Türkiye ekonomisinde önemli tarihler var. Bunlardan birisi 1950-1960 yıllarını kapsayan Menderes dönemi, ikincisi 1983-1989 yıllarına damgasını vurmuş Özal dönemi. Üçüncü dönem ise, Türkiye'nin ekonomide yükselme sürecinin son halkası olan ve 2002 yılında başlayan AK Parti iktidarı oldu. Bu dönemlerin ortak özelliği, ülkede siyasi istikrarla beraber ekonomik istikrarı sağlamış olmalarıdır.
Hatırlarsak, Menderes döneminde başlayan Türkiye ekonomisindeki değişim süreci, Özal'lı yıllarda ekonominin dünya ile birleşmesini sağladı. Bugün hala daha Menderes ve Özal dönemlerini bolluk ve bereket dönemleri olarak hatırlıyorsak, sebebi siyasi istikrarın ekonomide pozitif bir güç oluşturması.
AK Parti döneminde ise güçlü siyasi istikrarın ekonomide ne anlama geldiğini birçok kez tecrübe ettik. Çünkü AK Parti iktidarında ekonomi ve sosyal alanda ortadan kaldırılan siyasi ve ekonomik vesayetler ile ekonominin yönü tamamen değişti.
Bu yüzden, AK Parti döneminde sağlanan istikrar sayesinde 13 yılda ekonomide gerçekleşenler, Türkiye ekonomi tarihinde elbette yerini alacaktır.
PEKİ AK PARTİ DÖNEMİ TÜRKİYE EKONOMİSİNDE NELER OLUR?
GSYH'da meydana gelen artış ile kişi başı gelir 3.490 dolardan 10.000 dolara yükselerek, 3 katı kadar arttı. Küresel ekonomik kriz birçok ülkeyi 2008 yılından beri etkisi altına almışken Türkiye ekonomisi kısmen etkilendi, 2009 yılının son çeyreğinden itibaren büyümesini sürdüren nadir ülkelerden birisi oldu.
Ülke algısı pozitif değişti ve 1994 yılından beri yatırım yatırılabilir seviyenin altında olan ülke notu 2012 yılında yatırım yatırılabilir seviyeye yükseldi. 1950-2002 yılları arasında ülkeye gelen yabancı yatırım miktarı 20 milyar doların altında iken, yalnızca 2006 yılında 20 milyar doların üstüne çıktı. Diğer yandan yapılan ve yapımı devam eden yollar, havalimanları, köprüler ve dev projelerle ülke görünümü ve algısı değişti.
Enerji alanında başlatılan projeler ile Türkiye'nin küresel enerji merkezi olma yolunda başta Güney Gaz Koridoru olmak üzere (TANAP, Türk Akımı, Kuzey Irak Kürt Bölgesi) ve Enerji Borsası ile önemli adımlar atıldı.
Kamu maliyesinde alanında önemli değişimler oldu. IMF ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Yıllarca ekonomik krizlerin nedeni olan kamu borcu ve bütçe açığının gelir içindeki payı AB ülkeleri için kullanılan Maastricht kriterlerinin altına indi. Bu göstergeler tüm AB ülkelerinin gıpta edeceği seviyeye düştü. Kamu maliyesinde iyileşme ile sosyal devlet olma konusunda sosyal yardımlarda sessiz devrim yaşandı. 1.3 milyar TL olan sosyal yardım miktarı 25 milyar TL'ye yükseldi. Bu da yoksulluğun azalmasına önemli katkılar sağladı.
Coğrafi konumu itibariyle etrafı siyasi istikrarsızlıklarla çevrilmiş, birçok savaşın yaşandığı bölgede bulunan Türkiye, tüm bunlara rağmen, her şartta ihracatını her yıl arttırdı. Hem de rekor miktarlara ulaşarak.
Türkiye, G20 ülkesi olarak dünya siyasetinde en önemli aktörlerden biri haline geldi. Öyle ki, bu başarısı 2015 yılı dönem başkanı olarak tescillendi.
Burada yalnızca bir kısmını saydığımız başarı hikâyesinde çok daha fazlası var. Birçoğu iktisadi terimden dolayı anlaşılması açısından zor görünebilir. Ancak AK Parti döneminde Türkiye ekonomisinin nasıl bir dönüşüm gerçekleştirdiğini anlamak için, ülkenin ve ülke insanının beklentilerini ve hedeflerini yükseltmesi yeterli olacaktır.
Bir zamanlar insanların ülkesinden kaçtığı, daha iyi bir yaşam için başka yerler arayanların ülkesiydi Türkiye. Şimdi ise siyasi istikrarın sayesinde ekonomik refahın yükseldiği bir ülkeye geri dönenlerin ülkesi durumuna geldi. Yarınından emin olamadıkları bir ülkeden, geleceğini burada arayanların ve bu ülkede kurmak isteyenlerin ülkesi konumuna yükseldi.
BUNA RAĞMEN AK PARTİ NEDEN OY KAYBETTİ?
Peki tüm bunlara rağmen, ne oldu da AK Parti bu kadar oy kaybetti?
Her ne kadar geçmişte ekonomide gerçekleştirilen icraatlar AK parti için bir referans olsa da, bu seçim döneminde AK Parti'nin ekonomide ne yapacağı konusunun anlatımında bir iletişim sıkıntısı yaşadığını ifade edebiliriz.
AK Parti tarafından gerçekleştirilen birçok reformun muhalefet partileri tarafından yeni yapılacakmış gibi ifade edilmesi de, AK Parti'yi maalesef savunma noktasına getirmiştir. Bu da yerleşik AK Parti algısını tersyüz etmiştir.
Oy oranını belirleyen faktörlere bakıldığında ise bazı noktalar öne çıkmaktadır. Bunlar, adaylarla ilgili sürekli dile getirilen sıkıntılar, teşkilâtın yorgunluğu, çözüm süreci ile ilgili farklı söylem ve ifadeler dolayısıyla Kürt seçmen davranışının değişmesidir.
Bir de seçmenin ekonomiye olan güveninin siyasi tercihinde belirleyici olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak yeni dönemde birçok gelişmeye açık bir seçim sonucu, aynı zamanda ekonomideki istikrarı da zedeleyecektir.
AK Parti ekonomide gösterdiği başarının seçmene ciddi oranda bir güven verdiği görülüyor. Ancak bu güven, yeni dönemde koalisyon ihtimaliyle ekonomideki kazanımların azalmasına, hatta kaybedilmesine yol açabilir.
[Yeni Şafak, 8 Haziran 2015]
.