Çünkü biz gitmezsek, onlar geliyor. Çünkü birileri Türkiye'nin güneyini kuşatmak istiyor. Bu savaşı biz başlatmadık. Türkiye kendince bir gelecek hesabı yapıyor. Aslında bir reaksiyon veriyor. Başka çare kalmadığı için El-Bab'a gidiyor. Seçmediği bir savaşı savaşmak zorunda. Savaş zaten böyledir. Tercih değil zorunluluktur. DEAŞ ile savaşmak zorunda kaldık. Bu melun örgüt en çok bize saldırdı. Bu teröristlerle El-Bab'da savaşmazsan, Antep'te vurulursun. Kilis'e füze düşer. İstanbul'a bomba yüklü araçlar daha fazla gelir. Siviller ölür. Beşiktaş'ta. Kayseri'de. Yeşilköy'de. Türkiye El-Bab'a gitmezse, PYD Türkiye'nin güneyinde bir koridor açar. Orada bir küçük PKK devleti kurar. O devlet Türkiye'deki teröre silah sağlar. Türkiye'nin başı bir daha terör belasından kurtulmaz. Türkiye Avrupa'nın kenarında bir tampon bölge haline döner. İşte bu nedenle gidiyor Türkiye El- Bab'a. Yoksa Suriye topraklarında gözü olduğundan değil. Yoksa Suriye'yi bu hale getiren Türkiye olduğu için değil.
SURİYE'DEKİ SAVAŞ BİZİM ESERİMİZ Mİ?
Türkiye neden El-Bab'da diyenler aslında bir suçlu arıyorlar. İstediklerini suçlama özgürlükleri var. Bunu da istedikleri değerlendirmenin üzerine oturtabilirler. Ama "Türkiye'nin Suriye politikası hatalıydı bu nedenle El-Bab'da savaşmak zorunda kaldı" demek iyi niyetli değil. Şu soruları sorun kendinize. Bu savaşı gerçekten Türkiye mi başlattı? Tek başına engel olabilir miydi? Esed gitsin demeseydi Türkiye, farklı davranır mıydı Amerika, Rusya, AB, İran ve diğerleri? Esed gidecek inşallah demeseydi, PYD ve DEAŞ doğmayacak mıydı? ÖSO'ya destek vermeseydi, İran, Rusya ve Amerika Hizbullah, Rejim ve PYD'ye destek vermeyecek miydi? Herkes temiz de, bir tek Türkiye mi kirli? Türkiye çok uzun süre direnmedi mi gereksiz bir savaşa? Zorlamadılar mı Amerikan çıkarları çerçevesinde savaşmaya? Tehdit etmediler mi defalarca? Yola getirmek istemediler mi? Savaş bir uluslararası olgudur. İşteş bir fiil. En az iki kişi gerektirir. Tek başına Türkiye çıkarmış olamaz bu savaşı. Tek başına Türk dış politikasını suçlayarak çıkamazsınız bu işin içinden. Dış politika savaşı doğurmaz. Savaş dış politikayı şekillendirir.
NEDEN SUÇLAYICI BİR DİL TERCİH EDİLİYOR?
Bugün Türkiye'nin El-Bab'da bulunması geçmişle değil gelecekle ilgili. Geçmişte yapılan hatalardan doğmadı. Gelecek planlaması için yapılıyor. Geçmişteki söylemin dozajını yüksek bulabilirsiniz. Ama dozajı yüksek söylem nedeniyle Suriye'nin bütün günahlarını Türkiye'ye yıkamazsınız. Hadi Suriye'yi biz yıktık diyelim. DEAŞ'ı da mı biz kurduk? Hadi DEAŞ'ı biz kurduk diyelim, PYD'yi de mi biz kurduk? Esed gidecek diyen tek Türkiye miydi? Rusya'yı Türkiye mi soktu Suriye'ye? Lütfen biraz insaf. Türk dış politikasında eleştiri konusu olabilecek çok sayıda konu bulabilirsiniz. 14 yıllık Ak Parti hükumetine de söyleyecek çok sözünüz olabilir. Süre uzun olunca sevabı da günahı da bol olur. Ancak etrafta öyle bir dil var ki hem içeride hem dışarıda zarar veriyor hepimize. Bu dil emekli ve NATOcu asker sığlığı ve iticiliği taşıyor. Üzerinde biraz emekli ve Batıcı diplomat bilmişliği ve sevimsizliği var. Biraz da emekli ve Kemalist ilkokul öğretmeni cehaleti ve romantizmi. Son olarak muvazzaf ve mezhepçi gazeteci militanlığı. Bu koalisyonunun ürettiği tuhaf ve sığ zihniyet üzerinden yapılan değerlendirmelerin gerçekle bir alakası yok. Sürekli hüküm cümleleri kuruyorlar. Verdikleri hükümlerin mantığını açıklamaya çalışmıyorlar. AK Parti karşıtlığıyla dış politika analizini birbirine karıştırıyorlar. Reçeteleri de dahice. Kurucu değerlerimize geri dönmemiz lazımmış. Yurtta sulh cihanda sulh ilkesi bizi kurtaracakmış. Anlamazlar sulhun sadece tek tarafa bağlı olmadığını. Sulh için savaşmak gerektiğini kavrayamazlar. İman ederler ilkokulda öğrendikleri inkılap tarihine. Hiç gelmez akıllarına sormak. "Sahi bizim AK Parti öncesi dış politikamız çok mu süperdi?" diye.
[Takvim, 26 Aralık 2016].