayasa'da neticeden bağımsız olarak AK Parti açık bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸimden yana pozisyonunu korudukça, kamuda ve özel sektörde devam eden ırkçı baÅŸörtüsü yasağı ortadan kalkarsa, Alevilerin geçtiÄŸimiz yıllarda ilk kez baÅŸbakanın alan açmasıyla resmen dile getirdikleri maÄŸduriyetleri somut çözümlere doÄŸru ilerledikçe, karakter suikastı boÅŸa çıkacağı gibi yerli ve yabancı unsurları da bir kez daha anlamsız hale gelecektir.

[Sabah Perspektif, 22 Haziran 2013]