Yaptırımların başarıya ulaşma ölçütü hedeflerine ulaşmasıdır. Yani yaptırım uygulanan ülkenin önüne konulan koşulların en azından bir kısmını kabul etmesidir.
Bunun için de gerekli olan bazı şartlar vardır.
En önemlisi yaptırımların somut ve ulaşılabilir hedeflere sahip olması, yaptırımların üçüncü aktörlerce de benimsenmesi ve süreklilik arz etmesi.
Askeri bir müdahale yapılması da ambargonun mantığı açısından başarısız bir sonuç olarak yorumlanır.
Kimi örneklerde ise askeri müdahale sonucunda yaptırım uygulanan güç dize getirilir.
Eğer yaptırım uygulayan güç diğer ülkeleri de ikna edemezse tek başına etkili olması oldukça zordur. Yaptırımın mantığı uygulanan ülkenin mümkün olduğunca sıkıştırılmasıdır. Bunun için de arada bütünüyle bir bağımlılık ilişkisi yoksa yaptırım talep eden gücün gerekli sıkıştırmayı tek başına yapması mümkün olmayacaktır.
Bu açıdan başarılı ve başarısız örneklerden bahsedilebilir. En başarılı örnek 1991'de ABD'nin Irak'a uyguladığı ambargodur.
ABD hem Irak'a yönelik ambargo için Birleşmiş Milletler'den karar çıkartabilmiş hem de üçüncü ülkelere de baskı yaparak ambargoyu kabul ettirmişti. Kabul etmeyen aktörlere de aynı ambargonun uygulanacağı tehdidinde bulunmuş ve etkili olmuştu. O dönemde Türkiye'nin hayati düzeyde ihtiyacı olmasına rağmen petrol ithalatını bile kesmişti.
Her ne kadar Saddam Hüseyin masaya oturmaya yanaşmadıysa ve tırmanma sonucu ABD operasyon düzenlemek zorunda kaldıysa da Irak ekonomisi ciddi yaralar almıştı. Operasyon da Irak ordusunu büyük oranda yok etmişti.
Dikkat çekici başarısız örnek ise yakın bir zamanda yaşandı.
Suud liderliğinde Katar'a uygulanan ambargo kısa bir süre içinde sonuçsuz kalmıştı. Körfez ülkeleri ve katılan birkaç ülkenin Katar'a yaptırımları, Türkiye ve İran'ın tavrından dolayı etkili olamadı. Türkiye ve İran'ın gıda, ilaç gibi acil ürünleri tedarik etmesi, Katar'ın ilk şok dalgasını atlatması ve karşı önlem alması için zaman kazandırdı. ABD'nin 1991 örneğindeki gibi askeri operasyon seçeneğini de devreye sokamadı ve bir yılın sonunda süreç Katar'ın lehine döndü.
İran'a yaptırımların bu ölçüt ve örneklerin göz önüne alınması ile nasıl sonuçlanacağına dair bir analiz yapılabilir.
AB, Çin, Almanya, Fransa gibi aktörlerin siyasi itirazlarına rağmen şirketlerin ABD yaptırımlarına uyduğu görülüyor. Dolayısıyla en azından şimdilik üçüncü aktörlerin ikna edildiğini söylemek mümkün.
Yaptırımların süreklilik arz edeceği konusunda ciddi bir risk unsuru görünmüyor. Çünkü şirketler bir fırsat / maliyet hesabı yaparak bu karara uydular.
Yaptırımların nasıl sonuçlanacağı konusunda kafa karıştıran en önemli konu ise Trump yönetiminin hedefleri.
Talep listesinin fazlasıyla uzun olması ve ağır şartlar içermesi bu durumun temel sebebi.
Trump gerçekten –talep listesindeki gibi- İran'ın nükleer ve konvansiyonel silah kapasitesini ve bölgesel etkisini sınırlamayı mı yoksa bir sonraki dönem başkanlığı için elinde bir kart mı istiyor, belli değil.
Eğer gerçekten İran'ın sınırlanması isteniyorsa müzakereler hız kazanabilir.
Ancak Trump 2020'deki başkanlık seçimlerine oynuyorsa yaptırımların iki yıl kadar süreceğini söylemek mümkün.
[Fikriyat, 12 Kasım 2018].