Türkiye, 1980'lerden bu yana terörle mücadele ediyor. Bu mücadelenin hedefinde ise PKK terör örgütü yer alıyordu. Ancak son yıllarda Türkiye karakteri bakımından birbirinden önemli ölçüde farklılaşsalar da aynı anda üç terör örgütünün hedefinde yer almaya başladı. PKK'ya ek olarak DEAŞ ve FETÖ, Türkiye'nin terörle mücadelesinde askeri-politik düzeyde entegre bir strateji geliştirmesini artık her zamankinden daha fazla gerekli kılmaktadır. Zira her üç terör örgütünün ortaya çıkmasını sağlayan çok katmanlı ulusal, bölgesel ve küresel bir zemin var. PKK'nın son yıllarda Türkiye'ye karşı oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılması büyük ölçüde FETÖ ve DEAŞ ile mücadelede kat edilecek yol ile doğrudan ilgili olsa da PKK terör örgütüne karşı son yıllarda kapsamı giderek genişleyen bir terörle mücadele stratejisinin hayata geçirildiği dikkat çekiyor. PKK ile mücadelede AK Parti hükümeti döneminde inişli çıkışlı bir süreç izlenmiş, sorunun siyasal araçlarla çözülmesine yönelik irade PKK'nın yayılmacı bölgesel hırsları nedeniyle akamete uğraşmıştı. Yeni dönemde PKK askeri ve taktiksel stratejisini değiştirdi ve Suriye'de PYD ile kazandığı zemini Türkiye içine taşımaya çalıştı. Türkiye bu stratejinin ilk ayağı olan şehir çatışmalarını kırmayı başardı, örgüte yönelik süreklilik içeren askeri operasyonlarla da örgütün Türkiye kırsalındaki etkinliğini önemli ölçüde azalttı. PKK'nın terörü çevreden merkeze taşımaya yönelik stratejisi büyük ölçüde geriledi. Aslında son İstanbul saldırısını örgütün daha fazla zayıfladığının bir göstergesi olarak okumak gerekir. Zira elinde sivilleri hedef almaktan başka çaresi kalmamış bir örgüt söz konusu. Toplumsal tabanını kaybeden, siyasal ayağını marjinalleştiren ve askeri hareketliliği zayıflayan bir PKK ile karşı karşıyayız. Ancak bu durum Türkiye'nin terörle mücadelesindeki kararlılığını etkilemedi bilakis daha yoğunlaştırmasına neden oldu. Yeni dönemin birbiriyle ilişkili üç düzeyi olduğunu söylemek mümkündür. Birincisi ulusal düzeydir ve topyekûn bir mücadeleyi gerekli kılmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seferberlik çağrısını topyekûn mücadeleye bir hazırlık olarak okumak gerekir. Toplumsal, siyasal, güvenlik ve istihbarat katmanlarından oluşan ulusal düzeyin bundan sonra daha da sertleşeceği söyleyebilir. İkincisi bölgesel düzeydir ve Türkiye'nin askeri olarak daha fazla müdahaleci davranacağı bir dönemi başlatmıştır. Sadece DEAŞ ile değil PKK ile Suriye ve Irak'ta askeri olarak ileri hatta mücadele edilecek bir strateji artık hayata geçirilmiştir. Bu mücadelenin de sertleşeceği ve farklı sonuçlar üreteceği oldukça açıktır. Üçüncüsü ise uluslararası düzeydir ve Türkiye'nin başta Avrupa olmak üzere ABD ile kararlı ama sert bir politika takip etmesini gerekli kılmaktadır. Son dönemde PKK'ya AB ülkeleri tarafından nasıl alan açıldığı açıkça görülmektedir. ABD ise yeni başkanın koltuğa oturmasıyla yeni bir anlayış benimsemediği takdirde ikili ilişkilerin bugünden daha kötüleşeceği oldukça açıktır. Terörle mücadelede yeni bir döneme giriyoruz ve bu dönem zorlu, çetin ve sert olacak.
[Sabah Perspektif, 17 Aralık 2016].