Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, iki gün önce İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi açılış töreninde söylediği “fikrî iktidarımızı hâlâ tesis edemedik” sözü çok tartışıldı.
Cumhurbaşkanı ile aynı siyasal ve kültürel kodlara sahip kesimler bu tespitin doğru olduğunu kabul edip üzülürken, muhafazakâr değerlere yabancı kesimler bu itirafı duymaktan memnun oldular. Hatta bazı keskin muhalif çevreler, “bu devletin sahibi bizken siz kim oluyorsunuz da fikrî iktidar kurma hevesine kapılıyorsunuz” anlamına gelecek hezeyanlarda bulundular.
Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan “fikrî iktidarımız” derken neyi kastediyordu?
Aynı konuşmada geçen, “Batı mesela tüm ilhamını bizim köklerimizden almıştır. Biz ise köklerimizi dışlayarak iki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Fikrî bir buhranın içinde bulunuyoruz” sözleri aslında fikrî iktidar derken neyi kastettiğini anlamamızı kolaylaştırıyor.
Ayrıca AK Parti’nin kuruluş yıllarında kendisini “muhafazakâr demokrat” olarak tanımladığını da hatırlarsak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Anadolu’nun bin yıla yakın tarihine rengini veren kendi öz kültürünü Türkiye’nin kimliği için arzuladığını anlarız.
Batı’nın ekonomik ve askerî üstünlüğü ele geçirdiği son iki yüz yıllık dönemde bize dayattığı kültürü değil.
Buna karşılık, Anadolu’nun o öz kültürünün en baskın rengi olan İslam’dan hoşlanmayanlar ise, kendi iktidarlarına temel oluşturacak “fikri” dışarılarda bir yerlerde arıyorlar.
Bazıları Batı’da arıyor, bazıları ise Rusya ya da Çin’de.
Ama şansları yok. Zira Türk siyasal hayatının son 18 yılına damgasını vuran AK Parti’nin yükselişi tam da Anadolu fikrini özleyen halkın 28 Şubat'çılara isyanının sonucuydu.
Halkın Anadolu fikrine, İslam kimliğine heyecanla yeniden sahip çıkmasının meyvesiydi AK Parti iktidarı. Bu sahip çıkış, Anadolu fikrini yeniden inşa etme görevinin de AK Parti’ye verildiği anlamına geliyordu.
Peki, AK Parti bu görevi yerine getirme konusunda başarılı olabildi mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi, bu konuda ciddi eksiklikler söz konusu.
AK Parti iktidarı döneminde Türkiye, ekonomik ve askerî gücünü artırma konusunda 2002 yılıyla karşılaştırılamayacak ölçüde ilerleme kaydetti. Kendi silahını üretme ve uluslararası finans kurumlarına olan bağımlılığın ortadan kaldırılması konularında önemli başarılar söz konusu. Bunların yanında sivil-asker ilişkilerinin olması gerektiği şekle bürünmesinde ve dış politikada bağımsız hareket edilmesi alanlarında da büyük kazanımlar elde edildi.
Buna karşılık “fikrî iktidarın” inşası yani “Anadolu fikrinin” ihyası konusunda üç temel engelle karşılaşıldı AK Parti iktidarı döneminde.
Bunlardan ilki, AK Parti’nin Türkiye’de Anadolu İslam’ı merkezli fikrî iktidarı inşa etmesinin kendi nüfuzunun sonu anlamına geleceğini bilen Batı’dan gelen engelleme çabalarıdır. İçerideki vesayet odaklarına karşı verdiği mücadeleyi kazanan Erdoğan’ın dış politikada daha bağımsız ve Türkiye’ye özgü bir yol izlediğini gören Batılı küresel güçler, sürekli yeni krizler çıkararak (Gezi isyanı, 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimleri, ekonomik baskılar, PYD/PKK krizi) AK Parti’nin proaktif politikalar izlemesine engel olmaya çalıştılar. Bu krizleri yönetmek zorunda kalması AK Parti’nin “fikrî iktidarın inşası” gibi konulara yeterince eğilememesi sonucunu doğurdu.
İkinci olarak, Türkiye’de kendini devletin asıl sahibi olarak gören ve AK Parti’nin temsil ettiği muhafazakâr çevrelerin iktidarını kabullenmeyen kesimler, çoğu zaman birinci gruptaki dış aktörlerle de iş birliği yaparak aşırı sert ve kutuplaştırıcı bir muhalefet yaptılar. Cumhuriyet mitingleri, Gezi olayları ve 15 Temmuz darbe girişimi sırasındaki politikalarıyla bu muhalif kesimler AK Parti’nin hep savunmada kalmasına yol açarak Erdoğan’ın arzuladığı “fikrî iktidarı” inşa etme konusunda daha aktif bir politika izlemesine engel oldular.
Sonuncusu ve en önemlisi ise AK Parti kadrolarının motivasyonuyla ilgilidir. Dışarıdan ve içeriden bu kadar saldırı ve baskıya maruz kalan bir siyasi hareketin, Türkiye’nin uzun süre bağımsız çizgisinde kalmasını sağlayacak fikrî iktidarı inşa edebilmek için daha sağlam bir irade ve motivasyona sahip olması gerekir ki Erdoğan’ın zaman zaman şikâyet ettiği de bu konudaki eksiklik olsa gerek.
[Türkiye, 21 Ekim 2020].