FETÖ’nün 15 Temmuz’da gerçekleştirdiği darbe girişiminin üzerinden beş aylık bir süre geçti. Bu süre içerisinde devlet, FETÖ ile mücadeleyi çeşitli mekanizmalarla yürütmekte. Cumhurbaşkanı, Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın kararlı ve tavizsiz tutumları, ülke içinde ve nispeten ülke dışında bu meselede ciddi mesafenin alınmasını sağladı.
Türkiye’nin zorlu ve çoklu gündemi, siyasetin ve toplumun odağını zaman zaman farklı önceliklere yoğunlaştırmakta. FETÖ ile mücadele gündeminin alt sıralara yerleşmesi, mücadeleyi yürütenlerin kararlılığı ve önceliğini etkileme riski var.
Devletin içine kırk yıldan fazla bir sürede her türlü yöntemle ve sapkın bir anlayışla yerleşen bu terör örgütünden devletin arındırılması kolay değildir.
Bu tip devlet içine sızmış, ya da uzun dönem devlet mekanizmalarını ele geçirmiş örgütlerle hukuksal ve siyasal mücadelenin tek bir yöntemi yoktur. Daha önceden dünyada “arındırma” siyasetini uygulayan farklı ülkelerde bu süreçlerin zorlu geçtiği ve zaman aldığı bilinmektedir.
Arındırma politikası, uzun dönem askerî cuntaların yönetimde olduğu ülkelerde cuntacı yapıların temizlenmesinde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla demokrasiye geçen ülkelerde eski rejim taraftarlarının tasfiyesinde, Hitler sonrası Almanya’da Nazi yanlılarının ve faşizm sonrası İtalya’da faşist devlet görevlilerinin görevden alınmasında ve daha birçok benzer olayda uygulanmıştır. Ancak bu ülkelerin birçoğu radikal yöntemlerle arındırma politikasını yürütse de, yürütürken farklı risklerle yüzleşmek zorunda kalmışlardır.
Bu ülke deneyimlerini inceleyerek, devletin FETÖ’den arındırılmasında nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiğine ve muhtemel risklerin neler olduğuna yönelik, SETA araştırmacıları Doç. Dr. Serdar Gülener ve Seren Erciyas’ın hazırladığı “Dünyada Arındırma Uygulamaları ve Türkiye’de Devletin FETÖ’den Arındırılması” başlıklı rapor, bu anlamda önemli bilgiler ve tavsiyeler içermektedir.
Bu tip örgütlerle mücadelede, soruşturma, yargılama ve arındırma süreçleri eş zamanlı olarak yürütülmelidir. Soruşturma süreçleri, toplumun devlete ve kamu kurumlarına güvenini yeniden tesis etmek için kararlılıkla hızlı bir şekilde yapılmalıdır.
Arındırma, örgütlü biçimde suça bulaşmış, insan hakları ihlalleri gerçekleştirmiş kamu görevlilerinin devlet aygıtından uzaklaştırılmasını içerir. Dünya örneklerinde, arındırma süreçlerini yürüten kamu görevlilerinin, suça bulaşmış örgüt yapılanmasını çözmek için “kanıtlar üzerinden suçlama” ve şüphe üzerinden “itiraf temelli” iki farklı yöntemi izlediği bilinmektedir. Bu anlamda itirafçı olanların daha hafif bedel ödemesi de yaygın bir uygulamadır.
Arındırmanın hızlı yürütülmesi, belgelerin yok edilmesinin ve soruşturmaların manipülasyonunun önlenmesi açısından önemlidir. Diğer taraftan itirafçı olacaklara örgütün ulaşarak tehdit ya da vaatle itiraftan vazgeçirmesinin engellenmesi de zamanla ilgili bir husustur.
Yine arındırma ve soruşturma zamana yayıldığında, kendini gizlemiş ya da yurt dışında faal olan örgüt üyeleri, ülke içindeki muhalefet partilerini ve gruplarını kullanarak çeşitli söylemlerle toplum ve devlet arasında bir güven krizi oluşturmak için farklı yöntemlere başvurabilirler. Bu anlamda, arındırma süreçlerinde kamuoyunun sürekli bilgilendirilmesi ve yapılan manipülasyonların hızlıca önlenmesi arındırmanın selameti açısından önemlidir.
Ayrıca, örgüt üyeleri uluslararası bağlantıları üzerinden, ülkede hukuk ihlalleri olduğuna yönelik kampanya yürütülerek, meselenin uluslararası boyut kazanmasını hedeflerler. Bunu iki amaç için yaparlar: Örgüt üyelerini “kurtuluş vaadi” üzerinden beklentiye sokarak çözülmelerini engellemek. Soruşturma, yargılama ve arındırma politikasının yürütücülerine gözdağı vermek ve siyasi iradenin kararlılığını kırmak...
Arındırma politikasının kararlılıkla yapılması ve etkin bir sonuca ulaştırılması, sadece mevcut suç örgütünün devletten temizlenmesini içermez. Aynı zamanda devlet içerisine sızmış ya da sızma ihtimali olan diğer örgütsel yapılanmaları da caydırır.
[Türkiye, 10 Aralık 2016].