Trump’ın “America first” (Önce Amerika) sloganı ne anlama geliyor?
Washington’un artık Amerikan çıkarlarını önceleyeceği anlamına mı geliyor? İyi ama zaten şimdiye kadar böyle değil miydi? Obama yönetimi, ondan önceki Bush yönetimi ve ondan öncekiler…
Hepsi Amerika’nın çıkarlarını önceleyen bir politika izlemediler mi? Baba ve oğul Bush’lar döneminde ABD Irak’a iki defa neden saldırdı? Orta Doğu halklarının çıkarları için değil, ABD’nin çıkarları için. Belki biraz da İsrail lobisi istediği için. Obama döneminde Afganistan’daki Amerikan askerleri Orta Asya’nın çıkarları için değil, Amerika’nın çıkarları için işgali sürdürdüler. Yine insansız hava araçlarıyla öldürülen binlerce insan hep Amerikan çıkarları için öldürüldü.
Amerika’nın çıkarları aslında hangi lobilerin çıkarlarıdır sorusu ise cevabı çok uzun ve tartışmalı bir sorudur ve bu yazının konusu değildir.
Peki, kendisinden önceki bütün başkanlar da Amerikan çıkarlarını önceleyen bir politika izledilerse, Trump “America first” derken neyi kastediyor?
Trump’ın diğer Amerikan başkanlarından farkı nedir?
Trump’ın diğer Amerikan başkanlarından temel farkı, Amerikan çıkarlarını önceleyen politikasını kamufle etme ihtiyacı duymamasıdır. Önceki başkanlar, ABD’yi dünya lideri olarak görüp, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası örgütlerdeki yönlendirici pozisyonlarını kullanmak suretiyle Amerikan çıkarlarını önceleyen bir politika izliyorlardı. Yani uluslararası örgütler Amerikan çıkarlarını meşrulaştırmanın ve bütün dünyaya kabul ettirmenin bir aracı olarak işlev görüyorlardı. Bu şekilde dünya devletlerinin önemli bir kısmı bu örgütlerin çatısı altında Amerikan liderliğini kabul etmiş oluyorlardı.
Trump’ın “America first” sloganı, artık ABD’nin alışılmış şekliyle dünya liderliğinden vazgeçtiği anlamına geliyor. ABD önderliğinde, Birleşmiş Milletler çatısı altında, uluslararası hukukun hâkim kılındığı bir “evrensel sistem” yerine, Amerika’nın piramidin tepesinde yer aldığı bir hiyerarşik “tek kutuplu sistem” arayışına işaret ediyor bu slogan.
Bu yeni yaklaşım, ABD’nin eskiye göre uluslararası hukuku daha açık bir şekilde ihlal edeceğini gösteriyor. Güç politikasının daha belirgin bir şekilde uluslararası ilişkilerin ana unsuru hâline geleceği de beklenmelidir. Ancak aynı zamanda, artık Amerika’nın uygulayacağı güç politikasını BM ya da uluslararası hukuk kavramlarının arkasına fazla saklama ihtiyacı duymayacağı bir döneme de giriyoruz.
Trump’ın “America first” sloganını, Müslümanlar, Latinler, Çinliler ve diğer yabancıların artık Amerika’da yeri yok anlamında kullanıp kullanmadığını ise zaman gösterecek. Bu konuda belirleyici olan ise, Trump ve ekibinin tasavvurundaki “Amerika”nın kimleri kapsadığı meselesi olacak. Belki Samuel Huntington’un 2004’te yayımlanan “Who are we?” isimli kitabına bakmak bu konuda fikir verebilir.
Sadece Çin gibi ülkeleri değil, Amerika’nın geleneksel müttefikleri olan Almanya ve Fransa gibi ülkeleri de ürküten Trump’ın “öteki” üzerinden Amerikan kimliğini tahkim etme politikasının ABD içerisindeki sonuçlarının nasıl olacağını ise bu “ötekileştirme” politikasının içerideki yansımalarının nerelere kadar uzanacağını gösterecek.
İlk olarak Amerika’daki Müslümanlar bu ötekileştirmeden kendi paylarına düşeni alıyorlar gibi. Ancak sıranın kendilerine geleceğini düşünen diğer “potansiyel ötekiler” Müslümanları hedef alan baskı ve dışlamalara karşı çıkmaya başladılar. Bu karşı çıkışın hangi kesimleri kapsayacağı ve nasıl gelişeceğini de zaman gösterecek.
Ancak kesin olan bir şey var ki, Trump’ın “America first” sloganı ve bu yönde atmış olduğu adımlar hem dünyanın diğer ülkelerinin büyük çoğunluğunda ABD’yi tehdit olarak gören savunmacı bir tutumun gelişmesine neden oluyor hem de Amerika içerisinde “önce hangi Amerikalı” tartışmasına yol açacak gibi görünüyor.
[Türkiye, 1 Şubat 2017].