Türkiye'nin salgın sonrası maruz kaldığı enflasyonist baskı gelir dağılımını olumsuz etkiledi. Bu durum alt ve orta gelir gruplarında daha fazla hissedildi. Bunun bir çıktısı olarak para ve maliye politikası tekrar gözden geçirildi. Vergi artışları kamunun gelirleri üzerinde olumlu etki yaparken enflasyonun orta vadede dizginlenmesine yardımcı olacaktır.
Maliye politikası toplum ve kamu arasındaki finansal işlemlerin temelini oluşturmaktadır. Devletlerin mali ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla vatandaştan toplanan vergiler ise insanlık tarihinin başlangıcına kadar dayanmaktadır. Devletler farklı dönemlerde vergi politikaları üzerinden vatandaşların harcama kalemlerine etki edebilmektedir. 2020-2023 döneminde küresel bir trend olarak öne çıkan genişletici maliye politikası da bu harcama kalem düzenlemelerine örnek olarak verilebilir. Türkiye başta olmak üzere pandemi nedeniyle kamu vergi indirimleri işleme alınarak toplam talebin canlı olması desteklenmiştir. 2021-2022 döneminde gıda, temizlik ve diğer temel ihtiyaç malzemelerinde vergiler yüzde 1'e kadar düşürülmüş ve 2023'te tekrar eski seviyesine çıkarılmıştır. KDV ise yüzde 18'den yüzde 20'ye çıkarılarak uzun zamandır tartışılan bir vergi düzenlemesi hayata geçirilmiştir. Neredeyse her kalem ürünü etkileyen KDV artışı kamunun pandemi döneminde işleme aldığı genişletici maliye politikasının da tersine döndüğüne işaret etmektedir. Böyle bir politikanın tercih edilmesinde enflasyonist baskının kırılması ve bütçe açığının dengelenmesi gibi etmenler öne çıkmaktadır.
Pandemi Döneminde Maliye Politikası (2020-2023)
Salgının ilk günlerinden itibaren kapanmaya giden ülkeler para ve maliye politikası yardımıyla firma ve bireylere ek finansal destekler açıkladılar. Faizleri düşüren merkez bankaları piyasayı daha az maliyetli şekilde fonladı. Günümüze kadar 20 trilyon dolar küresel piyasalara enjekte edilirken toplam borçlar 200 trilyon dolardan 300 trilyon dolara çıkarak tarihi bir rekora imza attı. Kamu ise sosyal yardımları artırarak daha fazla kişinin desteklerden faydalanmasını sağladı. Türkiye'de de benzer bir süreç işleme alındı. Temel tüketim ürünlerinde vergiler düşürülürken birçok kişiye nakdi yardımda bulunuldu. 2020-2023 döneminde genişletici maliye politikası sürdürülürken büyüme merkezli bir tercih öne çıktı. Kamu birçok vergi gelirinden vazgeçerken üç yıllık süreçte genişletici maliye politikasını sürdürmeye devam etti. Temmuz 2023'ten itibaren ise vergi kalemlerinde ÖTV ve KDV başta olmak üzere artış gerçekleşti. Para politikası ile eşgüdüm halinde ilerlemesi hedeflenen maliye politikasında sıkılaştırıcı bir patika tercih edildi. Merkez Bankasının son politika faiz artışları da bu minvalde değerlendirilebilir. Özellikle küresel enflasyonist baskının sürmesi ve girdi fiyatlarındaki artış eğilimi böyle bir politikanın işleme alınmasından önemli bir rol üstlendi.
