Bugün Diken adlı bir web sitesinden bahsedeceğim size. Online gazete! Sedat Simavi'nin torunu Harun Simavi kurmuş bu yayın organını. "Diken'in misyonu kısa ve net" diyor Harun Simavi. "Ülkemizde gül bahçesine dönüştürülmek istenen meydanın dikeni olup, köklerinden sallanmaya başlayan demokrasimizi, temel özgürlüklerimizi ve laikliği savunmak." Süper bir ülküsü, acayip bir misyonu var. Bu misyonu hayata geçirirken de, "gazetecilik mesleğine hak ettiği itibarı ve onuru yeniden kazandırmak" gibi bir göreve de talip. Hep söylerim, bu misyonlar, vizyonlar kâğıtta durduğu gibi durmuyor diye. Belki de bu nedenle bu Diken de kurulduğu günden bugüne "demokrasimiz"in değil, "demokrasi karşıtı güçler"in yanında taraf tuttu. Türkiye'nin son dönemde maruz kaldığı düşük yoğunluklu savaşın propaganda ayaklarından biri olarak faaliyet gösterdi. Gezi kalkışması sonrası oluşan siyasi atmosferi fırsata çevirmek için uğraşanların yuvalandığı mecralardan birine dönüştü. Varlığını Erdoğan düşmanlığına adamış gayrı mili bir odak olarak iş gördü. Erdoğan karşıtlığına hizmet etmek için farklı organizasyonların, kirli yapıların siyasal iletişimini yaptı. Açıkçası bu yazıda bu yayın organının siyasi emelleriyle, iktidar kavgası içinde nerede durduğu ile ilgilenmiyorum. Daha çok bu yayın organının bu siyasi misyonunu hayata geçirmek için ortaya attığı "gazetecilik mesleğine hak ettiği itibarı ve onuru yeniden kazandırmak" şeklindeki iddiasıyla ilgiliyim. Diken'in gazetecilik mesleğine itibar kazandırmak bir yana, onun en temel ilkelerine nasıl ihanet ettiğinden bahsedeceğim. Siyasi misyonu, ideolojik ajandası dolayısıyla nasıl da gerçeği tahrif ettiğini göstereceğim. İzninizle örneği de kendimden vereceğim. Perşembe günü, Diken isimli çakma gazete benim aynı gün bu köşede çıkan yazımı alıntıladı. Aslında çarpıttı, manipüle etti demek daha doğru. Yazımın orijinal başlığı "Dini Cemaatin Yeri, Devletin Rolü" idi. Yeni dönemde dini gruplar ve devlet arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğini tartıştığım bir yazıydı. Dini cemaatlerin total bir yaklaşımla kriminalize edilmesini ve toplumsal alandan dışlanma çabalarını eleştirdiğim bir yazı. Öte yandan şeffaflığın, devletin denetim fonksiyonunda önemli olduğunu vurguladığım bir yazı. Neyse işte; yazı yerinde duruyor. Bakın bu yazıyı Diken nasıl duyurdu? "Fahrettin Altun: Ülkenin her yerinde tüm tarikatları kapatmak için seferber oluyoruz". Yuh! Dikenin yandaş siteleri de aynı başlıkla benim yazımı duyurdular. Peki bu ifade yazıda var mı? Bakalım. "Birileri (...) 'ülkenin her yerinde tüm tarikatları kapatmak için seferber oluyoruz' gibi bir cümleyle İslamofobik ajandasını hayata geçirmeye gayret ediyor." İlginç değil mi? İslamofobik ajandanın dışavurumu olarak nitelediğim bir ifadeyi benim ifadem gibi sunuyor Diken. Bile isteye, nifak çıkarmak amacıyla! Halbuki o cümle tam da Diken kafasında birilerinin sarf ettiği bir cümle. Nasılsa imaj çağı! Nasılsa ilk izlenim her şeydir! Eh, iktidarın "strateji"si varsa, onların da "taktiği" var! Değil mi ama? Evet, belki de gülüp geçmek en iyisi.
[Sabah, 3 Aralık 2016].