Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen "Yeni Ekonomi Programı (YEP) ve Değişim" başlıklı panel, vakfın Ekonomi Araştırmaları Direktörü Nurullah Gür'ün moderatörlüğünde gerçekleştirildi.
Panelde konuşan Alkin, geçen yıl yaşanan kur atakları sonrası toparlanmanın 1,5-2 yıl içerisinde toparlanacağına dair bir genel kanı bulunduğunu, önceki YEP'te 2019-2020 yıllarının dengeleme ve disiplin dönemi olarak ifade edildiğini anımsattı.
Türkiye'nin kamu maliyesi ve finans krizleri konusunda geçmiş yıllardan tecrübe edindiğini ve o alanları yapılandırarak gereken tedbirleri aldığını dile getiren Alkin, ancak son bir yılda reel sektörle ilgili yaşanan bu denli olumsuzluklara alışık olunmadığını söyledi.
Alkin, Hazine'nin dış borç yükünün son 15 yılda makul düzeyde tutulduğunu kaydederek, bankacılık sistemindeki düzenlemelerin ve ülkenin bağışıklık siteminin kur atağına karşı iyi tepki verdiğini bildirdi.
Reel sektörün döviz cinsinden borçlanmasının kur atağı sonrası doğurduğu problemlerden bahseden Alkin, burada özellikle döviz geliri olmayan şirketlerin ciddi sıkıntı yaşadığını anlattı.
Alkin, ekonomide hükümet tarafından alınan tedbirlerden bahsederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son bir yılda enflasyonun beklenilenden hızlı iyileştiğine şahit olduk. Bu arada ham madde ve ara mamulde yerlileştirme çalışmalarının son bir-iki yılda hız kazanması cari açıkta beklediğimizden daha iddialı bir kapanma oldu. 17-18 yıldan sonra ilk defa Türkiye ekonomisinin temmuz rakamlarına göre cari fazla vermesine şahit olduk. Ağustosun da çok farklı olacağı kanaatinde değilim.
Bu vesileyle Türkiye'nin dünyadan yabancı para cinsinden kaynak bulma ihtiyacı bu dönemde ilginç bir şekilde azalınca aynı anda enflasyon ve diğer göstergeleri belirli bir seviyede tutabilmeyi başarınca toparlanma ekonomi yönetiminin tahmininden bile bir yıl önce yaşandı."
"Hızlı iyileşmeyi devamlı kılmalıyız"
Kerem Alkin, hızlı toparlanma sonrası kısa süre önce açıklanan YEP'te "Değişim Başlıyor" mottosunu gördüklerini belirterek, makroekonomik göstergelerdeki hızlı iyileşmeyi devamlı kılmak ve buradan başka noktalara gitmek için değişimi hızlandırmaları gerektiğini vurguladı.Alkin, Türkiye'nin yeni bir büyüme patikasına girmesi gerektiğini belirterek, "Yeni büyüme modelinin önemli sacayaklarından birisinin, 'Tam kapasiteyle çalışacak ve sermaye piyasasıyla güçlendirilmiş yeni bir finans sisteminin' olması çok önemli." dedi.
YEP'te 2020 için yer alan yüzde 5 büyüme beklentisinden bahseden Alkin, "Bu yıl yüzde 0,5 deniyor ama yüzde 0,1-0,2 gibi bir büyümeyle kapatacak ülke ekonomisi yüzde 5 büyüme hedefini tutturabilme adına tüketim ve kamu harcamaları ciddi manada devrede olacaksa enflasyon rakamının yüzde 8,9'a kadar gelmesi acaba mümkün olabilecek mi? Veya bu durumda 2020 cari açık hedefi tutturulabilecek mi?" dedi.
Mal ve hizmet ihracatında yeni rekorlar
Alkin, büyümeye ihracatın katkısının öneminden bahsederek, şu değerlendirmelerde bulundu:"İhracatta ve dış talebe dayalı performansta iddiamızı devam ettirerek net olarak mal ve hizmet ihracatımızı sürdürmeliyiz. Hizmet ihracatımızda yeni rekor var. Bu yıl sonu itibarıyla hizmet ihracatımız yeni bir Cumhuriyet tarihi rekoru olarak 52 milyar dolara yürüyor. Diğer yandan mal ihracatımız da eylülde yıllık bazda 180 milyar doları aştı, orada da rekor var. Bu rekorların önümüzdeki 20 yıl sürekliliğini sağlamak için mal ve hizmet üretiminde daha rekabetçi bir ekonomiye odaklanmalıyız."
Alkin, Türk üreticisinin ara mamul, ham madde ve enerji gibi girdileri dünyadaki rakiplerinden daha yüksek maliyetle sağladığını belirterek, burada ihracat için türk üreticilerinin karından fedakarlık ettiğini anlattı.
Bu nedenle son yıllarda kilogram başına ihracat değerinin düştüğüne değinen Alkin, Türkiye'nin mal ihracatından elde ettiği kilogram başına değerin 1,54 dolarları gördüğünü, ancak bu rakamın geçen yıl 1,27 dolara, bu yılın 9 ayında ise 1,17 dolara, eylülde ise 1,07 dolara düştüğünü söyledi.
Alkin, 200 milyar dolarlık hedefi yakalamak için çok daha fazla miktarda mal satılması gerektiğini ve bunun sürdürülebilir olmadığını belirterek, Türk KOBİ'lerinin ham madde, ara mamul, enerji ve finansmana rakipleriyle en azından aynı maliyetle ulaşmasının sağlanması gerektiğini bildirdi.
"Faizleri düşük tutmak son derecek önemli"
İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ege Yazgan, yüzde 5 büyümenin sadece düşük faizle sağlanamayacağını belirterek, yapısal reformların öneminden bahsetti.Yazgan, "Ancak faizleri düşük tutmak son derece önemli. Düşük faiz sırf yatırım açısından değil, aslında faizlerin yatırım için o kadar önemli olacağını düşünmüyorum şu aşamada, ancak en azından kuru rekabetçi düzeyde tutmak için gerekli... Yüzde 5 büyüme dış talepten gelmek zorunda başka şansınız yok." dedi.
Yazgan, bunu sağlamak için cari işlemler dengesini düşük, kuru da istikrarlı tutmak gerektiğini kaydederek, burada net ihracatın büyüme hedeflerine önemli bir katkı sağlayacağını söyledi.
"Büyüme için verimlilik artışı ve ihracatta pazar çeşitliliği şart"
İstanbul Medipol Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümünde Öğretim Üyesi Mevlüt Tatlıyer, "Türkiye'nin iyi büyüme yakalayabilmesi için iyi verimliliği artırması ve ihracat pazarlarını genişletmesi gerekiyor." dedi.Ortalama yüzde 5 büyüme yakalanmasının hükümetlerin ve şirketlerin göstereceği performansa bağlı olacağını dile getiren Tatlıyer, burada ortaya konan politikaların öneminden bahsetti.
Tatlıyer, enflasyonun tek haneli rakamlara düşeceğini neredeyse bir yıldır söylediklerini kaydederek, baz etkisinin kendisini geliştirebilmesi için enflasyonist bir ortam olmaması gerektiğini bildirdi.
[AA, 5 Ekim 2019]