ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye ziyareti, 2003’te 1 Mart Tezkeresi’yle tam anlamıyla kopma noktasına gelen Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Kanada hariç tutulursa ilk resmî dış ziyareti için Türkiye’yi seçen ABD’nin yeni başkanı, böylelikle Türkiye ile ilişkilere verdiği önemi gösterdi ve ziyareti süresince verdiği mesajlarla da bu tavrını destekledi. Ziyaretin Avrupa bağlamına oturtulması ise Obama yönetiminin Türkiye algısının ipuçlarını ortaya koydu.
Obama ziyareti birkaç düzeyde önem taşıyor. Öncelikle tarihi boyunca en sancılı dönemini yaşayan iki ülke ilişkilerinin artık düzelme eğilimine gireceği hissettirildi. Türkiye’nin iç politikasına mesafeli duran Obama, ABD’nin demokrasiyi ve ilkeleri destekleyeceğini açıklarken, hukuk dışı müdahaleler haricinde, Türkiye’nin iç meselelerine karışma niyeti olmadığını gösterdi. Bölgesel siyaset ve İslam dünyası bağlamında ise karşılıklı saygı temelinde ilişkilerin yürüyeceğini belirten Obama, İslam dünyasına da seslenerek, Türkiye’yi Batı dünyasının parçası olan Müslüman bir ülke olarak gördüğünü ifade etti.
Obama’nın söylemleri, ziyaretin somut birtakım konularda taleplerde bulunmaktan ziyade iyi niyet mesajı taşıyan, perspektif geliştiren, çerçeve değiştiren kurucu bir ziyaret olduğunu gösteriyor. Bu nedenle ziyaretin asıl mesajı, ne Kürt meselesi ne Ermeni soykırımı iddiaları ne de başka bir konuya yönelikti. İletişim kuramcısı Marshall McLuhan’ın artık vecize haline gelen ifadesine nazirede bulunursak, rahatlıkla “ziyaret mesajın kendisidir” diyebiliriz. Zira Obama Amerika kıtası dışı ilk ziyaretinde Batı dünyasının da bir parçası olan, halkı Müslüman bir ülkeyi tercih ederek hem Türkiye’ye hem İslam dünyasına hem de başta AB olmak üzere Batılı ülkelere net bir mesaj gönderdi. Bu da dünyanın son sekiz yılına mal olan “Terörle Savaş” söyleminin artık sona erdiği, “Özgürlük Gündemi” adı verilen ve ifadesini, Afgan kadınlarının zorla “özgürleştirilmesi” için işgali meşru gören yayılmacı söylemde bulan Bush Doktrini’nin miadını doldurduğu yönündeydi. Bu nedenle Türkiye ziyareti, Obama yönetiminin değişen dış politika ilkelerinin ilk uygulama örneği olarak tescillendiği, bu örneğin tecessüm ettiği bir bağlam oluşturdu.
Obama ziyareti Türkiye iç siyaseti açısından daha özel mesajlar da ortaya koydu. Öncelikle AK Parti’ye açılan kapatma davası iddianamesine bile giren ve Büyük Ortadoğu Projesi şeklinde isimlendirilen “ılımlı İslam” iddialarının artık sahibi tarafından da terk edildiği mesajı net bir şekilde verildi. Obama’nın kullandığı dil ve seçtiği kelimelerden, Türkiye’nin iç dengeleri konusuna hassasiyet gösterdiği de anlaşılıyor. Türkiye ile ilgili tercihini ilkesel düzeyde ve genel jeopolitik çerçevede ortaya koyan Obama, ülkenin iç siyasetine mesafeli duracağını teyit etti. Ziyaretin ardından Türkiye’deki neredeyse tüm siyasi kesimlerin kendilerini tatmin edecek bir gerekçe bulabilmesi de Obama stratejisinin başarısının göstergesi. Diğer yandan ziyaret, 29 Mart yerel seçimlerinde kendi yükselttiği çıtanın altında kalan AK Parti’nin moral bozukluğunu da biraz düzeltti. Obama’nın Türkiye’ye verdiği önem net bir şekilde ortaya çıkınca, Türkiye’nin değeri de dışarıdan bir bakışla değerlendirildi ve bu da elbette iktidar partisinin lehin