SETA > Yorum |
G20 Zirvesi'nde Öne Çıkanlar

G20 Zirvesi'nde Öne Çıkanlar

Yakın geçmişte gelişmiş ülkelerin gündemine girmeyen fakir ve gelişmekte olan ülkelerin, ortaya çıkan gelirden gelişmekte olan ülkelerin nasıl yararlanacağı öne çıkmaya başladı.

Dünyanın en zengin ülkelerinin oluşturduğu G7/8 grubu, ülkelerin yaşadığı problemlerin çözümünde, küresel ekonomik büyüme ve gerçekleşen bu büyümenin kapsayıcılığı noktasında yetersiz kaldı. Bu nedenle, küresel ekonomik sistemde yeri olan ülkeler ile bu problemlerin çözülebileceği düşüncesi G-20'nin ortaya çıkma nedeni oldu.

1999-2008 yılına kadar bakanlar seviyesinde toplanan G20 zirveleri,2008 küresel ekonomik kriz ile beraber liderler seviyesinde toplanıyor.

Her yıl farklı temalarla toplansa da, 2008 yılından itibaren küresel ekonominin canlandırılması G-20'nin en önemli ana teması olmaya devam etmektedir. Çin'in Hangzhou kentinde devam eden G20 Liderler Zirvesi'nde olduğu gibi yine ana tema “yenilikçi, canlandırılmış, bağlantılı ve kapsayıcı dünya ekonomisi” oldu.

Yani bir türlü canlanmayan ekonomilerin bilhassa da küresel anlamda ekonomilerin canlandırılması için yeni itici güçlerin ve bu güçlerin ne olması gerektiği noktasında G20 ülkelerinin birbiriyle bağlarının güçlendirilmesi tartışılmaktadır.

Yakın geçmişte gelişmiş ülkelerin gündemine girmeyen fakir ve gelişmekte olan ülkelerin, ortaya çıkan gelirden gelişmekte olan ülkelerin nasıl yararlanacağı öne çıkmaya başladı. Yani gelişmiş ülkelerin zorunlu da olsa bir arayışı var.

Bu arayış bile başlı başına gelişmiş ülkelerin nasıl bir çıkmaza girdiğinin ve gelişmekte olan ülkelerin ise G20 içerisindeki artan gücü ve söz konusu ülkelerin bu inisiyatife nasıl yön verdiğinin de ispatı niteliğinde.

G20 Zirvesi'nde çekilen aile fotoğrafı karesi aslında dünya ekonomisindeki güç dengesinin gelişmekte olan ülkelere kaydığının da bir göstergesi değil mi?

G20'NİN ÖNCÜSÜ, ARTIK GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER OLUYOR
Ekonomik büyüme konusunda gelişmiş ülkelerin 2008 küresel ekonomik kriz ile yaşadıkları sıkıntılar ciddi bir şekilde devam ediyor. ABD'de, Japonya'da, İngiltere'de ve diğer gelişmiş ülkelerde uygulanan genişletici politikalara rağmen ekonomik büyümede halen istenilen oranlara ulaşılamadı.

Gelişmiş ülkeler ekonomik büyümede sorunlar yaşarken, gelişmekte olan ülkeler zor şartlara rağmen ekonomik büyümeye devam ediyor.

2015 yılının ilk çeyreğinde G20 ülke ekonomilerinde en yüksek büyümeyi gelişmekte olan bir ülke olan Hindistan gerçekleştirirken, ikinci sırayı yüzde 6,9 büyüme oranı ile Çin aldı. Çin'i sırasıyla Endonezya ve Türkiye takip etti.

Diğer yandan, İpekyolu projesi ve bu bağlamda Türkiye'de hızla devam eden projeler, Rusya ile Türkiye arasında var olan ve devam eden büyük enerji projeleri ve Çin ile Türkiye arasında başlayan işbirlikleri, yeni dönemde ekonominin ve ticaretin merkezi hakkında da bize ipuçları veriyor.

Dolayısıyla, geçmişte yalnız kendi ekonomilerini düşünen, geride kalan tüm dünya ekonomilerini ihmal eden ve ayrımcı politikalarla gelişmekte olan ülkeleri zorda bırakan gelişmiş ülkelerin, artık yeni bir bakış açısıyla dünyaya bakmaları gerekiyor.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in zirvede ifade ettiği gibi “tüm ülkelerin, kendi arka bahçesini büyütmekten öte, kazan-kazan ilkesini benimseyerek, büyük bir dünya bahçesini inşa etmek için çalışması gerekiyor”.

ENERJİ, TÜRKİYE VE G20'NİN GÜNDEMİNDE
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmelerde enerji ön planda yer aldı.

Uçak düşürülmesi sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin'in Petersburg'da yaptığı görüşme sonrasında hızlanan Türk Akımı görüşmeleri ve Akkuyu Nükleer Santrali'nin hızlandırılması için sorunların çözülmesi, Türkiye ve Rusya arasındaki enerji işbirliği için oldukça önem taşıyor.

Diğer taraftan Çin ile enerji alanında imzalanan mutabakat zaptı ile nükleer enerji, yenilenebilir enerji ve kömür gibi kaynaklar noktasında da işbirliği hızlanıyor.

En önemlisi de Rusya ile başlayan Akkuyu Nükleer Santrali, Japonya'nın talip olduğu Sinop'taki nükleer santrali ve Çin'in üçüncü nükleer santral için devreye girmiş olması ile nükleer projeler hız kazanıyor. Türkiye'nin 1960'lı yıllarda başlattığı ama bir türlü gerçekleştiremediği nükleer enerji hayali artık gerçeğe dönüşeceğe benziyor.

G20 Zirvesi'ne katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın ifadesiyle, 2030 yılına kadar bu üç nükleer projenin gerçekleşmesiyle, Türkiye'nin sahip olacağı 120- 150 bin megavat kurulu gücün yüzde 10'nu nükleer sağlayacak.

Bu önemli projelerle Türkiye'nin hem enerjide dışa bağımlılığı azalmış olacak hem de Türkiye artık ekonomide önemli bir güç haline gelecektir.

[Yeni Şafak, 5 Eylül 2016].