SETA > Yorum |
Değişen Küresel Sistem ve Türk-Amerikan İlişkileri

Değişen Küresel Sistem ve Türk-Amerikan İlişkileri

Bu hafta gerçekleşecek Obama-Erdoğan görüşmesi, ikili ilişkilerin tarihindeki en önemli ve üst düzey görüşmeler arasındaki yerini alacak.

GörüÅŸmenin gündemi ve iki lider arasındaki sıcak iliÅŸkiler haricinde Washington’da gerçekleÅŸecek görüÅŸmeler deÄŸiÅŸen ve dönüÅŸen uluslararası sistemin rotası ve bölgesel güçlerin etkinliÄŸi ile ilgili de önemli ipuçları verecek. Zira artık iki ülke arasındaki iliÅŸkilerin daha istikrarlı ve düzenli bir hale gelmesinin yolu sadece ikili iliÅŸkilerdeki problemlerin çözümü deÄŸil, aynı zamanda bölgesel ve küresel olarak iki ülkenin idare edilebilir bir iÅŸbirliÄŸi modeli gerçekleÅŸtirmesinden geçiyor. Bu sebeple BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın yapacağı bu gezi sırasında iki ülke arasındaki iliÅŸkinin sadece kısa vadedeki sonuçları deÄŸil aynı zamanda daha geniÅŸ bir düzlemde uzun vadede yaratacağı sistemsel etki ve ortaya çıkacak ikili etkileÅŸim modelinin de tartışılması gerekiyor.

DEĞİŞEN ULUSLARARASI SİSTEM

SoÄŸuk SavaÅŸ’ın sonrasında ortaya çıkan tek kutuplu dünyanın Amerika’nın yaÅŸadığı siyasi ve ekonomik sorunlar sebebiyle sona ermeye baÅŸlaması yeni dünyanın ve uluslararası sistemin ÅŸeklinin ne olacağı yolunda tartışmalara çoktan start verdi bile. Kimilerine göre SoÄŸuk SavaÅŸ’ın sona ermesi ile 2008’deki Amerika’da meydana gelen finansal kriz arasında yaÅŸanan tek kutuplu dünya artık Çin’in ekonomik yükseliÅŸi ile iki kutuplu dünyaya evrilirken, baÅŸkaları ise yeni dünyanın eskisinden çok farklı bir ÅŸekilde çok kutuplu ve artık ikiden fazla ağırlık merkezinin bulunduÄŸu bir yapıya dönüÅŸtüÄŸü iddiasını gündeme getiriyor. Bu yapılan tartışmalarda Amerika’nın nereye gittiÄŸi ve bundan sonraki uluslararası sistemde nasıl bir rol üstleneceÄŸi sorusu en sık sorulan sorular arasında yer alıyor.

Her ne kadar Amerika’nın nereye gittiÄŸi sorusu oldukça farklı cevapları beraberinde getirse de tartışmaya katkıda bulunan herkesin hemfikir olduÄŸu en önemli nokta yeni dünya sisteminin tarihte eÅŸi olmayan bir sisteme doÄŸru yol almaya baÅŸladığı. Bu yeni dünya sistemi askeri anlamda hâlâ Amerika’nın önderliÄŸinde tek kutuplu bir özellik içeriyor olsa da ekonomik ve siyasal bakımdan artık farklı bir manzarayı ortaya koyuyor. Öncelikle ekonomik anlamda Amerika yine en büyük ekonomi olma özelliÄŸini koruyor olsa da yapılan tüm projeksiyonlar önümüzdeki yıllarda Çin’in Amerika’yı bu konuda –en azından toplam gayri safi milli hasıla açısından- geride bırakacağını ve ekonomik sistemin bir nevi G2 ÅŸeklinde Çin ve Amerika’nın iki büyük ekonomik güç merkezi olarak var olacağı bir modeli yarattığı iddiasını ortaya koyuyor. Siyasi bakımdan ise durum çok daha karmaşık. Özellikle Irak Savaşı sonrası Amerika’nın uluslararası arenada kaybettiÄŸi meÅŸruiyet ve Obama yönetiminin uluslararası mükellefiyet ve sorumlulukları bölgesel güçlerle paylaÅŸmaya yönelik stratejisi ortaya yarı çok kutuplu bir dünya düzeni çıkarıyor. Yapılan çalışmalarda isim bulunmakta zorlanan bu yeni sistem kimilerine göre kutupsuz bir dünya, kimilerine göre ise merkezinde Amerika’nın olduÄŸu tek-çok kutuplu yeni bir düzen. Üç ayrı alanda görülen üç farklı düzen, dünyanın önümüzdeki dönemde bu alanda istikrar ve iÅŸbirliÄŸini saÄŸlayabilecek yeni kurum ve normlara ihtiyaç duyduÄŸunu gösteriyor. Özellikle de ÅŸu anda geçiÅŸ dönemi olarak adlandırılan bu sistemin geçiÅŸ dönemi olmak yerine bir düzen olarak varlığını sürdürme ihtimali varken bu ihtiyaç daha açık hale geliyor.

