SİYASET DEDİKLERİ Fakat siyasetin alanına gelirseniz, normal ile anormal yer değiştirir. Herkes ötekine zarar vermek üzerinden düşünür ve herkes tek kendini vazgeçilmez yapmaya çalışır. Siyaset çoğunlukla kendini vazgeçilmez görenlerin diğerlerini tekmelemeye çalıştığı bir alana dönüşür. Çünkü siyaset doğası gereği rekabetin en yüksek dozajlarda yaşandığı alandır. Bu sebeple siyaset içinde aktörlerin birbirlerini kollaması ve kendini ön plana çıkarması da doğal ve sağlıklıdır. Fakat bütün bu oyunun içinde hep kendini haklı görmek ve buna gerçekten inanmak hastalıklıdır. Kişilik problemidir. Yani bireysel yaşamda kendinizi önemsemek normaldir. Ama diğer insanlara zarar vermeye çalışmak ve kendinin en iyisi olduğunu düşünmek anormaldir. Siyasette ise bunlar bütünüyle doğaldır fakat bunları yapan birinin yaptığının farkında olmaması anormal ve hastalıklıdır. Siyasetin içindeki bu tür zihinler kendilerini hep haklı ve kurban olarak görürler. Kendi hatalarını görmek gibi bir özellikleri olmadığı gibi başkalarının hatalarını gözlemekle meşgul olurlar. Kendisini insanlığın bir parçası olarak değil de insanlığı kendisine muhtaç zannederler. Bu tür zihinlerin ana sorunu kendilerine odaklanırken çevrelerini görememeleridir. Hırs nedeniyle mukayese yeteneklerini yitirirler ve kargadan başka kuş tanımazlar. Kendinden başka kuş görmeyen karga da kendini pek güzel sanır. Halbuki güzelliğin dibi bucağı yoktur. Kuğu'dan Anka kuşuna kadar farklı farklı güzellikler vardır. Ama hiçbiri vazgeçilmez değildir.
VAZGEÇİLMEZSİ YASETÇİLER? Son dönemde siyasetin içinde siyasetçilerin kendine biçtikleri değeri görünce bunları düşünmeden edemedim. Bazıları gerçekten çok profesyonelce bu oyunu oynuyor. Başkalarının ayağına basıyor. Kendini öne çıkartıyor. Kendisini vazgeçilmez kılmaya çalışıyor. Bunları gayrı ahlaki bulabilirsiniz ancak bu adamlar siyasetin doğasını gayet başarılı okuyabildikleri için aslında normal olanı yapıyorlar. Eğer bunu yapmazlarsa asıl o zaman bir anormallik vardır. Çevre şartlarını okuyamıyor ve ona gerekli tepkilere veremiyor demektir. Bu nedenle siyasetin içinde yaygın olan diğerlerine çelme takmak kendini ön plana çıkarmaktır. Ancak bazıları maalesef bunları yaparken kendini haklı zannediyor. Kendisi de diğerleri gibi hareket ediyor olmasına rağmen hep kendisinin haksızlığa uğradığını düşünüyor. Kendi kabahatlerini bile kendisini eleştirenlere bağlıyor. Ben kaybettim çünkü zayıftım diyemiyor. Ben kaybettim çünkü beceremedim demiyor. Ben kaybettim çünkü yeni şartlara uyum sağlayamadım demek işine gelmiyor. Ben kaybettim çünkü birileri bana karşı diyor. Tabii ki birileri sana karşı olacak. Asıl başarı, birileri sana karşıyken kazanmakta. Ama bu tipler hep kendilerini kurban zannederler. Sadece öyle sunmazlar gerçekten kurban olduklarına inanırlar. İşte bu kafa sorunlu kafadır. Halbuki siyaset, birilerinin ilelebet payidar kalacağı bir alan değil. Dünya tarihi neleri yuttu. Herkesi yutar. Neler geldi? Neler gitti? Pericles, İskender, Sezar, Napolyon, Fatih, Yavuz, Bismarck, Churchill ve daha niceleri. Koskoca Yavuz'u bir çıban götürdü bu dünyadan. Ne kadar vazgeçilmez olabilir ki bir belediye başkanı. Ne kadar başarılı olabilir ki yüzde üçlük bir parti başkanı? Ne kadar haklı olabilir ki sekiz seçim kaybetmiş bir parti lideri? Sen çekilsen sahneden ne eksilir? Cevap veriyorum. Hiçbir şey.
[Takvim, 1 Kasım 2017]