Üniversite lisans eğitimi sırasında hukuk dersine giren hocamız, her derste mutlaka sözü bir yerlerden adalet meselesine getirir ve "hadi hep birlikte adaleti bir kez daha tanımlayalım" derdi. Ve adaletin en iyi tanımının şu ifadede olduğunu belirtirdi: “Adalet haklıya hakkını vermek, haksıza ise haddini bildirmektir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladı.
Eylem Planı’nın içeriğini Adalet Bakanlığı hazırlasa da devletin başkanı olarak bizzat Erdoğan’ın Planı açıklaması çok önemliydi.
Erdoğan konuşmasında, “medeniyet müktesebatımız bize, adaletin yerini bulmasının çok hassas bir dengeye bağlı olduğunu anlatıyor” dedikten sonra, daha önce benzer şekilde “hukuk ve adalet” konularında yaptığı konuşmalarda dile getirdiği bir hususu vurgulama ihtiyacı hissetti.
“Bir çiçeğe az su vermek onu kuruturken, fazla su vermek de soldurur" gerçeği adaletin kuyumcu titizliği ile uygulanmasını gerektiriyor” dedi.
Bu cümle ile ne demek istediğini de, “susuzluktan boynu bükülmüş bir çiçeğe su vermek adaleti yerine getirmek olurken, dikene su vermek zulüm anlamına gelebiliyor” sözleri ile somutlaştırmaya çalıştı.
Kuşkusuz, adaletin “kuyumcu titizliği” ile uygulanmasını talep etmek ideal olandır.
Ancak yeryüzünde en mükemmel ve demokratik hukuk metinlerine sahip olsanız bile uygulamada “insan unsurundan dolayı” sorunlar çıkabilir.
“Haklıya hakkını vermek ve haksıza haddini bildirme” adaleti, uygulama ile doğrudan ilgilidir.
Türkiye’de hukuk alanında bu tip eylem planları ve strateji belgelerinin sürekli güncellenmesinin önemli nedenlerinden biri de uygulayıcıya yol göstermektir.
İnsan Hakları Eylem Planı açıklanınca bazı çevrelerin feleği şaştı. Eylem Planı’nı nasıl itibarsızlaştıracaklarını, hangi cümlelerle eleştireceklerini bilemediler.
Hazırlıksız yakalandılar. Onlar Eylem Planı’nı, “dağ fare doğuracak” ön yargısı ile bekliyorlardı. İçi boş, somut olmayan, felsefi ve süslü cümlelerle bezenmiş bir metin bekliyorlardı.
Bekledikleri gerçekleşmeyince, bu sefer uygulamayı görelim demeye başladılar.
“20 yıla yakındır AK Parti iktidarda bugüne kadar neredeydi, bu metin iktidarın hiçbir şey yapmadığının delilidir” bile dediler. Hemen ardından da “ama bizim yasalarımız ve mevzuatımız zaten iyileştirilmişti, yeterliydi, sorun uygulamada” diyerek önceki cümlelerle çelişme pahasına böyle cümleler kurabildiler.
Peki, yasalarımız ve mevzuatımız iyileştirildi ise bunu kim yaptı? Özellikle 2002’den 2013’e kadar olan dönemde, “sessiz devrim” olarak adlandırılan insan hakları ve özgürlükler konusundaki dönüşümleri kim gerçekleştirdi?
İnsan Hakları Eylem Planı’nı itibarsızlaştırma ve önemsizleştirmek için bazı köşe yazarları “sözde insan hakları eylem planı” başlıklı yazılar döşendiler.
Ama bunu söyleyenler bile, gerçekten Eylem Planı’nın çok ayrıntılı ve somut bir şekilde sorunların tespiti ve çözümü için bir yol haritasını ortaya koyduğunu belirtme ihtiyacı hissediyorlar.
“Plan güzel ama uygulama görelim” ve “kâğıt üzerinde kalacak” diyenler metnin tamamını ve yol haritasını okumamışlar.
Okumuş olsalardı, Eylem Planı’nın izleme ve değerlendirmesi, Cumhurbaşkanlığı koordinesinde, sorumlu bakanlıkların ve ilgili kurulların temsilcilerinden oluşan “İzleme ve Değerlendirme Kurulu” tarafından takip edileceğini de görürlerdi.
Yani, uygulamanın takibi, izlenmesi ve eksiklikler için somut bir yol haritası ortaya konmuş.
Planının takibinin yanında, ilgili kurumların üzerine düşen görevleri yerine getirip getirmediği şeffaf bir şekilde dört aylık periyotlarla raporlanıp Adalet Bakanlığı’na bildirilecek.
Yıllık Uygulama Raporu, “İzleme ve Değerlendirme Kurulu”nun onayından sonra, TBMM’ye sunulacak. Ve en nihayetinde Cumhurbaşkanlığı tarafından kamuoyuna açıklanacaktır.
Uygulama için iki yıllık bir dönem var. Eylem Planı’nda her ayrıntı düşünülmüş, gelebilecek her eleştiriye bir anlamda planda cevap verilmiş.
Ayrıntılı olarak raporu okuyanlar zaten bunu görecekler...
[Türkiye, 7 Mart 2021].