İYİ Parti’de 20 Eylül'de düzenlenen ikinci kurultay sonrasında başlayan parti içi kavga, partinin kuruluşundan itibaren yaşadığı varoluşsal krizi bir kere daha ortaya çıkardı.
Partinin Genel İdare Kurulunda (GİK) önde gelen pek çok ismin devre dışı bırakılması, parti içinde yeni bir bölünmenin yaşanıp yaşanmayacağı sorusunu gündeme getirmişti. Liste dışı bırakılan isimlerden birisi olan Ümit Özdağ'ın İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu'nun FETÖ ile ilişkisi olduğunu iddia etmesi parti içerisinde yaşanan krizi bir başka yöne taşıdı.
Ümit Özdağ'ın Kavuncu'nun FETÖ ile ilişkisi olduğu iddiaları Kavuncu tarafından reddedildi. Fakat bu olay Özdağ-Kavuncu çatışmasının ötesinde, İYİ Parti'nin bir krizden diğerine savrulan ve her krizde gittikçe zayıflayan siyasetini bir kere daha gösterdi. İYİ Parti'nin siyasetteki rolünün ve çizgisinin ne olacağı konusunda hala kafa karışıklığı yaşayan parti yöneticileri, sürekli kriz halinde bulunan partinin bulunduğu noktadan nasıl çıkacağı konusunda bir yol haritasına sahip gibi görünmüyor.
Üstelik parti yöneticileri, partinin içerisinde bulunduğu krizin asıl nedenlerine odaklanmak ve sorunu çözmek yerine krizin sorumlusunun AK Parti iktidarı olduğunu söyleyip aradan çekilmeye çalışıyor. Fakat İYİ Parti'nin son üç yıllık siyasi serüveni incelendiğinde, partinin yaşadığı krizlerin ve kopuşların esas nedeninin parti içindeki merkez sağ ve milliyetçiler başta olmak üzere farklı grupların çatışmasından kaynaklandığı açıkça görülüyor.
Dolayısıyla İYİ Parti suni bir kriz değil, gerçek bir kriz yaşıyor fakat bu krizlere bir çözüm getireceğe de benzemiyor. Son yaşanan krizin de parti dışından değil bizatihi parti içerisindeki dinamiklerden kaynaklandığı biraz geçmişe gidildiğinde de görülebiliyor. Zira önceki yıllarda da İYİ Parti'ye yönelik FETÖ suçlamaları parti dışından değil, parti içerisinden yapılmıştı. Örneğin, liste krizinin arkasındaki isim olduğu ve parti yönetimini ele geçirmek istediği iddia edilen Koray Aydın, MHP'deki olağanüstü kurultay sürecinde Meral Akşener'i kastederek "Paralel yapının muhatap olduğu kişi Meral Hanımdır. FETÖ'cüler Meral Akşener üzerinde bütünleşmiş durumdalar, onun miting ve toplantılarına katılıyorlar. Bir destek verme organizasyonuna dönüştüğünü biz de görüyoruz. MHP'ye oy veren taban da görüyor" sözlerini sarf etmişti. Daha bu sözlerin üzerinden bir yıl geçmeden düzenlenen büyük bir törenle daha sonra İYİ Parti'yi kuracak Akşener Hareketi'ne katılmıştı.
Bunun bir başka örneği ise İdris Naim Şahin'in Ordu'dan belediye başkanı adaylığı sürecinde yaşandı. O süreçte parti yönetimindeki bazı isimler FETÖ'nün partiyi ele geçirmeye çalıştığını iddia ederek partiden ayrıldı. Yine partinin kuruluşundan itibaren üst düzey görev yapan pek çok isim partinin farklı odakların etkisi altında kaldığını iddia ederek istifa etmişti.
Akşener 1999 yılında DYP'nin siyasetteki başarısızlığını tahlil ederken "Merkez partilerin siyasi zikzakları çok derin olamaz. Ancak biz parti olarak geniş zikzaklarla ortaya çıktığımız için güven kaybettik" açıklamasını yapmıştı. 2017'de merkez bir parti olma amacıyla kurulan, daha sonra milliyetçi çizgiye kayan, 3 Ağustos 2019'da gerçekleşen Dördüncü Olağanüstü Kongresi'nde tekrar merkez çizgiye kayan ve son olarak 20 Eylül'de gerçekleşen İkinci Olağan Kurultay'da merkez sağ isimlerin çoğunu parti yönetiminden çıkaran İYİ Parti'nin Akşener'in 1999'da işaret ettiği bu durumun aynısını yaşadığı görülüyor. Bu sebeple İYİ Parti partideki krizin sebebini dışarıda değil, parti içerisinde aramalıdır.
[Sabah, 24 Ekim 2020].