SETA > Yorum |
Veri Sosyal Medya ve Riskler

Veri, Sosyal Medya ve Riskler

Digital 2022 raporuna göre halihazırda yaklaşık 4,62 milyar aktif sosyal medya kullanıcısı mevcut. 2012'den bugüne kullanıcı sayındaki artış yaklaşık 3,1 kat. 13 yaş üstü kişilerin yaklaşık %75'i sosyal medya kullanıcısı. Bu kullanıcıların sosyal medya platformlarında günde ortalama iki saat 27 dakika geçirdikleri hesaplanıyor. Bu süre Türkiye özelinde ise üç saate yaklaşıyor.

Teknoloji çalışmalarının giriş cümlesi genellikle teknolojinin günümüz dünyasını nasıl değiştirdiği üzerinedir. Evet, teknoloji dünyayı değiştirmektedir, lakin bu değişim yeni değildir. Yalnızca daha hızlı bir dönüşüm yaşanmaktadır. Aslında aynı husus veri yönetimiyle de ilgilidir. Devletlerin kuruluşlarından itibaren askeri veriler, tarımsal veriler, mali veriler tutulmuş ve daha başarılı yönetimler için bu veriler işlenmeye çalışılmıştır. Süreç ilerledikçe bu ilişkinin profesyonelleştiği ve derinleştiği izlenmiştir. Aşağıdaki tablo bu konuda bir fikir verebilir.[i] Öte yandan günümüzde veri meselesi neden bu kadar önemlidir ve veri ne işe yarar?

Devletler ya da toplumlar arasında yüzyıllardır süren mücadele, genellikle paylaşılmayan kaynaklar ve bunların kullanımı üzerine olmuştur. Bu kaynaklar bazen toprak, bazen su, bazen petrol, bazen altındır. Bu kaynakların kullanımına dair beklentileri ise ekonomik gerekçeler oluşturur. İşte verinin günümüzdeki değeri de bu açıdan önemlidir. Günümüzün petrolü veri klişesiyle gündemde tutulan bu konu, verinin ekonomik değeriyle bağlantılıdır. Veri bir yandan ekonomi üreten bir kaynak olması diğer yandan yönetimlerin veri temelli değerlendirmeleriyle iyi yönetimin bir unsuru olması nedeniyle değerli bir konumdadır.

Günümüzde veri kaynakları çeşitlenmiştir. Yalnızca devletlerin kayıtları değil, dijitalleşen veriler de sistem içerisine girmiştir. Dijitalleşme çabalarıyla veri hacmi misliyle artış göstermiştir. Bir yanda sosyal medya hesapları, sokaklardaki kameralar, mesajlaşma uygulamaları, bankacılık işlemleri, mobil uygulamalar, web siteleri, dört bir yanda veri üreten sensörler, farklı kanallardan veri sağlamakta ve bu verilere dayanan bilgiyi üretmektedir.

İşte bu bilgi üretim faaliyetleri çok kıymetli olmakla birlikte bazı riskleri de beraberinde barındırmaktadır. Özellikle sosyal medya bağlamında önemli açık alanlardan söz edilebilir. Sosyal medya uygulamaları WEB 2.0 teknolojilerinin bir yansıması olarak karşılıklı iletişimi mümkün kılan araçlar olarak 2000'lerin ortalarından itibaren hızla yaygınlaşmıştır. Hem bireyler arasına popülerleşmiş hem şirketlerin, kurumların, çeşitli kuruluşların var olduğu sanal ağlar olarak yeni yaşam alanlarına dönüşmüştür. İşin sosyal boyutlarının yanında yarattığı ekonomi pek çok grubu bu alana yöneltmiştir. Resim paylaşım platformları, kısa metin paylaşım platformaları, sanal yaşam platformları, video paylaşım platformları derken farklı formatlarda veri üreten sosyal ağlar küresel çapta yaygınlaşmıştır. Kullanıcılar bu alanlarda ne yediklerini ne giydiklerini, kendilerine dair bilgileri, aile üyelerine dair bilgileri, nerelerde vakit geçirdiklerini, neleri sevdiklerini, sahip oldukları ürünleri, taşıtları, siyasi düşüncelerini, hatta zaman zaman üretilen akımlar yoluyla geçmişlerini, oy verme alışkanlıklarını, toplumsal olaylara dair tepkilerini dahi bu alanlarda paylaşmaktadır. Dolayısıyla bu alan pek çok kişiye dair pek çok bilgiyi içerebilir, hatta günümüzce pek çoğumuza dair bilgiyi içermektedir.

