SETA > Haber |
Dr Öğüt quot BM Reformu Meşruiyet ve Kredibilitesi Sorgulanan Bir

Dr. Öğüt: "BM Reformu: Meşruiyet ve Kredibilitesi Sorgulanan Bir Örgüt ile Devam mı Tamam mı?"

Perspektif Programının 15 Nisan 2015 tarihli yayınının konuğu Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Uzmanı ve İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selman Öğüt oldu.

BM GÜVENLİK KONSEYİ'NİN 'DOĞUM KUSURU' OLAN ÇİFTE VETO YETKİSİ, ÖRGÜTÜN İŞLERLİĞİ AÇISINDAN BÜYÜK PROBLEM
PERSPEKTİF: BM Güvenlik Konseyi’nin yapısı gereği güncel sorunlara yanıt veremediği ve işlerlik kazanması için bazı değişiklikler yapılması gerektiği dile getiriliyor. Güvenlik Konseyi reformuna neden ihtiyaç duyuluyor?

BM Güvenlik Konseyi reformu kronik bazı problemler ihtiva ediyor. Güvenlik Konseyi’nde Çin ve Rusya’nın da dâhil olduğu kapalı kapı diplomasisinin yoğun bir şekilde işliyor olması ve daimi beş üyenin kararlarının yanısıra İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Fransa’nın bir araya gelmesi ile de karar alınabilmesi örgüt içinde ciddi bir şeffaflık problemi doğuruyor. BM Güvenlik Konseyi’nde demokratik bir yapının olmadığı aşikâr. Zira daimi üyelerin veto yetkisi, BM Güvenlik Konseyi’nin çalışmasının önünde büyük bir engel oluşturuyor.

BM Antlaşmasının en önemli maddelerinden biri olan veto yetkisi ile ilgili 27. maddenin üçüncü fıkrası, Türkiye’deki kaynaklarda yanlış tercüme edilmiş ve bu şekilde aktarılmış. Her ne kadar yeni kaynaklarda bu durum düzeltilse de hala bu konuda doğru bilgiye sahip değiliz. Aslında BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto yetkisi, “çifte veto yetkisi” olarak bilinmelidir. Doktrinde bir “doğum kusuru” olarak nitelendirilen çifte veto yetkisi, örgütün işleyişi açısından sorun yaratmaktadır.

Çifte veto yetkisini biraz daha detaylı olarak açıklayalım. Usule ilişkin konularda yapılan oylamalarda BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin oyunun olumlu olmasına gerek yok, zira toplamda dokuz tane olumlu oy elde edilirse örgütten karar çıkabiliyor. Yani geçici üyelerin verdiği oylar da kararın çıkması için yeterli olabiliyor. Ancak esasa ilişkin konular söz konusu olduğu zaman 5+4 formülü geçerli oluyor. Daha açık bir ifadeyle, bu tür konularda beş daimi üyenin “evet” demesi ve dört geçici üyenin de olumlu oy vermesi gerekiyor.

Ancak burada şöyle bir problem var. Bir konunun usule mi veya esasa ilişkin olduğu nasıl tespit edilecek? Buna daimi üyeler karar vermektedir. Daimi üyeler bir konunun esasa ilişkin bir konu olup olmadığını tespit edebilmekte, ardından konuyla ilgili bu kez veto yetkilerini kullanabilmektedirler. Yukarıda da bahsedildiği üzere çifte veto yetkisi olarak bilinen bu durum, örgütten karar çıkmasının önünde büyük bir engel teşkil etmektedir.

BM’nin emredici karar alan organı olan Güvenlik Konseyi, ihtiyaç halinde silahlı kuvvet kullanmayı ve müdahale etmeyi içeren eylemlerde bulunma yetkisine haiz… Bununla birlikte BM Güvenlik Konseyi’nin uluslararası barış ve adaleti sağlama noktasında etkin olmadığı maalesef ortada. Bu noktada örgütün işlerliği ve fonksiyonu bakımından ciddi problemler var.

BM’nin en temel amacı olan uluslararası barış ve güvenliğin korunması noktasında örgün başarısız olmasının en temel sebeplerinden biri de II. Dünya Savaşı sonrası artış gösteren devlet içi (intra-state) çatışma türüdür. BM Antlaşması’nın imzalandığı tarihteki mantık silahlı çatışmayı devletler arası (inter-state) silahlı çatışma olarak öngörmüş ve ona göre bir sistem oluşturmuştur. Devletler arası egemen eşitlik ilkesi gereği de bir devletin içindeki çatışmaya müdahale etmemek gerekir. Çünkü bu noktada yapılacak müdahale o devletin iç işlerine karışma anlamına gelecektir. Ancak mevcu