TÜRKÄ°YE BU YENÄ° SÄ°STEMÄ°N NERESÄ°NDE?

Uluslararası sistemin geleceÄŸi hakkında yapılan çalışmalar ve öngörülerde en sık olarak ortaya çıkan unsur, bölgesel güçlerin yükselerek tek kutuplu dünyayı dönüÅŸtürme potansiyeline yönelik. 1990’lı yıllarda modern uluslararası sistemin ortaya çıkmasından bu yana ilk kez tek kutuplu dünyaya tanıklık eden dünya politikası ÅŸimdi de ilk kez tek kutuplu dünyaya meydan okunmasını izliyor. Bu süreç içinde oluÅŸan yeni dinamik uluslararası sistem eski tip ittifak iliÅŸkilerinin yerine yeni, hareketli ve iniÅŸli-çıkışlı bir iliÅŸki yumağının ortaya çıkmasına sebep oluyor. Özellikle bu dinamik yapı Amerika ile bölgesel güçler arasındaki iliÅŸkilerde de artan bir istikrarsızlık ve belirsizliÄŸi beraberinde getiriyor. Bu konuda son zamanlarda yapılan çalışmalar yükselen bölgesel güçler arasında gösterilen Türkiye’nin bundan sonraki uluslararası sistemde oynayabileceÄŸi roller ve yüklenebileceÄŸi sorumluluklar ve sistemin istikrarına yapacağı katkılar üzerine geniÅŸ bir tartışmayı da tetiklemiÅŸe benziyor. 1990’lardaki izafeten sorunlu yıllarda “eksen ülke” olarak görülen Türkiye’nin 2000’li yıllarda yakaladığı iç politik ve ekonomik istikrar ve bölgesinde artan etkinliÄŸi Türkiye’nin yeni uluslararası sistemin kilit parçalarından biri olacağını gözler önüne seriyor. Daha önceki yıllarda özellikle Goldman Sachs’in meÅŸhur BRIC raporu sonrasında Brezilya, Rusya Federasyonu, Hindistan ve Çin Halk Cumhuriyeti’nden ibaret olacağı düÅŸünülen yükselen güçler projeksiyonu artık hemen hemen her analizde Türkiye’yi de içeriyor. Bu analizlerde Türkiye sadece sahip olduÄŸu ekonomik potansiyel ve istikrar ve diplomatik ataklarla deÄŸil aynı zamanda bulunduÄŸu jeopolitik konum itibarıyla da önemli bir bölgesel güç namzeti olarak ortaya çıkıyor.

Ä°ki ülke lideri arasındaki görüÅŸme SoÄŸuk SavaÅŸ’ın baÅŸlamasından bu yana iki ülke arasında güç ve etki farkının en az olduÄŸu görüÅŸme olacak.