Digital 2022 raporuna göre halihazırda yaklaşık 4,62 milyar aktif sosyal medya kullanıcısı mevcut. 2012'den bugüne kullanıcı sayındaki artış yaklaşık 3,1 kat. 13 yaş üstü kişilerin yaklaşık %75'i sosyal medya kullanıcısı. Bu kullanıcıların sosyal medya platformlarında günde ortalama iki saat 27 dakika geçirdikleri hesaplanıyor. Bu süre Türkiye özelinde ise üç saate yaklaşıyor. 25-34 yaş aralığı, sosyal medyayı en çok kullanan yaş grubu durumunda. En popüler platformlar ise WhatsApp, Instagram, Facebook, WeChat, Douyin, TikTok ve Twitter.[ii] Douyin ve TikTok benzer platformlar ve üreticileri aynı. WhatsApp, Instagram ve Facebook ise aynı şirketin farklı ürünleri. Twitter ise yakın zamanda Elon Musk'a yönelik satışla gündemdeki yerini koruyor.

Görüldüğü üzere belirli başlı merkezlerde toplanan bir kullanım yoğunluğu mevcut. Yani dünyadaki insanların pek çoğu ortak platformlar kullanıyor ve bu platformlar da yukarı doğru çıkıldıkça ortak alanlara doğru birleşiyor. Velhasıl tüm kullanıcıların verileri bu platformların merkezlerinde toplanabiliyor.

Bu veri meselesi neden önemli peki? Evet bu verilerimiz kullanılıyor. Kimi zaman ticari kimi zaman siyasi gerekçelerle bu veriler işleniyor. Bazen bölgesel bazen ulusal bazda veri temelli analizler yoluyla çıkarımlar yapılıyor. Kişilerin kendisinin dahi bilmediği pek çok bilgi şirketlerin veri tabanlarında yerini alıyor. Bu konulara dair artık belirli bir aşinalığımız var. Aslında pek çok ülkede bu verilerin korunmasına dair yasal düzenlemeler de mevcut. Kullanıcı bazlı olarak da kişisel verilerin korunmasına yönelik hassasiyetler artıyor. Türkiye'deki son WhatsApp kullanıcı sözleşmesi güncellemesinde de bu durumu gördük. Yakın zamanda Apple'ın verilerin kullanım izinlerini ve uygulamaların veri aktarımlarını kısıtlamaya yönelik çabaları da bu nedenle öne çıkıyor. Ancak hala sorunlar devam ediyor. Türkiye kişisel verilerin kötüye kullanımı noktasında en az endişe duyan ülkeler arasında yedinci sırada. Nüfusun yaklaşık %70'inin sosyal medya kullanıcısı olduğu bir ülkede bu oran önemli bir sorun barındırıyor.

İşin bir boyutu bu verilerin kötüye kullanımı. Ya da verilerin güvenliği. Bu konuda Facebook, Linkedin gibi şirketlerde yaşanan veri kayıpları önemli örneklerden.[iii] Ancak bu alanın bir diğer önemli boyutu ise kolektif olarak verilerin manipülasyonu. Sahte bilgilerin servis edilmesi, kolektif bilgi akışlarıyla hedef kitlelerin istenilen bilgiye ya da eyleme doğru yönlendirilmesi buna örneklerden. Rusya ve ABD arasında başkanlık seçimlerinde yaşanan gerginliklerin bir boyutunu sahte hesaplar yoluyla üretilen yönlendirici mesajlar olduğu bu noktada akılda tutulmalı.

Deepfake uygulamaları olarak bilinen sahte içerikler yoluyla yapılan yönlendirmeler bu alanın bir başka profesyonel manipülasyonu. Sosyal medya üzerinden haberleşen terör örgütlerinin bu operasyonlara giriştikleri bilinmekte. Ya da yönlendirici fotoğraflar servis ederek kamuoyunu etkileme çabaları terör örgütleri tarafından sıklıkla kullanılmakta. Örneğin, PKK ve YPG gibi örgütlerin hendek operasyonları, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı gibi hareketler sırasında bu tarz manipülasyonların sıklıkla gündeme geldiğini hızla hatırlayabiliriz.

Farklı ülkelerdeki sosyal hareketleri yönlendirmek amaçlı sosyal medya dezenformasyonları bir diğer kullanım alanı. Yeşil Devrim, Turuncu Devrim, Arap Baharı gibi hareketlerde farklı ülkelerden gelen paylaşımlarla kitlelerin yönlendirildiğini hepimiz izledik. Bazı uluslararası örgütler ya da kuruluşlar bir yandan bu yönlendirmeleri yaparken diğer taraftan eylemlerine yönelik kamuoyu tepkilerini ölçmek için de sosyal medyayı kullanıyorlar. Örneğin Usame bin Ladin'in öldürülmesi üzerine ülkelerin toplumsal tepkilerinin ölçülmesi için sosyal ağlar kullanılmıştır. Tüm bu kullanımların yanında bilgisayar korsanlarının yaptığı eylemler de türlü olumsuz sonuçları doğurmaktadır. Örneğin, 2013 yılında Associated Press'in Twitter hesabı ele geçirilerek "Beyaz Saray'da İki Patlama! Obama Yaralandı" tweeti yayınlanmış ve bu haber üzerine Dow Jones Borsası'nda 136 milyar dolarlık bir kayıp yaşanmıştır. Bu tarz kriz dönemlerinde ya da afet sırası ve sonrasındaki paylaşımlarla yapılan yönlendirmelerle kimi gruplar çıkar sağlarken kimi gruplar önemli kayıplar yaşamaktadır.[iv]

