SETA > Haber |
28 Şubat SETA'da Değerlendirildi

28 Şubat SETA'da Değerlendirildi

28 Şubat post-modern darbesinin 16. yıldönümü nedeniyle, SETA “Bin Yıllık Darbe!: 28 Şubat” başlıklı özel bir panele ev sahipliği yaptı.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Star gazetesi yazarı Fehmi Koru, Radikal gazetesi yazarı Avni Özgürel ve SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu’nun katılımlarıyla SETA’da gerçekleştirilen ‘Bin Yıllık Darbe!: 28 Şubat’ başlıklı panel, Bülent Arınç’ın başkanlığı ve moderatörlüğünde gerçekleşti.

Panelin açılış konuşmasını yapan SETA Başkanı Taha Özhan, 28 Şubat darbesinin sadece 90’ların politikaları ile açıklanamayacağını, daha önce gerçekleşen darbelerin ve tek parti dönemi pratiklerinin 90’lara sıkıştırılma projesi olduğunu belirttikten sonra, bu darbenin bizzat halkı hedef alan bir içeriğinin bulunduğunu ifade etti.

ARINÇ: “DARBELER KÜLTÜRÜNÜ SORGULAYAN BİR ÜLKE OLDUK”
Özhan’dan sonra söz alan Bülent Arınç, 28 Şubat’ın siyasi bağlamını ele aldığı konuşmasında, Türkiye’de son yıllarda yaşanan gelişmelerle sadece 28 Şubat’ı değil 12 Eylül darbesini ve dolayısıyla ‘darbeler kültürü’nün sorgulanmaya başladığını belirtti. Arınç konuşmasında, “Bu süreç 12 Eylül Referandumu ile başlamış ve darbeler yargı meselesi haline gelmiştir. 28 Şubat’ı doğru anlamak için MNP, MSP ve Refah Partisi çizgisinin tarihselliğine ve dönüşümüne bakılması gerekmektedir. MNP’yi 12 Mart Muhtırası, MSP’yi ise 12 Eylül darbesi bitirmiştir. Aynı talihsiz gelenek, 28 Şubat darbesi ile Refah Partisi’ne son vermiştir. O dönemin siyasi olaylarına bakıldığında, sözde silahsız kuvvetler olarak anılan mesleki kuruluşlar, yüksek yargı, üniversite ve medyanın yanı sıra, önceki darbelerin başat aktörü TSK’nın yönetim kademesinin arkasında yer alarak bu darbede pay sahibi olmuştur.” yorumunda bulundu. Arınç, son kertede, “28 Şubat faillerinin bugün yargı önünde oluşu ve 28 Şubat tarihinin lanetli oluşu bile Türkiye’nin önünün açılmış olduğunun bir göstergesidir.” dedi.
KORU: “28 ŞUBAT ÖNCEKİ DARBELERDEN DAHA ETKİLİ OLDU”
Panelin moderatörlüğünü üstlenen Arınç, konuşmasından sonra ilk olarak Fehmi Koru’ya söz verdi. Koru, 28 Şubat darbesinde medya ve sivil kuruluşların rolünü irdelediği konuşmasında, bu darbeyi ‘28 Şubat post-modern’ darbesi diye adlandırmanın, aslında darbenin etkilerini yumuşatma görevi gördüğünü ama aslına bakılırsa, bu darbenin daha kapsamlı, toplumu biçimlendiren ve sadece askerlerden oluşmayan bir grubun ülkeyi dönüştüren bir rol üstlenmesiyle önceki darbelerden daha etkili olduğunu ifade etti. Normal koşullar altında hiç bir şekilde bir araya gelemeyecek mesleki örgütler ve yapıların darbe taraftarlığı ve bunda bizzat görev alarak ortak hareket ettiklerinin gözlemlendiğini belirten Koru, iş dünyası ve medya ortak yapısının 28 Şubat sürecinde 4. kuvvetlikten 1. kuvvetliğe terfi ettiğini belirtti. Koru konuşmasında ayrıca, darbelerin dış kuvvet bağlantısının her zaman konuşulduğunun ama 28 Şubat’ın bu konuda laboratuvar özelliği gördüğünün altını çizdi.
ÖZGÜREL: “28 ŞUBAT’I ‘ÜLKEYİ KİM YÖNETECEK KAVGASI’ BAŞLATTI”
Panelde Koru’dan söz alan Avni Özgürel ise, 28 Şubat darbesinin, öncülleri gibi ‘ülkeyi kim yönetecek?’ kavgasından ibaret olduğunu belirterek, darbelerle egemenliğin milletten darbecilere geçtiğini dillendirdi. Medya, çıkar grubu ve birçok sivil toplum örgütünün bu darbede pay sahibi olduğunu ve bunun da temel iki nedeninin olduğunu belirten Özgürel, bunun çıkar kaybı ve ahbaplık hukukunun bozulmasının bir sonucu olduğunu ifade etti. Refah Partisi’nin ilk döneminin çok tepki çekmediğini, asıl fırtınanın ‘Havuz sistemi’nin kurulmasıyla faiz lobisi ve kamuya borç vererek paradan para kazanan kesimin kurduğu çarka çomak sokmasıyla başladığını belirten Özgürel, darbelere karşı siyasi tutumun önemine de değinerek, 27 Nisan’da Ak Parti’nin sergilediği tavrın önemini vurguladı ve darbeci kültürün 5-10 yılda değişemeyeceğini ve dolayısıyla bu tehlikenin hâlâ devam ettiğini ifade etti.
ENSAROĞLU: “28 ŞUBAT, TOPLUMU İKİYE BÖLEN BİR DARBEYDİ”
Panelde son olarak söz alan Yılmaz Ensaroğlu, 28 Şubat darbesinin hak ihlalleri tarafına yoğunlaştığı konuşmasında, bu ülkede hak ihlallerinin her zaman bir yönetim anlayışı olduğunun altını çizdi. 28 Şubat darbesinde asıl aktör olan MGK’nın iktidar rolü oynadığını ve Türkiye’nin iç düşmanlarını belirlediğini vurgulayan Ensaroğlu, iç tehdit sıralamasında yer alan kesimler ile hak ihlallerine uğrayan kesimler arasında bir doğru orantı olduğunu belirtti.

Konuşmasında, 28 Şubat sürecinde örgütlenme özgürlüğüne vurulan darbeler, keyfi gözaltılar, başörtüsü mağduriyetleri, İHL’ler ve Kur’an kurslarına yapılan dolaylı ve dolaysız baskılarla yaşatılan hak ihlallerinden de örnekler sunan Ensaroğlu, bu ihlallerden payını alan kesimin sadece İslami kesimler olmadığını, aynı zamanda iç tehdit listesinin ikinci sırasını işgal eden diğer kesimlere de benzer haksızlıklar yapıldığını belirtti. 28 Şubat’ın fiili olarak ülkeyi hiçbir kesimi dışarıda bırakmayacak şekilde ikiye böldüğünü belirten Ensaroğlu, bu bölünmeden ne sol grupların ne de İslami kesimlerin kaçamadığını, bu kamplaşmanın ise darbe taraftarlığı ve darbe karşıtlığı olarak hâlâ devam eden bir kutuplaşma yarattığı değerlendirmesinde bulundu.

Panelle ilgili ayrıntılı bilgilere ve panelin video kaydına etkinlik sayfasından ulaşabilirsiniz..