Türkiye dünyanın gözü önünde Suriye krizinin çözümünü temin edecek köşe taşlarını döşemeye devam ediyor. Adım adım, sabır ve kararlılıkla. Bu süreçlerin mimarı da Cumhurbaşkanı Erdoğan. Suriye krizinin en karmaşık ve Türkiye'ye en fazla maliyet üretmeye başladığı bir dönemde inisiyatifi üstlendi.
Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekatları.
Bunun yanında Astana, Soçi, şimdi de İstanbul Zirvesi.
İstanbul Zirvesi, hem Türkiye'nin uluslararası diplomasideki rolüne hem de Suriye krizi açısından önemli göstergelere sahip.
ABD'nin pozisyonu üzerinden ilişki kuran, tavır alan Türkiye bugün ABD'siz diplomasi zirveleri kuruyor. Fayda peşinden koşan tarafları inisiyatif üstlenmeye zorluyor.
ABD'nin diplomatik mekanizmaları çözüm amaçlı değil de yeni bir karmaşa üretme ve zorlayıcı araçları devreye sokma amacıyla kullandığı bir dönemde Türkiye yeni bir dengenin öncüsü olma yolunda ilerliyor. Böylece ABD'nin boşluk bıraktığı alanların kendi aleyhine doldurulmasının önüne geçiyor.
Ayrıca diplomatik mekanizmaları zorlayıcı tedbirlerle de besliyor. Rusya, İran, Almanya ve Fransa ile müzakere yapmakla yetinmiyor aynı zamanda sahada güç kullanmaktan da geri durmuyor. Diplomasiyi oyalanma mekanizması olmaktan çıkarmış oluyor.
Ağustos 2016'dan bugüne Suriye'de uygulanan politika diplomasi ile zorlayıcı gücün birlikte nasıl işletildiğinin önemli bir göstergesi durumunda.
Zirvenin Suriye krizi açısından taşıdığı önem de yadsınamaz. Her şeyden önce krizin karmaşadan kurtarılarak çözüm aşamasına taşınmasına yönelik arayışlar dünyanın gündemine taşınmış oldu.
Bu kadar da değil, çözümü mümkün kılacak somut adımlar da bildirgede yer aldı. Sadece konu başlıkları bile bu anlamda önemli: Anayasa komitesinin oluşturulması, zorla alıkonulanların serbest bırakılması, çatışmasızlığın devam ettirilmesi, insani yardımların ulaştırılması vs.
Artık yapılması gereken şey bu konulara ilişkin bir yol haritası oluşturulmasıdır.
Zirvenin sonuç bildirgesi ve liderlerin açıklamalarına bakıldığında önemli kazanımların dikkat çektiğini söylemek mümkün. İdlib mutabakatının Fransa ve Almanya tarafından da sahiplenilmiş olması, Türkiye'nin pozisyonunu güçlendiren bir adım oldu. Rejimin mutabakatı zora sokacak hamleler yapması durumunda bu ülkelerin tavrı da bir kaldıraç olarak kullanılabilir. İkinci önemli nokta Suriye krizinin siyasi çözümü için gerekli parametrelerin belirlenmiş olması ve Anayasa komitesi için bir takvim belirlenmiş olması. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine yapılan vurgu ise PYD'nin ABD desteği ile fiili ya da anayasal bir kontrol alanı elde etme riski açısından önemli. Dördüncü önemli nokta ise Suriye'nin siyasi, kurumsal ve fiziki olarak yeniden inşasında Türkiye'nin etkin bir aktör olmaya devam etmesi.
Liderlerin açıklamaları ve sonuç bildirgesi Suriye için Türkiye'nin argümanlarının artık daha fazla karşılık bulduğuna işaret.
Ancak bu durum rehavet yaratmamalı. Uluslararası siyasette ülkelerin açık oynamadığı dikkate alındığında Türkiye'nin ihtiyatlı ve fakat kararlı bir şekilde yoluna devam etmesi gerektiğini hatırlatmak gerekiyor.
Sonuç bildirgesinde yer alan konuların adım adım takip edilmesi ve muhataplara sorumluluklarını hatırlatmak gerekecektir.
[Fikriyat, 28 Ekim 2018].