Görüldüğü üzere sosyal medya alanı bir yandan önemli iletişim imkânları ve sosyal faydaları sağlarken diğer taraftan önemli riskleri barındırıyor. Verinin toplanması kadar işlenmesi de bu açıdan önemli. Verilerin toplandığı merkezler ve bu verilerin doğruluğuna şüphe düşüren bilinçli eylemler nedeniyle sosyal ağlardaki bilginin takibi ve teyidi Türkiye açısından önemli başlıklar.

Yakın zamanda Kaşıkçı Elması'na yönelik bir paylaşımla Türkiye'nin en değerli hazinelerinden birinin kaybolduğuna yönelik yönlendirici bir bilgi oluşturulması bu açıdan önemli bir örnek. Dolaşıma sokulan bu bilgiye dair birkaç haber sitesinde haber geçilmiş, sosyal medya hesaplarında paylaşılmış, bazı popüler hesaplar üzerinden hızlı dolaşım kapasitesi yaratılmış ve ulusal gündeme oturtulmuştur. Milli Saraylar İdaresi konuyla ilgili doğru açıklamayı yapmış olsa da yanlış bilgi hızla dolaşıma sokulmuş ve infial yaratılmaya çalışılmıştır. İşte bu tarz haberlere yönelik olarak kuyuya atılan taşı çıkarmak zaruridir. Aksi taktirde kuyudaki taşın etki alanı genişlemektedir.

Maalesef Türkiye dezenformasyon ve manipülasyon hareketlerinde önemli bir hedef ülke konumundadır. Pek çok manipülatif harekete ve dezenformasyon faaliyetlerine maruz kalan Türkiye bu konuda çeşitli önlemleri almaya çalışıyor. Bir yandan doğru bilginin sağlanmasına yönelik çabalar diğer yandan toplumsal bilinçlendirmeye yönelik çabalar kıymetli ve önemli. Örneğin, İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun'un açıkladığı kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler bu açıdan önemli başlıklardır. Kısa vadede sorun alanlarının ve çözüm senaryolarının hazırlanması, orta vadede kriz yönetimine dair iletişim stratejilerinin belirlenmesi ve uzun vadede dijital okur yazarlığın arttırılması ana gayeler olarak bu kapsamda sıralanmıştır.[v] Ancak son aşamaya gelip dijital okur yazarlığı yüksek bir toplum olana kadar bu eylemler devam edecektir.

Bu eylemlerin son bulmayacağı hakikattir. Bu eylemlere karşı yasal düzenlemeler yapılması da tabidir. Ancak Çin'deki gibi kısıtlayıcı düzenlemeler yerine yönlendirici ve önleyici düzenlemelerin öncelikli olması dijital çağın gerektirdiklerindendir. Burada tüm yükün kamu idarelerine bırakılması da doğru değildir. Önemli olan bir yandan kişisel verilerimize sahip çıkarken diğer yandan başkalarının verisiyle oluşturulmuş popüler bilgilere şüpheyle yaklaşabilmek ve ilgili paylaşımların gayesine yönelik çıkarımlarda bulunabilmektir. Bu noktada sosyal medya kullanıcılarının ağırlıkla genç nüfus olduğu bir kez daha vurgulanmalı. Gençlere yönelik doğruya yönlendirici çabaların en az yasal ve idari düzenlemeler kadar etkili olacağı unutulmamalıdır. Önümüzdeki günlerde bu konu daha çok ele alınacak gibi duruyor.

[i] Cenay Babaoğlu, Yönetimin Geleceği: Veri Temelli Politika Yapımı, Ankara: SETAV.

[ii] https://datareportal.com/reports/digital-2022-global-overview-report

[iii] NTV, "Facebook'tan sonra LinkedIn: 500 milyon kişinin verileri çalındı", (Nisan 8, 2021), Mayıs 20, 2022, https://www.ntv.com.tr/teknoloji/facebooktan-sonra-linkedin-500-milyon-kisinin-verileri-calindi,3owLTJpM60-dYD1JMjakNA;

[iv] Kamil Demirhan ve Ali Çağlar, Sosyal Medya ve Güvenlik Politikaları, iç. Teknoloji ve Kamu Politikaları (Edt. Mete Yıldız ve Cenay Babaoğlu), Ankara, Gazi, s. 351-378.

[v] https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/iletisim-baskani-altun-dezenformasyonla-topyekun-mucadelede-kisa-orta-ve-uzun-vadeli-stratejik-bir-surec-yurutulmelidir

[Sabah, 7 Mayıs 2022].