Referandum sürecine giriyoruz. Çeşitli anketler boy göstermeye başladı. Ama maalesef ülkemizde anketçilik güvenilir bir sicile sahip değil. Bir seçimde doğru tahmin yapan anket şirketi bir sonrasında genelde çuvallar. Sadece bizde mi? Son olarak Amerika'da anket şirketleri büyük bir yanılgıyı hep bareber seslendirdi. Bir felaket doğurdular. Bu nedenle artık hepimiz çok dikkatliyiz anket şirketlerinin ürettiği sonuçları yorumlamakta. Şu an elimizde olan sonuçlara baktığımızda henüz "hayır" gösteren bir anket yok. Bıçak sırtı diyen var. Açık ara diyen var. Fakat hepsi eveti gösteriyor. İki eksik üç fazla. Ama aslında şu an itibariyle yayınlanan anketlere çok bakmamak lazım. İki aylık süre çok olaya gebe. Ne tür güncel meselelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Kampanyalarda hangi temaların ön plana çıkacağı belli değil. Belki hepsinden önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan henüz sahneye çıkmadı. Nasıl bir strateji izleyeceğini bilmiyoruz. Yoğun mitingler mi yapacağı yoksa daha farklı bir yöntem mi tercih edeceği de belli değil. Dolayısıyla halihazırdaki anketlerin eksik sonuçlar üreteceğini göz ardı etmemek lazım. Referandum sonucunu birçok faktör etkileyecektir. Daha önce çok benzeri bir örnek olmadığından o örnekler üzerinden giderek tahmin yürütmek de kolay değil. Bu nedenle parti kimliği üzerinden düşünmek faydalı olabilir. Zira referandum olmasına rağmen parti aidiyetleri hala çok önemli. Bu referandumun sonucunu ise belirleyen parti seçmenlerinin sandığa gidiş oranları olacak. CHP seçmeni yüksek oranda sandığa gidecek ve hayır oyu kullanacak gibi. En az kaymanın CHP'de olacağı söyleniyor. Bu sebeple CHP seçmenini çok düşünmeye gerek yok. Geriye kalan üç partiye odaklanmak lazım. AK Parti seçmeninin katılım oranı en belirleyici faktör olacaktır. MHP seçmeni ikinci derecede önemli bir rol oynar. HDP seçmeni ise üçüncü anahtar olabilir. AK Parti seçmeni tek başına sonucu tayin edebilir. Bir bütün halinde sandığa gitmesi referandumun geçmesi için yeterli. AK Parti veya Erdoğan zaten kendi başına yüzde 50 civarında alabildiğinden kendi seçmenini tahkim edebilen AK Parti öyle ya da böyle sandıktan eveti çıkartabilir. Bu nedenle AK Parti ne yaparsa yapsın öncelikle kendi seçmenini tahkim etmeye odaklanacaktır. Öte taraftan MHP seçmeninin yüzde beş veya üçlük bir grubunun da evet verme ihtimali konuşuluyor. Bu oran gerçek olursa şayet AK Parti seçmeninin üzerine gelebilecek her MHP seçmeni artı bir demektir. Bu nedenle Ak Parti kendi seçmenini tahkim ederken, MHP seçmenini yabancılaştırmadığı müddetçe evet lehine fark açılır. AK Parti HDP desteğini gözden çıkarmayı seçebilir. Fakat HDP'yi gözden çıkarmak Kürt seçmeni gözden çıkarmak anlamına gelmez. Bu referandumdan evet çıkarsa HDP siyaseten ortadan kalkacaktır. Kürt milliyetçisi siyaset yaptığı müddetçe hiçbir zaman iktidarın parçası olamaz. İktidar vaad etmeyen bir siyasi hareket ise yaşayamaz. Bu nedenle etnik milliyetçiliği savunan HDP elitleri ve PKK hayır için çalışacaktır. Ancak Kürt halkı ile HDP'nin bu anlamda ayrışma yaşaması kaçınılmaz. Çünkü Kürt halkı hatta HDP'ye oy veren Kürt seçmen bile elitler gibi düşünmez. Ve özellikle de Erdoğan'ın Kürt seçmen üzerindeki karizması da göz önüne alındığında HDP ile seçmeninin arasının bu referandumda daha fazla açılabileceğini bile öngörebiliriz. Yani bu anlamda evet cephesi genişleyebilir. AK Parti'nin bu esnada yapması gereken tek şey kendi siyasal hattını güçlü tutmak ve seçmenini sandık için sefereber etmektir. Bunu başarabilirse CHP hariç diğer siyasal hareketler sorunsuzca ona eklemlenebilir. Böylece evet yüksek bir oranda geçebilir.
[Takvim, 8 Şubat 2017].