Referandum bitti ama yoğunluğu bitmedi. Hemen tüm siyasal aktörler şimdiden 2019'da yapılacak cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri için stratejilerini oluşturuyorlar.
AK Parti referandumda beklediği kadar yüksek evet oyu çıkmamasının nedenlerini araştırmaya ve anlamaya çalışıyor. Evet oylarının beklendiğinden düşük çıkması gerçekten iddia edildiği gibi AK Parti'nin oylarındaki bir düşüşten kaynaklanıyorsa - ki katıldığım bir iddia değil, 2019'un hem meclis hem de cumhurbaşkanlığı seçimi ayağının AK Parti için zor geçeceği bir senaryo var karşımızda. AK Parti'nin adayı Allah'tan bir mani olmazsa Cumhurbaşkanı Erdoğan olacaktır.
Erdoğan kendi kişisel karizması ile karşısına çıkacak rakiplerini birinci turda veya ikinci turda geçebilir ancak AK Parti siyasal gücü elinde tutmaya devam etmek istiyorsa meclis çoğunluğunu da 2019 sonrasına taşıyabilmelidir. Bu soruların hepsini AK Parti kurmayları da soruyor ve cevaplar üzerine uzun uzun düşünüyorlar.
MHP hakeza kendisine bir yol haritası oluşturmaya devam ediyor.
15 Temmuz'dan sonra FETÖ ile irtibatı kuşkusu ile popülaritesini yitirmiş olan Meral Akşener, referandumla birlikte tekrar siyaset sahnesine döndü.
Hayır cephesinin en etkili ve en çok parlatılan aktörlerinden birisi oldu.
Şimdi ise siyaset kulislerinde Meral Akşener'in ana figürlerinden birisi olacağı yeni oluşum konuşuluyor.
MHP bir yandan diğer partiler gibi bu süreci takip ederken diğer yandan 2019 hazırlıklarını devam ettiriyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne uyum kanunlarını içeren ve yakın zamanda mecliste başlayacak olan yasama sürecine katkı vereceğini açıklayarak aynı zamanda Türkiye'nin pozitif ajandası içerisindeki varlığını ve etkisini de devam ettireceğe benziyor.
CHP'de de hummalı bir faaliyet var. Gazetelerin yazdığına göre referandumdan bu yana geçen on günde on toplantı yaptı CHP yönetimi.
Fakat CHP'nin gündemi farklı. Siyaset 2019'a kilitlenmişken CHP 16 Nisan'da takılı kaldı. Referandumun meşruiyetini sorgulamaya çalıştı, günümüz siyasi konjonktüründe hiçbir karşılığı olmayan sine-i millet seçeneğini değerlendirdi, referandum sonrası sokağı işaret etti, sandıkta tecelli eden millet iradesini eski alışkanlıklarının tesirinde kalarak yargı eliyle bertaraf etmeye çalıştı...
Kılıçdaroğlu on gün içerisinde olmuş bitmiş ve sonuçları ortada olan bir referandumla alakalı bu kadar çok farklı ve negatif tutumu bir arada geliştirerek parti içi muhalefet ötelemeye çalıştı.
Bir miktar başarılı da oldu. Ancak ertelenen parti içi muhalefet bir yere gitmedi. Yavaş yavaş kurultay lafları edilmeye başlandı CHP'de.
Kurultay olur mu, olursa genel başkan değişikliği yaşanır mı şu an için bilinmiyor ancak CHP'nin bir müddet de kurultay gündemi ile oyalanacağı ve vakit kaybedeceği belli.
CHP tüm bunları yaparken yanlış bir siyaset izlemekle kalmıyor aynı zamanda kendi tabanına da büyük bir kötülük ediyor. Siyasetin doğasında kazanmak da var kaybetmek de. CHP referandumda kaybetti. Ancak bu tutumu nedeniyle kaybı referandumla sınırlı kalmıyor. CHP her seçimden sonra başlattığı meşruiyet tartışması ile aldığı sandık yenilgisini toplumsal alana taşıyor. Seçimlerden sonra CHP yönetimi usulen hatalarımızı araştıracağız açıklaması yapıyor ancak seçmenlerine verdiği mesaj çok farklı. CHP seçmenine aslında her şeyi doğru yaptığı, kazanmak için yeteri kadar çabaladığı, kazanmayı hak ettiği ancak şaibe, usulsüzlük, elektrik kesintisi, kampanya sürecinin eşitsiz olduğu vb. gibi siyaset dışı nedenlerle seçimlerden mağlup ayrıldığını söylüyor. Böyle yaparak kendi tabanının siyasetten ümide kesmesine, radikalleşmesine, sosyal medyada duyduğu dedikodular üzerinden sanal ve bir o kadar keskin bir muhaliflik kıskacına düşmesine neden oluyor. CHP sandık mağlubiyetini toplumsal bir mağlubiyete dönüştürerek esas zararı kendi kitlesine veriyor.
[Takvim, 27 Nisan 2017].