Yapılan tüm bu bölgesel güç projeksiyonları Türk-Amerikan iliÅŸkilerinin doÄŸasında nelerin deÄŸiÅŸebileceÄŸi konusunda bazı ipuçlarını da veriyor. Son yıllarda bir türlü adı konulamayan ikili iliÅŸkilerde bir yandan iki ülke de yeni konumları ve öncelikleri ile birbirinin nabzını yoklarken öte yandan da ikili iliÅŸkileri meydana gelecek kriz ve konjonktürel deÄŸiÅŸimlerin yaratacağı sorunlardan koruyacak mekanizmaları geliÅŸtirmeye çalışıyor. Sovyetler BirliÄŸi gibi bir ortak düÅŸmanın yokluÄŸunda ikili iliÅŸkileri SoÄŸuk SavaÅŸ seviyesi ve hiyerarÅŸisine dönüÅŸtürmek artık imkansız. Dahası deÄŸiÅŸen güç dengesi bu durumu daha da farklı bir hale getiriyor. Ä°ki ülke lideri arasında önümüzdeki günlerde yapılacak görüÅŸme SoÄŸuk SavaÅŸ’ın baÅŸlamasından bu yana iki ülke arasında güç ve etki farkının en az olduÄŸu görüÅŸme olacak. Bu da önümüzdeki dönemde ikili iliÅŸkilerde daha kaygan bir zemin olacağı ve daha farklı deÄŸiÅŸkenlerin hesaba katılmasını gerektireceÄŸini ortaya koyuyor.

Bu yeni dünyada ikili iliÅŸkilerdeki istikrarı saÄŸlamanın en önemli yolu küresel anlamda sadece Türkiye’nin deÄŸil, Brezilya ve Hindistan gibi diÄŸer yükselen güçlerin de sıklıkla ifade ettiÄŸi üzere baÅŸta BM sistemi olmak üzere uluslararası sistemdeki adil olmayan kriterlerin ortadan kaldırılması ve daha adaletli ve makul bir sistemin inÅŸasından geçiyor. ABD elinde kalan süper güç potansiyelini uluslararası sistemin reform edilmesi yolunda harcamadığı sürece bu arkaik sistemin sorunlarını üstlenmek zorunda kalacak. Ayrıca Türkiye’nin küresel ve bölgesel sistemlerin deÄŸiÅŸmesi sonrası oynamak istediÄŸi rolü ve yapabileceÄŸi katkıları da iyi bir ÅŸekilde deÄŸerlendirmesi ve özgür ve realist bir biçimde fırsat ve tehditleri deÄŸerlendirmesi gerekiyor. Özellikle mesuliyet ve haklar arasında iliÅŸkinin iyi bir ÅŸekilde dengelenebilmesi ve bunun uluslararası platformlarda ve Amerika ile müzakerelerde ortaya konması özel önem arz ediyor. Amerika’nın bölgesel mesuliyet paylaÅŸma siyasetinin sorumluluklardan kaçma olarak uygulanmamasına yönelik uyarılar bu noktada sıklıkla ifade edilmek zorunda. Bu gibi sorunlu alanların bir güven bunalımına dönüÅŸmeden iki lider arasında çözümlenmesi ve sonrasında da kurumsallaÅŸtırılması oldukça önemli gereklilikler arasında yer alıyor.

BaÅŸbakan ErdoÄŸan ile görüÅŸmesi öncesi önce geçtiÄŸimiz hafta Güney Kore baÅŸkanını ve bu hafta da Ä°ngiltere baÅŸbakanını ağırlayacak olan Obama için on gün içinde üç ana bölgeden üç müttefik ile yapılan kapsamlı görüÅŸmeler uluslararası sistemin temel taÅŸlarının ortaya çıkması açısından özel önem taşıyor. Bölgesel güçlerin bu noktada bağımsız dış politika çizgilerini Washington’a anlatması tek-çok kutuplu dünyanın daha adil, demokratik ve çoÄŸulcu olması için önemli bir ilk adım olacak. Bu sebeple önümüzdeki günlerde gerçekleÅŸecek görüÅŸmeleri satır araları, kulis haberleri ve diplomatik mekanizmalardan bağımsız daha farklı bir ÅŸekilde küresel düzlemde yapacağı ve yol açacağı sonuçlar açısından da deÄŸerlendirmek gerekiyor.

[Zaman, 15 Mayıs 2013]