SETA > Avrupa Araştırmaları |
Avrupa da quot Faşizm Baharı quot

Avrupa’da "Faşizm Baharı"

Geert Wilders ve Fransa’da, Avusturya’da ve Almanya’da aşırı sağcı liderler tarafından söyelenen “faşist” açıklamalar, her gün seçim kampanyalarında tekrarlanıyor.

Hollanda’da Geert Wilders’in lideri olduğu ırkçı Özgürlük Partisi’nin “Hollanda yeniden bizim” başlıklı, tamamı İslam ve yabancı düşmanlığına ayrılan seçim bildirgesinde öne çıkan vaatlerden biri şu şekildeydi:

“Hollanda’yı İslam’dan arındıracağız. Bütün camileri ve İslami okulları kapatıp, Kur’anı yasaklayacağız. Belirli bir dönem verilmiş bütün oturma izinlerini geri alacağız ve sığınmacı merkezlerini kapatacağız.”

Son bir hafta içinde Geert Wilders’in yüzlerce “faşist” söyleminden birkaçı ise şunlar:

“Bir kez daha söylüyorum. Hollanda’da sokaklarımızı güvensiz hâle getiren çok sayıda Faslı pislik var.”

“Erdoğan ile aynı fikirde olan Hollanda’daki Türklere söylüyorum: Türkiye’ye gidin ve asla geri gelmeyin.”

“500 Türk Allahü ekber diye bağırıyor. Bu bizim ülkemiz. Meydanı hızlıca temizleyin.”

Bu ve buna benzer “faşist” açıklamalar, Fransa’da, Avusturya’da ve Almanya’da aşırı sağcı liderler tarafından her gün seçim kampanyalarında tekrarlanıyor.

Her ne kadar Avrupalı radikal sağcı liderler, kendilerine “neo-Nazizm” bağlamı üzerinden “faşist” olduklarına yönelik yapılan eleştirileri ağır bulsalar da söylemlerinin hemen eyleme geçirilmesi aslında her şeyi apaçık ifşa ediyor.

Demokratik hakkını kullanan ve şiddete başvurmayan Türkiyeli göçmenlerin vücutlarının, Hollanda polisi tarafından köpeklere parçalatılmaya çalışılmasını başka hangi kavramla açıklamamız gerekir? Avrupalı sosyal bilimcilerin “faşizm” ve “Nazizm” hakkında bugüne kadar yazdığı kitapları okuyan bir sosyal bilimci olarak, olup biteni ancak bu kavramlarla açıklayabiliyorum.

Bacağı bir köpek tarafından parçalanıncaya kadar ısırılan bir kişiye, yardım etmeye çalışanların coplanarak uzaklaştırılması, bir “Nazizm” uygulaması değilse nedir?

Bu eleştirilere kızıyorlarsa, meseleye bir de Batılıların yıllarca “Avrupalı değerler” olarak bize dayattıkları “AB kriterleri” açısından bakalım.

Fransız aşırı sağ ve merkez sağ partilerinin cumhurbaşkanı adayları, kendi hükûmetlerini; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na Fransa’da konuşma yapmasına izin verdiği için kıyasıya eleştirdiler.

Eleştirilerinin gerekçesi ise “Fransa’nın mevcut Cumhurbaşkanı Hollande’ın toplantıyı engellemeyerek diğer AB ülkeleri ile dayanışmayı kırdığı” şeklindeydi. Yani eleştiriler, Türkiyeli bakanların ifade özgürlüğü ve çoğu Avrupa vatandaşı olan insanların toplantı ve gösteri özgürlüğünün yasaklanmasına ilişkin değildi.

Batılı aşırı sağ siyasetçileri bir tarafa bırakalım. Avrupa’nın ana akım siyasetçileri, akademisyenleri, bilim adamları ve gazetecileri Hollanda’da ve Almanya’da yaşanan “faşist” uygulamalarla ilgili bir açıklama bile yapmadılar. Tüm Batı basını, meseleyi diplomatik bir kriz olarak görmeyi seçti. Demokratik hakkını kullanan göstericilerin üzerine Hollanda polisinin atlarla ve köpeklerle saldırmasına tek bir eleştiri getirmediler.

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 240 insanımızı şehit eden, FETÖ’cü teröristlerin yargılanması sırasında “incitilmemesi” gerektiğini söyleyen Batılılar, demokratik gösteri hakkını kullanan insanlara karşı, Hollanda polisinin uyguladığı şiddete sesini çıkarmadı.

Daha birkaç ay önce, yargılama süreci yeni başlayan HDP milletvekillerine sahip çıkmak için mahkemelere koşan, bir siyasi parti grubunun siyasi toplantısına katılan Ankara’daki Batılı Büyükelçiler, Hollanda’da insanlık dışı muameleye maruz kalan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bakanı ile ilgili hiçbir açıklama yapmadı. Diplomatik dokunulmazlığı bulunan diplomatların Hollanda’da gözaltına alınmasına ses etmediler.

Batının insan hakları konusundaki ikiyüzlülüğünü zaten birçoğumuz biliyorduk. Ama maskelerinin arkasında hep yüzlerini gizledikleri için, Türkiye’de hâlâ bunlara inananlar vardı.

Artık maskeleri tamamen düştüğüne göre bir de böyle izleyelim. Bakalım hâlâ insan hakları, gösteri ve toplanma özgürlüğü gibi kavramları Türkiye’ye karşı kullanabilecekler mi?

[Türkiye, 14 Mart 2017]

 .