SETA > Yorum |
Konforlu Savaş Doktrini

Konforlu Savaş Doktrini

Obama yönetimi, göreve ilk geldiğinde Amerikalıların radikal tehdit algısını ve güvenlik fetişizmini ortadan kaldırmaya ve yeni bir konformizm üretmeye çalıştı. Fakat beceremedi. Savaş söylemine teslim olmak durumunda kaldı.

Oyun yazarı Peter Weiss, 1968 tarihli bir eserinde Vietnam Savaşı’nı “ilk gerçek televizyon savaşı” diye niteler. Bu savaş “kapitalist sistemin kendi emperyalist rejimini savunduğu” kirli bir savaş olmasının yanında, aynı zamanda seyirlik bir malzemedir. Savaş giderek bir gösteri nesnesine dönüşmektedir.

Jean Baudrillard, Weiss’ten 31 yıl sonra, bu kez başka bir savaş vesilesiyle benzer yorumlar yapar. (Bu arada Baudrillard, Weiss’i Fransızcaya çeviren ilk kişidir) Baudrillard, Körfez Savaşı patlak vermeden hemen önce “Körfez Savaşı Olmayacak” diye bir metin kaleme alır. Savaş olduktan sonra ise meşhur “Körfez Savaşı Olmadı” kitabını yayımlar. “Herkesin gözü önünde cereyan eden” bu savaşın aslında yaşanmadığını Baudrillard’a söyleten nedir?

Baudrillard’a “simulasyon çağı”nda “savaş olmadı” ya da “savaş olmayacak” dedirten iki temel saik vardır. Birincisi bu “savaş”ları kimsenin umursamıyor oluşu, ikincisi ise bu savaşlarda tek bir Batılının dahi savaş için canını ortaya koymaması. Savaş artık kimseyi ilgilendirmemekte, medyatik bir gösteriye dönüşmektedir. Baudrillard, “Körfez Savaşı olmadı” derken, lazer teknolojisinin ve video görüntülerinin savaşın gerçekliğini yuttuğunu öne sürmektedir.

***

Modern kitle iletişim araçlarıyla gündelik hayatımızın bir parçası haline gelen enformasyon yağmurunun her şeyden önce bir duyarsızlaşma yarattığı artık bilinen bir gerçek. Sürekli enformasyon bombardımanına tabi tutulan insan, özellikle olumsuzluklara, felaket ve yıkımlara karşı ilgisini yitirir. Sıradışılıklar sıradanlaşır. Gerçeklik karşısında tam bir yabancılaşma hissi yaşanır. Savaş durumlarında medyayı bir toplumsal seferberlik hissi oluşturmak için kullanmak isteyen iktidarlar için bu durum bir çaresizlik yaratır.

Savaşın “haklı gerekçeler”ini izah etmek, “kahramanlık öyküleri”ni dolaşıma sokmak ve “kazanımlar”ı hakkında umut yaratmak için kullanılan medya, savaşı bir sahneye, içindeki çatışmaları ise adeta birer oyuna çevirir. Savaş bir gösteri nesnesine dönüştükçe, gerçeklikle bağını yitirir.

Vietnam Savaşı’ndan Körfez Savaşı’na kadarki dönemde televizyon savaş anlatılarının kodlandığı ana mecra oldu. Körfez Savaşı, CNN ekranı ile özdeşleşti. Amerikan uçaklarının Bağdat’ı bombalaması bir canlı yayın şöleni olarak yer buldu kendisine. 1990’ların iyimserci küreselleşme zihniyeti bu saldırının bir istisna olduğunu, savaşların aslında son bulduğu bir zaman diliminde yaşadığımızı söylüyordu bize.

***

Bu iyimser hava, 11 Eylül saldırıları ile dağıldı. Oysa ABD 1945 sonrasında hegemonya siyasetini caydırma stratejisi üzerine oturtmuştu. Bu çerçevede devasa bir denetleme sistemi inşa eden Amerika kendisini “merkez”, dünyayı “periferi” olarak kurguladı. Devasa bir denetleme ve istihbarat sistemi inşa etti. Yayılmacı ve müdahaleci bir politika izledi. Bu süreçte savaştan korunma fikri egemendi. Müdahil olunan savaşların “geçici” ve “istisnai” savaşlar olduğu vurgulandı. Bu nedenle savaşlar kolaylıkla birer televizyon şovuna dönüştü.

11 Eylül saldırıları da öyle oldu. Anında bir “televizyon şovu”na dönüşüverdi. Ancak Amerikan toplumu bu kez, ekranla bütünleşti. Ekranın içine girdi. Patlama sesleri bir zevk nesnesi değildi artık. Savaşın çıplaklığı, Amerikan konformizmini orada alt etti.

Amerikan konformizmi o gün bugün can çekişiyor. Afganistan ve Irak müdahaleleri ile süreç geri çevrilmeye çalışıldı. Ancak 1990’ların dünyasına dönmek bir daha mümkün olamadı. İnternet bu sembolik düşüş sürecini daha da hızlandırdı.

Savaşa 1990’ların konformizmi ile bakan Amerikan toplumu, 11 Eylül sonrasının vahşi ortamına gün be gün daha fazla tanıklık etti. Obama yönetimi, göreve ilk geldiğinde Amerikalıların radikal tehdit algısını ve güvenlik fetişizmini ortadan kaldırmaya ve yeni bir konformizm üretmeye çalıştı. Fakat beceremedi. Savaş söylemine teslim olmak durumunda kaldı.

Öyle görünüyor ki Obama bu çelişkiyi yeni bir savaş doktrini ile aşmaya çalışacak. Ben buna “konforlu savaş doktrini” diyorum. Sıfır kayıpla zafer kazanmaya odaklanmış bir savaş. Yine kimsenin “canını ortaya koymadığı”, “can yakmaya” odaklanmış bir savaş bu.

Allah ıslah etsin.

[Akşam, 16 Eylül 2014]