14-15 Ocak’ta referandumla kabul edilen Mısır Anayasası, Mısır siyasetinin yeni dönemdeki parametrelerine dair önemli ipuçları barındırmaktadır. Hatırlanacağı üzerereferanduma katılım resmi sonuçlara göre yüzde 38 civarında gerçekleÅŸti. Bu rakamın abartılmadığı düÅŸünülse bile geçen 3 Temmuz darbesine uzanan süreçte gerçekleÅŸen gösteriler göz önüne alındığında katılım oranının çok daha fazla olması beklenmekteydi. Zira Ä°hvan yönetimi büyük hatalar yapmış ve cumhurbaÅŸkanlığı seçiminde Ä°hvan adayı Mursi’nin aldığı oyların bir kısmının karşı tarafa kayması hesaplanmaktaydı. Ancak hesap tutmadı ve Anayasa referandumuna katılım düÅŸük düzeyde kaldı. Askerin doÄŸrudan siyaseti kontrol altında tutmasına yönelik Anayasal düzenlemelerin yanında Genel Kurmay BaÅŸkanı Abdülfettah El-Sisi’nin cumhurbaÅŸkanlığına aday olması, önümüzdeki dönemin siyasi parametrelerini gözler önüne serdi.
SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde güvenliÄŸini uluslararsı ittifaklarla saÄŸlayan rejimler, sahip oldukları enerjiyi iç siyasete aktararak ayakta durabildiler. Muhalefete yönelik zor ve baskı araçlarını kullanmaktan çekinmeyen rejimler özellikle seçim dönemlerinde ise seçmeci (cooptation) yaklaşımlarla muhalefete iktidar yolunu kapattı. Bu durum kaçınılmaz olarak bir meÅŸruiyet sorununu doÄŸurdu. Arap Baharının en ayırt edici noktalarından birisi de bu meÅŸruiyet sorununun çok geniÅŸ halk katmanları nezdinde görünür kılınmasıydı. Genelde Arap Baharı, özelde ise Mısır Devrimi soÄŸuk savaÅŸ paradigmasının hükmünü yitirmesi ile rejimlerin meÅŸruiyet sorunlarının halk tarafından yüksek sesle dile getirildiÄŸi kesiÅŸim noktasında gecikmeli de olsa gerçekleÅŸmiÅŸ olmasıdır.
SÄ°YASET MÜMKÜN MÜ?
Darbe yönetiminin Ä°hvan yönetimine karşı gerçekleÅŸtirdiÄŸi darbe sürecinde sahip olduÄŸu toplumsal desteÄŸinhızlı bir ÅŸekilde düÅŸüÅŸe geçtiÄŸi gözlenmektedir. Hem devrim hem de darbe sürecinde en görünür aktörlerden biri olan 6 Nisan Hareketi sözcülerinin 30 Haziran’a dair piÅŸmanlıklarını açıkça ifade etmeleri önemli bir göstergedir. Bu hareketin takındığı tavrı genelleÅŸtirmek elbette infirgemeci bir yaklaşım olacaktır. Ancak ordunun kontrolü altındaki bir ülkede, önemi bir siyasi hareketin böylesi bir yaklaşım sergilemesi bu yaklaşımın temsiliyet gücünü artırmaktadır. Dahası, Ä°hvan’a karşı takınılan güvenlikçi tutumun diÄŸer hareketlere de kolayca teÅŸmil edilebileceÄŸini göstermesi ve bunun karşısında doÄŸuracağı sonuçları göstermesi açısından önemlidir.
Görünen o ki, önümüzdeki bir yıllık süreçte oluÅŸması beklenen yeni Mısır yönetimi, içine dahil olacağı uluslararası ittifaklar ağı sayesinde varlığını devam ettirebilecek bir siyasi zemin üzerine oturacaktır. Ancak ülke içinde bir meÅŸruiyet konsolidasyonu saÄŸlamadan uluslararası ittifaklar üzerine inÅŸa edilecek siyasi paradigmanın sürdürülemeyeceÄŸi çok açıktır. Gelecek yönetimin bu paradigmayı sürdürmesi iki açıdan imkansız görünmektedir: Birincisi, SoÄŸuk SavaÅŸ sonrası döneminde varolan ve bölge ülkelerinin güvenlik parametrelerine imkan tanıyan ÅŸartların ortadan kalkmış olmasıdır. Nitekim 25 Ocak Devrimi bu paradigmanın sone erdiÄŸini göstermiÅŸti. Yeni dönemre uluslararası iliÅŸkiler zemininin kaygan olması muhtemel ittifakları sürdürülebilmesini zorlaÅŸtıracaktır. Siyasi ve toplumsal meÅŸruiyet konsolidasyonu meselesidir ki, darbe yönetiminin ÅŸimdiye kadar ip uçlarını verdiÄŸi siyasi parametreler bu konuda epeyce zorlanacağına iÅŸarettir.
Ordunun devrimi hafife alması ve kendini yegane güç sahibi olarak görmesi, devrimin bir ÅŸiddet sarmalına evrilmesine yol açtı. Rejimin her türlü muhalefeti bir tehdit olarak görmesi ve bir çok gösterinin sayıları onlar hatta yüzlerce ölümle sonuçlanması, sürdürülebilir bir yönetim tarzı deÄŸildir. Özellikle devrimin gerçekleÅŸmiÅŸ olması dolayısıyla beklentilerin yükseldiÄŸi bir ülkede bu tür güvenlikçi yaklaşımların ne kısa ne de uzun vadedemeÅŸruiyeti saÄŸlaması mümkün olmamakla birlikte radikal bir muhalefet doÄŸurmasıda söz konusudur. Nitekim, bu günlerde Sina’da yaÅŸanan durum bu politikaların bir sonucudur.
DARBENÄ°N PR'INI YAPMAK
Bir rejim zor ve baskı mekanizmaları ile kısa vadede ayakta durabilir. Ancak bu mekanizmalarla inÅŸa edilen toplumsal ve siyasi açıdan zayıf bir meÅŸruiyet zemini dış politika alanında rejimin yumuÅŸak karnını oluÅŸturacak ve her müzakere zemininde elini zayıflatan bir unsur olacaktır. Mısır halkının 25 Ocak devrimi ile kurtulmaya çalıştığı tüm parametreler bu gün yegane birer seçenek olarak karşılarına çıkmaktadır. Devrimin kazanımlarını “Ä°hvan tehlikesinden kurtarmak” söyleminin, sürecin bütün günahlarını Ä°hvan yönetimine yıkmanın bir rasyonalitesi yoktur. Siyasi ve toplumsal talepleri bastıran yöntemlerin basit PR çalışmalarıyla sürüdürülebilmesi mümkün deÄŸildir.
[Star Açık GörüÅŸ, 9 Åžubat 2014]