SETA > Yorum |
Orta Krallık Yakınlaşırken

Orta Krallık Yakınlaşırken

Çin'in etliye sütlüye karışmayan diplomatik Ortadoğu tutumu meyvelerini topluyor.

"Uzak olanlar ve uzun geçmişi olanlar, daha çok değer görmeyi hak eder”

Sadi Şirazi'ye ait olduğu söylenen bu sözler, geçtiğimiz hafta “İran” gazetesinde yer alan bir makalede yer buldu. Makaledeki imza, gazetenin bir yazarına değil, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'e ait… Tarihten bugüne dem vuran duygusal birçok ögeyi barındıran söz konusu yazının başlığı da, “Çin-İran İlişkilerinin Parlak Geleceği İçin Birlikte Çalışmak”.

Yazının hemen akabinde ise, bildiğiniz üzere, Çin Başkanı'nın Tahran ziyareti gerçekleşti. Nükleer anlaşma sürecine önemli katkıları bulunan Çin, anlayacağınız, uygulama günü gelir gelmez kolları sıvamış durumda. Nitekim Çin, Batı'dan gelecek rekabeti de göz önüne alarak, anlaşma sonrası kendini Tahran'da bulan ilk ülke oldu. Yazının ilk cümlesinde de ima edildiği üzere, uzaklar Pekin ve Tahran sevdası için engel değil.

Şahsen bu konuyu radara almak gerektiğini düşünüyorum. Zira Xi Jinping'in ilk kez ayak bastığı İran'da imzaladığı çok sayıda protokol ve yayınlanan “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” bildirisi, Ortadoğu sahnesinde Çin'in artacak rolünü, artık daha bir resmiyete döküyor. Bu bağlamda en güçlü tutkal ise, daha önce de bu köşede dikkat çekmeye gayret ettiğim İpek Yolu projesi olarak beliriyor.

Mr. Xi'nin gerek makalesi gerekse Tahran konuşmalarında, iki milletin asırlarca İpek Yolu ile bağlandığı ve bu eski dostluğun efsanevi hikâyelerle hatırlandığı gibi detaylara bolca rastlanıyor. Dedim ya, duygusal motifler ön planda…

DUYGUSAL MESELELER

Öte yandan, kalpleri ısındıran geçmiş masalları bırakıp modern zaman duygusallığına odaklanacak olursak, İran ve Çin arasındaki ticaretin mevcut son verilere göre 52 milyar dolar civarlarına ulaştığını görüyoruz. Bu, diplomatik ilişkilerin başladığı 70'li yıllardan bu yana ilerleyen sıkı bir kaynaşmayı ifade ediyor. Ve gelinen noktada Çin, İran'ın son 6 yıldır en büyük ticaret ortağı…

Yaptırımlar varken dahi ilerleyen bu ortaklığın nükleer anlaşma sonrası iyice pekişeceği ortada. İki ülke, son görüşmeler kapsamında, gelecek 10 yıl içinde ticaret hacmini 600 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini açıklarken, kurulacak stratejik ilişkiler 25 yıllık bir süreyi kapsıyor. Çin için bunun; potansiyeli güçlü İran pazarından yararlanmak, enerji arzı güvenliğini sağlamak ve eski dostun kıymetli geçiş yollarına sahip çıkmak niyetleri taşıdığını not düşerek, konuyu modern İpek Yolu'na bağlayayım.

MODERN İPEK YOLU

Bildiğiniz üzere Çin, bu köşede geçtiğimiz Haziran kaleme aldığım “Tarihin Ekonomik Tekerrürü: İpek Yolu” üzerine, 2013 yılından bu yana yoğun çalışmalar yapmakta. Yolun tam üzerinde bulunan İran'ın ise, bu projeye sıcak baktığı epeydir biliniyor. Nitekim iki ülkenin bu konuda imzalarla ilerleyen işbirliği, ciddi bir potansiyel taşımakta…

Özellikle de yolun bağlantılarını kurma konusunda Tahran, Çin için ayrı bir konuma sahip. Doğu-Batı hattının ortalarında yer alan İran, hem kara hem de deniz avantajlarıyla, Bir Kuşak Bir Yol projesi OBOR için biçilmiş kaftan.

Tabii bunu başarabilmek için, sınırı olmayan bu iki uzak ülkenin, aralarına giren ortaklara da ihtiyacı var. Örnek olarak; karadan İpek Yolu'nun lojistiği kapsamında düşünülen 3.200 km'lik yüksek hızlı demiryolunu ele alırsak, Urumçi'den çıkacak hattın, Almatı, Bişkek, Taşkent, Semerkant ve Aşkabat güzergâhı üzerinden Tahran'a varması tahayyül ediliyor. Bu ise, Orta Asyalı diğer bazı aktörlerin de bu işe dahil olması gerekliliğine işaret ediyor. Dolayısıyla, İpek Yolu fikrine ısınırken İran ve Rusya kaygıları da taşıyan söz konusu ülkelerin de olaya entegre olması önem taşıyor.

ORTADOĞU'DA AYAK SESLERİ

Öte yandan Çin'in, İran ziyareti öncesinde, malum gerginliğin diğer tarafı S. Arabistan ile de görüşmeler gerçekleştirmesi dikkat çekiyor. Pekin'in Ortadoğu'da Washington'dan farklı olarak içişlerine müdahale etmeyen, dostane ve ekonomik işbirlikçi görüntüsü çizmesi, bölge ülkelerini şimdilik pek irrite etmiyor. Bu manada, Çin'in etliye sütlüye karışmayan diplomatik Ortadoğu tutumu meyvelerini topluyor. Tabii bu arada, İran ve Çin'in 2014 yılından bu yana sergilediği askeri işbirliklerinin de, gözden kaçmadığını not düşelim.

Tüm bu ve benzeri gelişmeler ise, Çin'in Ortadoğu'da giderek iz bırakan yeni bir güç olacağı olasılığını haber verirken, ekonomik bağlar ve bilhassa yeni İpek Yolu bu noktada kritik önem taşıyacak. Dolayısıyla da, işbirliği güzergâhlarının nasıl ve kimlerce şekillendirileceği, Ortadoğu'nun geleceğindeki güç dengelerine de ışık tutacak.

Buradan hareketle; OBOR yolunda işbirlikleri hızlanırken, bizim de bu oluşuma entegrasyon planımızı daha “seri ve net” bir şekilde ortaya koymamızın güzel olacağı kanaatindeyim. Hele de, adıyla sanıyla Orta Krallık olan Çin'in ayak sesleri giderek yakınlaşırken...

[Yeni Şafak, 26 Ocak 2016]