SETA > Yorum |

Fethullahçı Terör Örgütü’nün Darbe Girişimi

Cuntacılar hem mesai arkadaşlarını hem de sivil halkı vurmaktan çekinmedi. Türkiye çok darbe görmüştü ancak ilk defa bir darbe girişimi, devletin terör örgütü olarak ilan ettiği bir yapı tarafından yönetiliyordu.

15 Temmuz 2016 gecesi sıradan hayat akarken saat 22.00 civarında insanlar aynı fotoğraf ve haberleri paylaşmaya başladı. Asker Boğaziçi Köprüsü’nün bir tarafını kapatmıştı. Ankara’da jetler uçuyor ve devletin en mahrem birimlerinden biri olan Genelkurmaydan silah sesleri geliyordu. Askeri darbe teşebbüsünden bahsedilse de birçok insan şaşkındı. Askeri darbelerden yana Türkiye’nin sabıkası kabarıktı ancak kimse darbeye inanmak istemiyordu. Çok geçmeden mesele açıklığa kavuştu. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde örgütlenen cuntacı bir grup, Türkiye’deki demokratik siyasal düzene el koymak amacıyla terörize yöntemleri de kullanarak askeri darbe girişiminde bulunmuştu.

Peki, bundan sonra ne olacaktı? Kimdi bu grup, neden ve nasıl öyle bir şeye cüret edebildi? Başarıya ulaşabilecek miydi, ulaşsa ne olacaktı? Bu sorular darbenin anlaşılması açısından önemli olabilirdi ancak birçok insan rasyonalite ve açıklama peşinde değildi. Birbiriyle göz göze gelen, bir şekilde temas kuran insanlar merkezi bir organizasyon olmadan darbe girişimine karşı harekete geçmeye başladı. Kimse ne olacağını merak etmiyordu; herkes ne yapılabileceğini ve nereye gidilmesi gerektiğini sordu birbirine. İnsanların bu hissiyat ve yaklaşımı darbe teşebbüsünü başarısızlığa mahkum edecek ilk adımdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, suikasttan kurtulup televizyon ekranlarında ilk göründüğünde uzun uzun açıklamalar yapmamıştı. İnsanlara direktifler vermemişti. Nasıl organize olacaklarına dair tek bir şey söylememişti. Ancak herkes neden sokakta olduğuna ve ne yapılacağına dair bir bilinç kazanmıştı. Tek hedef darbe girişiminin başarıya ulaşmasını engellemekti. Bu andan itibaren F-16’lar, tanklar ve sikorskylere karşı destansı bir mücadele başladı. 16 Temmuz sabahından itibaren medyada dolaşmaya başlayan görüntüler bu destanın kayda alınmış parçalarıydı.

O Gece Neler Yaşandı?

Cuntacılar üç aşamalı bir plan çerçevesinde hareket etmiş gibiydi. Birinci aşama Genelkurmay Başkanlığına hakim olmaktı. Burada temel amaç başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere kuvvet komutanlarını darbe bildirisini imzalamaya zorlamaktı. Böylece darbenin emir-komuta zinciri içinde gerçekleştiğini iddia edecek ve bütün TSK’yı yönlendirmek için koz olarak kullanacaklardı.

İkinci aşama Türkiye genelinde alan kontrolünü sağlamaktı. Cuntaya destek veren birçok birlik harekete geçerek tüm Türkiye’de karşı direnişi engelleyecekti. Darbeye karşı koyabilecek Özel Kuvvetler, Özel Harekat ve MİT binalarını bombalayarak bu birimleri pasifize etmek cuntacıların giriştiği ilk kapsamlı saldırılar oldu. TRT binası basılıp bildiriyi zorla okutmaları darbenin başarılı olduğuna yönelik bir manipülasyondu. Cuntacılar bildiriyi okumaya bile cesaret edemedi. Önce Cumhurbaşkanı’nın sonra da birçok üst düzey komutanın diğer kanallara bağlanarak darbeye karşı direneceklerini açıklaması bu manipülasyonu boşa çıkardı. Bu silahlı müdahaleler güvenlik güçleri ve sivil halktan 237 kişinin şehit olması ve 2.191 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı.

Üçüncü aşama ise sıkıyönetim komutanlıkları kurarak yeni bir siyasal ve toplumsal düzen ihdas etmekti. Ancak henüz birinci ve ikinci aşamada, cuntacıların harekete geçtiği her yerde MİT, Özel Kuvvetler, Özel Harekat ve halktan gelen direniş darbe girişiminin ilk dalgasını boşa çıkardı.

Cuntacılar Kimlerdi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’a indiğinde cuntanın FETÖ tarafından yönetildiğini açıkladı. FETÖ, 1980’lerin başından itibaren bürokrasiden siyasete, sosyal alandan iş dünyasına kadar hemen hemen her alanda dini söylemler kullanarak örgütlendi. Uzun yıllar dini bir cemaatten ziyade mesiyanik bir örgüt gibi hareket eden bu gizli ve kapalı yapı kamu kurumları içinde yuvalandı. Gayrimeşru araçlar kullanan bu örgütün devlet açısından taşıdığı tehlikenin boyutları ilk olarak 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarına yapılan operasyon süreciyle açığa çıktı. 17-25 Aralık 2013’te yargı ve emniyet eliyle siyasi iktidara karşı darbeye yeltendi. Bu süreçten sonra birçok kumpas ve şantajı ortaya çıkan örgüt hem siyaset hem de toplum nezdinde meşruiyetini kaybetmeye başladı. Yargı kurumlarının açtığı davalarda yargılanarak temize çıkma gayreti yerine bu örgüt mensupları yurt dışına kaçarak Türkiye aleyhine lobi faaliyetleri yürüttü.

Hükümeti gayrimeşru yollarla devirmeye yönelik hiçbir çabasında sonuç alamayan örgüt, 15 Temmuz gecesi “kamikaze” niteliğinde yeni bir adım attı. FETÖ, TSK içindeki emir-komuta zincirinin dışına çıkarak cuntacılığa soyundu. Örgüt artık silahlı ve tehlikeliydi, sivillere en ağır silahlarla saldırdı. Cuntacılar hem mesai arkadaşlarını hem de sivil halkı vurmaktan çekinmedi. Türkiye çok darbe görmüştü ancak ilk defa bir darbe girişimi, devletin terör örgütü olarak ilan ettiği bir yapı tarafından yönetiliyordu. Darbeler şekil ve metot değiştirmişti ancak insanlar daha çok değişmişti. İnsanların sade amaç ve niyetleri, cuntanın köhne, kaba ve hunharlığa dayalı metotlarına karşı galebe çalmıştı. Karanlık basarken başlayan darbe girişimi, karanlık dağılmadan sala sesleri, ezanlar, Kur’an tilavetleri ve sloganlar eşliğinde yok oldu. Geriye şehitlerin aziz hatırası ve emaneti, milletin izzet ve onuru, darbecilerin ise zilleti kaldı.

 

[Kriter, 1 Ağustos 2016].