2015 yılı dönem başkanlığını Türkiye'nin yürüteceği ve İngilizce Group of 20 teriminin kısaltması olan G-20 platformu, gelişmiş 20 ülke ekonomisinden oluşuyor. G-20'nin dünya ekonomisinin yüzde 85'ini, dünya ticaretinin yüzde 75'ini ve dünya nüfusunun üçte ikisini temsil ettiği dikkate alındığında, temsil gücünün ve kapsamının büyüklüğü ortaya çıkıyor.
G-20 üyelerini Türkiye, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Çin, Endonezya, Meksika, Suudi Arabistan, G. Afrika, G. Kore, Rusya, İngiltere, Japonya, Kanada, Almanya, Fransa, İtalya, Avustralya, ABD ve Avrupa Birliği Komisyonu oluşturuyor.
G-20'nin kuruluş gerekçesi ise gelişmekte olan ülkelerin de dünya ekonomik gündeminde yer alma isteği olarak ifade edilebilir. Çünkü ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Kanada'nın oluşturduğu G-7'nin, bir anlamda zenginler kulübünün, yani küresel ekonominin baş aktörlerinin dünya ekonomisinde ortaya çıkan sorunları çözemedikleri ortaya çıktı. Ancak 2008 küresel ekonomik kriz dünyadaki ekonomik ve siyasal birçok dengeyi değiştirdiği gibi, işbirliği gruplarında da dönüşüm gerçekleştirdi.
Bu nedenle G-20'nin resmi kuruluşu 1999 yılı olsa da, G-20 için 2008 yılı dönüm noktası olmuştur. Önceleri merkez başkanları ve maliye bakanları düzeyinde yapılan toplantılar, bu tarihten sonra devlet başkanları düzeyinde yapılmaya başlanmıştır.
Gerçek şu ki, artık gelişmiş ülkelerin belirlediği, tek söz sahibi olduğu bir dünyada yaşamıyoruz. G-7, Birleşmiş Milletler (BM), IMF ve Dünya Bankası gibi oluşumlar, eskiden olduğu gibi 'ben yaptım, oldu' mantığıyla hareket edemiyorlar. Bu süreçte Türkiye'nin de üyesi olduğu G-20 platformuna, dünyanın ekonomi ajandasını belirlemede büyük bir görev düşüyor. Bu oluşumun, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin sorunlarını gündeme getirmesi, temsiliyeti koruması ve belirli ülkelerin çıkarlarına hizmet eden politikaları engellemesi gibi sorumlulukları var.
2015 yılında dönem başkanlığını yürütecek olan Türkiye ise, G-20 ülkeleri arasında hem sahip olduğu siyasal vizyon hem de büyüyen ekonomisiyle stratejik bir yerde duruyor. Yeni Türkiye belki de Yeni Dünya'ya ilham verecektir.
TÜRKİYE G-20'YE NASIL KATKI YAPACAKTIR?
Peki ilk kez başkanlık edeceği G-20 toplantısının öncesinde Türkiye'de bu konuda yapılan hazırlıklar ne durumdadır? Tüm dünya devletlerinin gözünün ve kulağının Türkiye'de olacağı bu dönemde, Türkiye nasıl bir gündem ajandası belirlemelidir? Türkiye'den verilecek mesajlar neler olmalıdır? Ve son olarak, G-20'ye ev sahipliğinin sonunda Türkiye'nin kazanımları neler olacak?
Öncelikle bu ev sahipliği, Türkiye'nin son 12 yılda gerçekleştirdiği büyük dönüşümünün ve Yeni Türkiye'nin vizyonunun uluslararası çevrelere tanıtılması açısından büyük bir fırsat olduğunu söylemekle başlayalım.
Bu nedenle G-20 gündemi belirlenirken, sürece toplumun her kesiminin katılması gerek. Ayrıca yalnızca bürokratik seviyede değil, iş dünyası, üniversiteler, medya ve sivil toplum kuruluşlarının aktif olduğu bir temsil sağlanmalı. G-20'nin iş dünyası, istihdam, sivil toplum, gençler ve düşünce kuruluşlarına yönelik alt grupları olan B-20, L-20, C-20,Y-20, T-20 gibi oluşumlarda etkin ve rasyonel politikalardan oluşan bir içerik belirlenmelidir. Bu toplantılarda alınacak kararların ve geliştirilecek önerilerin etkisini artırmak için G-20 zirvesine taşınması da diğer önemli bir husustur. Böylel