Geçen akşam bir televizyon kanalında CHP’nin bir vekili Özgür Suriye Ordusu hakkında yalan yanlış konuştuğunda, ilk olarak konuşan kişinin cahilliğine verdim. Zira adı geçen vekile dair, vekilliği öncesinde de bir tane olumlu söz duymamış ve herkesten Dışişleri gibi kriterleri yüksek olan bir bakanlığa nasıl girdiğine dair şaşkınlık ifadeleri duymuştum. Mezkûr şahıs, bir insanın bir ülkede birkaç sene yaşayıp da o ülkeye (bölgeyi geçtim) dair hiçbir şey öğrenemeyeceğinin en çarpıcı örneklerinden birisi. Hem usul hem de içerik açısından, istifa etmiş bir hariciye mensubundan ziyade, ucuz şöhret peşindeki magazin figürlerini andırıyor. Zira Hariciyemiz bir şeyiyle ünlüyse o da aşırı kibarlıktır. Böyle bir kurumda senelerce çalışıp da bu üslupla Hariciye’den çıkmak ekstra bir çaba gerektiriyor olsa gerek. Tacikistan’ı gücendirme pahasına siyaset için birkaç günlük büyükelçilik görevinden istifa ettiğinde ‘hariciye yüklemesi’ yarım kalmıştır belki de.
Dediğim gibi önceleri ÖSO hakkındaki ifadelerini Meclis kürsüsünden bile açık ettiği cahilliğine vermiştim. Fakat daha sonra önce PKK’nın siyasi uzantısı HDP’den ardından ise Batı basınından paralel demeçler peyda olunca, meselenin bir ağız birliğinden kaynaklı olduğu daha da belirginleşti. Cehalet baki elbet; fakat Türkiye’nin terörle mücadelesine darbe vurma çabasının cehaleti aşan yönleri de var.
Birinci grup ki HDP ve Batı’daki bazı mecralar bu gruptan sayılabilir, Türkiye’nin PKK ile mücadelesine doğrudan karşılar. ÖSO üzerinden Türkiye’yi yıpratmaya, Türkiye’nin terörle meşru mücadelesini zayıflatmaya çalışıyorlar. İkinci grup ise doğrudan ve kamuya açık bir şekilde karşı çıkamadıkları terörle mücadeleyi, ÖSO üzerinden hükümete yüklenerek eleştiriyorlar. Bu grubun sorunu terörle mücadeleden ziyade, terörle başarılı bir şekilde mücadeleyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yürütmesi. Batı’nın hoşuna gidecek ÖSO karalamalarına başvurmaları da Batı’nın ezberlerine oynama gayretinden kaynaklanıyor. Batı başkentlerindeki yüksek düzeyli görüşmelerinde bu tür bir damar görmüş olsalar gerek, Batı indinde prim yapmak için nereden saldırmaları gerektiğini biliyorlar.
Üslubu bir anlığına kameraların ve ışıkların albenisine bağlayalım. O albeni, mezkûr şahsın daha önce de TV ekranlarında konsolosken yaptırdığı ve gizli kalması gereken bir çalışmayı bile ifşa etmesine sebep olmuştu. Ya içerik? Merkezin ‘boşalt’ talimatını ciddiye almayarak DEAŞ tarafından rehin alındığında yaşananlara Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu değinmişti. Fakat ‘ÖSO’nün kökenini El-Kaide’de bulabilecek’ bir içerik cehaleti, mezkûr şahsın DEAŞ’ın rehini olduğu günlerle açıklanamaz elbet.
Oysa Özgür Suriye Ordusu, Suriye Ordusu’ndan kopan subaylar tarafından El-Kaide’nin örgütlü serüveni Suriye’de henüz başlamadan kuruldu. Ordudaki muvazzaf bu subaylar ki hepsini isim isim biliyoruz, bırakın El-Kaide ideolojisine sahip olmayı ana akım İslami bir ideoloji sahibi bile değillerdi. Mezkûr şahsın ÖSO’yu bir otobüs firmasının ismi zannettiği günlerde El-Kaide ile ÖSO sıcak çatışma yaşıyordu. Örneğin gülünç bir ezberle ismini zikrettiği Ceyş’ul-İslam Doğu Guta’da El-Kaide’ye karşı ilk savaşanlardandır. ÖSO’nun birçok grubu El-Kaide tarafından tasfiye edilmiştir. En ironik olan nokta ise bu tür absürd iddialarla selam çakılan Batı’nın istisnasız her uluslararası platformda ÖSO’yu muhatap alması, ÖSO’ya askeri ve mali destekte bulunması. Cenevre’de Batı’yla, Astana’da Rusya ve İran’la masada oturanlar da yine ÖSO. Bize inanmıyorlarsa daha geçtiğimiz ay bir ÖSO delegasyonunu kabul eden Trump yönetimine sorabilirler. Ya da defalarca ÖSO delegasyonlarını kabul eden Ruslara da danışabilirler.
Esed’in bile meşru muhatap olarak kabul edip müzakere masasına oturduğu ÖSO’ya atılan El-Kaide iftirası, müfterinin cehaletini ve/veya kötü niyetini ifşa etmekten başka işe yaramaz. Cehalet mazur görülebilir ama terörle milletçe mücadele ettiğimiz şu günlerde açığa vurulan kötü niyeti Türk halkı unutmaz.
[Akşam, 29 Ocak 2018].