SETA > Köşe Yazıları |
Milli Seferberlik Gayrı Milli Medya

Milli Seferberlik Gayrı Milli Medya

Toplumda yer eden milli seferberlik hali, tehditler karşısında bir ve diri olma azmi olumlu bir baskı olarak medyayı da etkilemeli.

Eski Türkiye'de resmi ideolojinin kendisini meşrulaştırdığı en önemli söylemlerden birisi 'Dört tarafımız düşmanlarla çevrili' hikayesiydi. AK Parti dönemi dış politikası ile anlaşıldı ki, dört tarafımız düşmanlarla çevrili değilmiş ancak bizim bir dış politika sorunumuz varmış. AK Parti hükümetlerinin dış politikasıyla düşman bilinen ülkelerle ilişki geliştirilmeye başlandı. Ülkemiz ve komşularımız bu yeni politikadan kazançlı çıktı. Bugün ise karşımızda bambaşka bir sorun var. Dört tarafımız düşmanlarla çevrili değil ama güney sınırımız sorunlu devletlerle, daha teknik bir tabirle başarısız devletlerle, çevrili. Suriye ve Irak'ın durumu ortada. Devlet otoritesinin olmadığı bu topraklar Türkiye'ye terör ihraç eder hale geldi. Avrupa'ya gelince, bizim düşmanımız değil fakat rakibimiz. Türkiye kendi adına ve hesabına hareket eden bir aktör oldukça Avrupalı devletlerin ve Amerika'nın gözüne batmaya başladı. Dolayısı ile büyük ve güçlü Türkiye yürüyüşümüzü durdurmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu yeni bir manzara değil. Çok zamandır hem siyaset kurumu hem de toplum bu mücadelenin farkında. Herkes üzerine düşeni yapıyor. Devletin çarkı işliyor, vatandaş bu mücadeleye inandığı ve devletine güvendiği için devletin yanında yer alıyor. Dolayısı ile 'dört tarafımız düşmanlarla çevrili' gibi safsatalara bugün ihtiyacımız yok.

KİME İTAAT ETTİ?

Ancak medyanın bir kesimi bu denklemin dışında kalmak için özellikle çaba sarfediyor. Eski Türkiye'de bu türden seferberlik zamanlarında, seferberlik sivil siyasetçiler eliyle değil askerin başını çektiği derin devlet aktörleri tarafından yürütüleceği için, medya çoktan esas duruşa geçmiş olurdu. Yeni Türkiye'de siyasetin ve toplumun üzerindeki vesayet kalktığı için medya dahil hiçbir aktörün böyle bir korkusu yok. Yani bir zamanlar süngü zoruyla bürokratik iktidara itaat eden medya bugün demokratik yollarla oluşturulan milli seferberlik atmosferinin dışında kalmak için özel çaba sarfediyor. Üstelik de tarihinde hiç olmadığı kadar yüksek sesle basın özgürlüğü yaygarası kopartarak. Hal böyle olunca ortaya yüzleşmemiz gereken kocaman bir medya sorunu çıkıyor. Terör saldırıları sonrasında kanlı sahneleri yayınlamaktan çekinmeyen, Batı'lı rakiplerimizin ağzıyla Türkiye'nin terör örgütlerine yardım ettiği yalanını pazarlayan, ülkenin milli çıkarını ve güvenliğini gözardı ederek yalan yanlış yayınlara devam eden bir medya... Bu anlayışla yüzleşmeli ve mücadele etmeliyiz. Türkiye bu dönemden medya sorunu ile yüzleşmeden çıkamaz. Üstelik yüzleşmede geçmişteki baskıcı enstrümanları da kullanamayız. Çünkü Türkiye o günleri geride bıraktı. Yeni Türkiye'de eski Türkiye'nin enstrümanları ile iş tutmak mümkün değil.

YERLİ VE MİLLİ MEDYA

Peki ne yapacağız ve nasıl yapacağız? İki çıkış noktamız var; birincisi toplumsal baskı diğeri ise medya sektörünün çeşitlenmesi. Toplumda yer eden milli seferberlik hali, tehditler karşısında bir ve diri olma azmi olumlu bir baskı olarak medyayı da etkilemeli. Her ceset fotoğrafından sonra, Türkiye'nin milli çıkar ve güvenliğine aykırı olan her yayından sonra toplum medya organlarına tepki göstermeli. Toplum demokratik metotlarla medya üzerinde bu baskıyı kurmalı. Ve tabii ki medya sektörünün çeşitlenmesi... Türkiye'de müesses medya nizamının dışında kalan her bir yayın organı bu anlamda çok kıymetli. Batı ile iş tutmaya meraklı, bu toplumun değerlerine ve önceliklerine yabancı medya organlarını ancak yerli ve milli medya organları ile dengeleyebiliriz. Nitekim öyle de oluyor. Türkiye'nin son 15 yıldaki başarı hikayesinin arkasında diğer birçok faktörün yanında yerli ve milli medya organları da yer almaktadır. Ne Gezi Kalkışması, ne 17-25 Aralık kumpası ne de 15 Temmuz süreci bu medya organları olmadan bu kadar kolay atlatılamazdı. Müesses medya nizamı da bunun farkında. Tam da bu nedenle "yandaş medya" diyerek bizleri itibarsızlaştırmaya çalışıyor.

[Takvim, 23 Aralık 2016].