Tüm dünya birkaç gün önce Suriyeli bir adli tıp fotoğrafçısı tarafından ülke dışına çıkarılmış olan, içinde işkence ile öldürülmüş 11 bin Suriyelinin 55 bin kare fotoğrafının yer aldığı bir belgeden haberdar oldu. Suriye’den gelen tüyler ürpertici bu fotoğraf kareleri, bu ülkeyi onlarca yıldır demir yumrukla yöneten Baas yönetimine ilişkin gerçekleri, uzun süredir “üç maymunlar”ı oynayan uluslararası toplumun önüne sermiş oldu. Bu görüntüler, Suriye’nin bir “ölüm mangası” tarafından yönetildiğini de ortaya koyuyordu. Böylece Esed rejiminin hem Suriye’yi yönetme liyakatinden mahrum olduğu, hem de ne ahlaken ne de meşruiyet açısından halkı temsil konumunda olamayacağı bir kez daha ortaya çıktı.
Bu fotoğraflar Suriye’deki demokratik kalkışmanın 2011’de başlamasından bu yana Baas rejimince sistematik ve çok kapsamlı düzeyde insanlık ve savaş suçları işlendiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Esed rejimi yalnızca bir “tek parti diktatörlüğü” değil, aynı zamanda sivil yerleşimleri bombalamayı rutinleştirmiş; sistematik katliam, işkence, aç bırakarak ölüme terk etme stratejilerini bir “yöntem” olarak benimsemiş bir rejimdir. Suriye’de “insanlığa aykırı suçlar”ın ve “savaş suçları”nın rejim tarafından işlendiğini gösteren bu fotoğraflar, böylece suçun tüm hukuki unsurlarının oluştuğunu ortaya koymaktadır.