SETA > Yorum |

Mısır-Ürdün-İran

Mısır, Ürdün ve İran'ı bu sırayla ara vermeden ziyaret edebilecek tek bölge ülkesi Türkiye. Hem Araplar, hem de İran nezdinde iç ve dış politikada tüm sorun alanlarını konuşabilen ve tepki çekmeden çözüm önerileri sunabilen tek Dışişleri Bakanı ise Ahmet Davutoğlu.

Mısır, Ürdün ve İran'ı bu sırayla ara vermeden ziyaret edebilecek tek bölge ülkesi Türkiye. Hem Araplar, hem de İran nezdinde iç ve dış politikada tüm sorun alanlarını konuşabilen ve tepki çekmeden çözüm önerileri sunabilen tek Dışişleri Bakanı ise Ahmet Davutoğlu.

Türkiye emin adımlarla Ortadoğu'da karşılıklı bağımlılık, farklı unsurların bir arada yaşaması, herkes için güvenlik, refah ve kalkınma eksenli bir bölgesel alt sistem kuruyor. Türkiye'nin dış politika vizyonu, bölge ülkeleri ve uluslararası örgütlerin sorunları öteleme imkânını sınırlıyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun diplomatik üslubu, sorunlara yaklaşımdaki doğru zamanlaması, çok boyutlu ve kuşatıcı yaklaşımı ve alanda bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi bölgede yeni bir dinamizm oluşturuyor. Uluslararası örgütler sorunlarla ilgilenmede ölçek büyütme, bölge ülkelerinin dışişleri koridorları ise kendilerini bu dinamizme göre yeniden yapılandırma ihtiyacı duyuyorlar.

Sayın Davutoğlu'na eşlik ettiğimiz Mısır, Ürdün ve İran resmi ziyaretlerinde öne çıkan iki konu Türkiye'nin öngördüğü yeni bölgesel yapının nasıl oluştuğunu örneklendiriyor. 9 Eylül'de gerçekleştirilen Arap Ligi toplantısının en önemli olayı Türkiye-Arap Ligi-Suriye- Irak dörtlü toplantısı oldu. Suriye ve Irak arasında tırmanan gerilimde bu iki ülkenin sorunun çözümünde hakemliğine güvendiği tek ülke Türkiye. İran'ın girişimi başlamadan sona erdi. Arap Ligi ise tepki vermede gecikti.

Suriye ve Irak yönetimleri karşılıklı ithamlarla ilgili dosyalarını Türkiye'ye verdiler. Taraflarla görüşen Davutoğlu, sorunu bir çözüm perspektifi ile Arap Ligi'ne taşıdı. Arap Ligi sorunun çözümünde devreye girdi. Sorunun tarafları oturup uzlaşabilecekleri bir zemin kazandılar. Arap Ligi Genel Sekreteri Amr Musa'nın kapanış konuşması Türkiye'nin bu örgüte işlev kazandırdığı ve Araplar arası bir sorunda ölçek büyüterek devreye girmek zorunda kaldıklarının ifadesiydi. Toplantının sonunda Davutoğlu, onur konuğu olarak Türk-Arap ilişkileri ile ilgili kapsamlı bir konuşma yaptı. Konuşmasında Türkiye'nin Arap ülkeleri arasında ailenin bir parçası olduğu ve bu bilinçle sorunların çözümüne katkıda bulunmayı amaçladığını söyledi. Yanına oturduğum Ürdünlü gazeteci Türkiye'nin Gazze sorununun çözüm fırsatını altın tepside Mısır'a verdiğini, şimdi ise aynı şeyi Suriye-Irak krizinde Arap Ligi'ne yaptığını söylüyor. Bu ifade Türkiye'nin müdahalelerinde derdinin sorunların çözümü olduğu ve rol çalma heveslisi olmadığının doğru algılandığını gösteriyor. Bırakın bu algıyı on sene gibi kısa bir süre önce aynı masalarda konulara girmede zorlandığımız, birçok tartışmada marjinal kaldığımız ve ağır ithamlara maruz kaldığımız hatırda tutulmalı.

Davutoğlu'nun İran ziyareti İkinci örnek ise İran'ın nükleer sorunu konusunda Türkiye'nin tavrı. Davutoğlu'nun İran ziyareti iki açıdan önemliydi. Davutoğlu, Irak ve Suriye arasında arabuluculuğa soyunan, ancak başarısız olan İran'ın, bu konuda rencide olmaması ve sürece katkı yapmaya devam etmesi için telkinde bulundu. Ayrıca bu ziyaret İran'da kabinenin seçilmesi ve taşların yerine oturmaya başladığı dönemde yapılması açısından önemli. Iran Dışişleri Bakanı Muttaki, seçilmesinin hemen ardından kendisini ziyaret eden Davutoğlu ile yeni dönemde İran dış politikasının en önemli gündem maddelerini masaya yatırdı.

En önemli gündem maddesi kuşkusuz nükleer sorunu. İran'ın nükleer konusundaki önerisi tepki ve temkinle karşılandı. Davutoğlu İran'a doğrudan müzakere yolunu açacak şekilde manevralar yapmalarını öneriyor. Öneri ilkesel olarak birçok önemli noktanın altını çizse de, bir yol haritası ortaya koymuyor. İran yönetiminin öneriyi somutlaştırması gündemde.

Davutoğlu ayrıca son dönemde gerilen İran-AB ilişkileri için de devrede. AB dışişleri bürokrasisinin en üstünde yer alan Solana biz İran'dayken Davutoğlu'nu aradı ve bilgi aldı. Çok geçmeden AB-İran görüşmesi gerçekleşebilir. Türkiye'nin sorunları dondurma ya da ötelemeyi sınırlayan tutumunun nükleer sorununda devreye girdiğini görüyoruz. Türkiye'nin sistem kurucu rolü bu iki örnekle sınırlı değil. Önemli bir tarih dönemecinde, gelişmeleri içinden izliyoruz. Ancak bu noktada bu girişimler devam ettikçe, Türkiye'nin ve bölgenin geleceği ile ilgili iyimser olmak için daha fazla sebebe sahip olacağımızı söyleyebiliyoruz.

Sabah - 16 Eylül 2009