AK Parti 18. Kuruluş yıldönümünü kutuluyor. Ve tabii iktidardaki 18. yılını da. İlk seçim başarısından itibaren karşıtları AK Parti'nin başarısını hep arızi nedenlerle açıklamaya yeltendiler. Kriz olmasa AK Parti iktidara gelemezdi, e-muhtıra olmasa kesin seçimleri kaybederdi, terör sorunu çözülse AK Parti güç kaybeder gibi akla hayale sığmayacak cümleleri peş peşe sıraladılar. Ve her dönem bir sıkışmışlık yaşadığını söylediler. Her seçimin ertesi günü aynı kadro bildik nameleri okudu; ufukta bir erken seçim var, iktidar ülkeyi yönetemiyor, AK Parti köşeye sıkıştı, kontrolü kaybediyor…
AK Parti ilk günkü gibi yoluna devam ediyor. Şüphesiz siyasetin tabiatı gereği iniş ve çıkışlar var. İşler bazen daha zor bazen de nispeten kolay ilerliyor. Ama ne iktidarın gittiği var, ne kontrol kaybedildi ne de dağılma sürecine girildi. Muhalefet sıkışmışlık nakaratını tekrarlarken farkında olmadan kendi sıkışmışlığını inşa etti. Muharrem İnce'nin çıkışı muhalefetin sıkışmışlığının en net göstergesi. İnce başarılı olur veya olamaz orası şimdilik muamma. Ama ortaya çıkışı, söyledikleri, itirazları bu sıkışıklığı gösteriyor.
İnce'nın söyledikleri muhalefetin geri kalanının aksine Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gerçeğini kavradığını gösteriyor. Siyasi parti değil yeni bir hareket başlatacağını söylemesi, yeni sisteme göre oyları bölmesinin mümkün olmadığının ısrarla altını çizmesi İnce'nin en azından Türkiye'nin yönetim sistemi noktasında muhalefetin geri kalanından ayrıştığını gösteriyor. Muhalefetin geri kalanı bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmemiş gibi davranıyor. Dahası seçmenin referandumda evet oyu vermenin ötesinde oy verme davranışı olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini benimsediğini görmek istemiyorlar.
Sanki Türkiye'de halen parlamenter sistem varmış, yasama çoğunluğu ile yürütmeye de hâkim olunabilirmiş gibi davranıyorlar. Kılıçdaroğlu'nun dostlarla iktidara gelmek formülü bile bu yalın gerçeği anlamadığını gösteriyor. Seçmenden Cumhurbaşkanlığı emanetini alan siyasetçinin, vazifeye başladıktan sonra partisine, ortaklarına, dostlarına değil seçmenin taleplerine odaklanacağını ve ikinci dönem seçilebilmek için canla başla çalışacağını bilmezmiş gibi yapıyor. İnce bu gerçeğin farkına varmış. Muhalefetin bildik aktörlerini, bildik nağmeleri ile başbaşa bırakıp kendi yolunu çizecek gibi duruyor. Erdoğan karşıtı, başkanlık sistemi karşıtı, şunun dostu, bunun yoldaşı, berikinin gizli ortağı olarak değil Muharrem İnce olarak yoluna devam etmek istiyor. Fikir doğru ama İnce doğru kişi mi orası muamma!
Siyasette günlerin ne getireceği belli olmaz. Seçim ne zaman olur, kimler seçime girer, kim kazanır... Şüphesiz olağan şartlar için tahminlerimiz belli. Fakat siyasette olağanüstü şartlar da olabilir. Öte yandan görünen köy de kılavuz istemiyor. Muhalefet bir sıkışma içerisinde. Bu sıkışmayı aşabilecek gibi de durmuyor.
[Takvim, 14 AÄŸustos 2020].