SETA > Yorum |
Batı'nın Terörle Mücadele Fiyaskosu

Batı'nın Terörle Mücadele Fiyaskosu

Suriye'de ılımlı ve istikrarlı bir rejim inşa etmekten özellikle kaçınıldı. Hâlbuki yıllardır dile getirilen ve kendilerinin de çok net bildiği bir geçrek vardı. Terör kırılgan rejimlerde üretiliyordu.

Amerika öncülüğündeki Batılı ülkeler 11 Eylül'den bu yana terörle mücadelede çok kaba haliyle iki strateji izledi. Birincisi çöktüğü için ikincisine geçilmişti. Fakat görünen o ki, ikinci strateji de çöktü. Önce Afganistan ve Irak gibi ülkelere konvansiyonel savaş ilan ederek, buralarda teröre destek sağladığı varsayılan rejimleri devirip yerine yenilerini kurmak istediler. 2001'den 2011'e kadar geçen sürede bu mücadelenin sürdürülebilir olmadığı ortaya çıktı. Bunun yerine “başarısız ve kırılgan” ülkeleri kendi haline bırakma yöntemine geçildi. Böylelikle dünyanın dört bir tarafından gelen cihatçılar bu ülkelerde savaşacak ve enerjilerini kendi iç çatışmalarında tüketecekti. Fakat bu çökmüş ülkelerdeki iç savaşlarda terörist eğitim alanların Paris'e dönüş vakti gelmiş görünüyor. Bir yıl içinde iki kez sarsılan Fransa tüm diğer Batılı ülkeler için aslında ikinci stratejinin de çöktüğünün en iyi örneğidir. Suriye'de birbirlerini yesin diye yalnız bıraktığınız teröristler daha eğitimli daha tecrübeli ve daha bilenmiş şekilde ve herşeyden daha önemlisi daha fazla sayıda size bir gün dönecektir.

ABD'NİN IRAK'TAN ÇIKIŞI

Birinci strateji oldukça klasik bir yönteme dayanıyordu. Bush ve arkadaşları terörü belli rejimlerin desteklediğini düşünüyorlardı. Teröre kaynaklık eden bu rejimler ortadan kaldırılırsa terörün de ortadan kalkabileceğine inanıyorlardı. Bunun iki örneği Afganistan ve Irak oldu. Fakat on yıllık bir savaşın ardından bu coğrafyaları kontrol etmenin maliyetinin uzak durmaktan daha yüksek olduğu düşünüldü. Irak'ta Amerikan askerleri hayatını kaybederken, terörle mücadele bir çeşit çıkmaza saplanıyordu. Bu çıkmaz da bir fırsat olarak değerlendirildi. Irak bir çıkmaz olmuştu, fakat Amerika'nın çıkamayacağı bir çıkmaz değildi. Amerika askerlerini çektiğinde bu kez Amerika'ya karşı savaşan terör gruplarının birbiriyle mücadele edeceği düşünüldü. Gerçekten de Irak gibi kriz alanlarında birçok aktör sıkı bir mücadeleye düştü ve bu mücadelenin terörün enerjisini tüketeceği fikri yaygınlık kazandı.

Amerika çekilip gitti. Dünyanın bütün teröristleri Ortadoğu'ya kaydı ve terör Batı için zararsız hale geldi. Böylelikle ikinci strateji ortaya çıkmış oldu. Ortadoğu'daki çöken rejimleri kenardan seyretme dönemine girildi. Bunun en iyi örneği hiç şüphesiz Suriye iç savaşıdır.

BÖLGESEL TERÖRÜN ULUSLARARASILAŞMASI

Amerika ve diğer batılı ülkeler Suriye'de sevmedikleri farklı grupların birbirleriyle çatışmasından hiç rahatsız olmadılar. IŞID, Hizbullah ve diğer terör örgütleri İran, Körfez ve diğer bölge ülkeleri birbirleriyle kanlı bir çatışmaya girdi. Enerji tüketmekten başka sonucu olmayan bu mücadeleye son olarak Rusya da katıldı. Aslında bir tür terörist cenneti yarattığınızda bütün teröristleri o bölgeye sevketme şansına sahip oluyorsunuz. Fakat bunun da bir maliyeti olacak. Ve aslında sonuçlarını görmeye başladık. Suriye'ye giden terörist gönüllüler bir gün geri dönecek. Bu sefer daha eğitimli olarak dönecek. Suriye'deki iç savaş düzenekli bomba patlatmaya bilen terörist sayısını kaça katlamıştır acaba? Uzun namlululu silah kullanmayı bilen terörist sayısını kaça katlamıştır acaba? Terörist eylemlerde irtibat kurma eğitimi alan terörist sayısını kaça katlamıştır? Bunun sonuçlarıyla daha yeni yeni karşılaşıyoruz. Asıl Suriye'deki savaş bittiğinde bu teröristler dünyanın dört bir tarafına yayılacaklar. Beş yıldır süren bir iç savaş var Suriye'de. Bunun sonuçları Türkiye'yi zaman zaman vuruyordu. Ve birkaç ay önce Ankara'da yaşanan elim olay aslında Paris'in öncülüydü. AB üyesi ülkeler bu ateşin sadece Suriye'de veya sadece Ortadoğu'da kalacağını düşünüyorlarsa, yanıldıklarını bugün görecekler. Uluslararası terörizm dediğiniz olgu gerçekten uluslararasıdır ve Şam'dan Ankara'ya, Ankara'dan Paris'e zıplayarak gitmektedir.

BATI'NIN GÖRMEK İSTEMEDİĞİ

Batılı ülkelerin önünde Suriye için üç seçenek vardı. Üçünü de seçmek istemeyen Batılı ülkeler bu üç grubun birbirini katletmesini tercih etti. Suriye'de ılımlı ve istikrarlı bir rejim inşa etmekten özellikle kaçınıldı. Hâlbuki yıllardır dile getirilen ve kendilerinin de çok net bildiği bir geçrek vardı. Terör kırılgan rejimlerde üretiliyordu. Terör iç savaş durumlarında güçleniyordu. Bu nedenle kırılgan rejimlerin tamir edilmesi gerek diyorlardı. Fakat her deneme ılımlı Müslüman grupların ilerlemesiyle sonuçlandı. Bu ihtimal bile Batı'da akan suların durması demektir. Ortadoğu'da devlet düzeni ve siyasal istikrar kurulmadığı müddetçe terörizmin devam edeceği, bilinmesine rağmen bu çatışma hali bile isteye tercih ediliyor. Ortadoğu'da terör yerine siyasal istikrar ve düzen kurabilecek tüm yapılar Mısır'da, Suriye'de Libya'da devre dışı bırakılıyor. Sonuç olarak Paris saldırıları da sürpriz olmasa gerek.

[Yeni Şafak, 17 Kasım 2015]