Yeni Ekonomi Yönetimi ve Fiyat İstikrarı
Seçim sonrası ekonomi yönetiminin belirlenmesiyle birlikte gelecek beş yılda ortaya konulacak ekonomi programı netleşmeye başladı. Fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve yabancı yatırımcıyı merkeze alan ekonomi programının eylül ayında paylaşılması bekleniyor. Orta Vadeli Programının (OVP) Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre revize edilmesi ve yeni küresel şartlara göre reformların gündeme alınması düşünülüyor. Reformların Türkiye ekonomisindeki problemleri azaltması ve enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesine katkı sağlaması ise temel hedefler olarak öne çıkıyor. Haziran'da yüzde 38'e gerileyen ve Ekim 2022'de yüzde 85 ile zirve noktasına gelen enflasyonun kontrol altına alınması seçim sonrası hükümetin en başlıca amaçları arasında bulunuyor. Merkez Bankasının yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 22,3 iken 2024'te yüzde 8,8'e kadar düşüş bekleniyor. Küresel enflasyonun gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yüksek seyrini sürdürmesi ve merkez bankalarının faiz artışlarına devam etmesi Türkiye Merkez Bankasının da ek önlemler almasını beraberinde getirdi. Uluslararası kuruluşların Türkiye'deki enflasyon tahminleri ise Merkez Bankası ile ayrışırken düşüş trendinin devamı niteliğinde benzeşiyor. Ancak alt ve orta gelir gruplarının enflasyonu diğer kesimlere göre daha fazla hissetmesi ek önlemleri gündeme getirebilir. Alınacak ek önlemler arasında ise enflasyonist baskıyı daha fazla hisseden kesimlere ek desteklerin para ve maliye politikası aracılıyla sağlanması ve kamu kurumları arasındaki koordinasyonun artırılması yer alıyor. Fakat burada enflasyon ile mücadelenin de daha özenli şekilde gözetilmesi gerekiyor.
Mehmet Şimşek'in Maliye Bakanlığına getirilmesinin ardından daha fazla öne çıkan Rasyonel Politikalara geri dönüş olgusu enflasyon ile mücadeleyi temel hedef haline getirdi. Şimşek öncesi baz etkisi, küresel şartların iyileşmesi ve vergi indirimleriyle desteklenen enflasyon ile mücadele şimdi sıkı para ve maliye politikasıyla top yekûn hale getirildi. Artan faizleri takip eden vergi yükselişleri talebi dengelerken kamunun ihtiyaç duyduğu finansmanı sağlamaya yardımcı olabilir. Fakat alt ve orta gelir gruplarının alım güçlerinin yükseltilmesine dikkat edilmeli. Artırılan asgari ücret ve kamu ücretlerini de bu bağlamda değerlendirmek mümkün. Özellikle refah paylarının vergi zamları öncesi yansıtılması ve asgari ücretten vergi alınmaması uygulamasının devam ettirilmesi alım gücünün düşürülmemesi için önem taşıyor. Para ve maliye politikasında sağlanan koordinasyon ise gelecek yıllarda sürdürülecek politikanın en önemli ayağı olarak okunabilir. Son iki ayda Türkiye'ye gelen yatırımları bu açıdan değerlendirdiğimizde izlenen politikanın doğru bir tercih olduğunu söylemek mümkündür.
Vergi Artışlarının Anlamı ve Hedefler (2024-2028)
Motorlu Taşıtlar Vergisinin (MTV) bir yıla mahsus iki kez alınması, Katma Değer Vergisinin (KDV) yüzde 18'den yüzde 20'ye yüzde 8'lik olanların yüzde 10'a yükseltilmesi, Kurumlar Vergisinin yüzde 20'den yüzde 25'e çıkarılması ve diğer artışlar maliye politikasında vergi kaynaklarının çeşitlenmesini hedefliyor. Sıkı para politikasıyla eşgüdüm halinde yürütülen vergi kaynaklarındaki düzenlemenin temel hedefinde enflasyon ile mücadele bulunuyor. Küresel şartlara göre yeniden revize edilen para ve maliye politikası fiyat istikrarını sağlamaya odaklanıyor. Türkiye'nin salgın sonrası maruz kaldığı enflasyonist baskı gelir dağılımına zarar verirken alt ve orta gelir gruplarında daha fazla hissedildi. Bunun bir çıktısı olarak kamu para ve maliye politikasını tekrar gözden geçirdi. Vergi artışları kamunun gelirleri üzerinde olumlu etki yaparken enflasyonun orta vadede dizginlenmesine yardımcı olacaktır.
IMF'e göre Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türkiye'nin milli geliri 1 trilyon dolar sınırını aşarak 1,029 trilyon dolara erişti. Satın alma gücü açısından 3,5 trilyon dolar ile dünyanın en büyük on birinci ekonomisi haline gelen Türkiye'de alt ve orta gelir gruplarının milli gelirden daha fazla pay alması orta ve uzun vadede kamunun gündeminde yer alıyor. Enflasyonun tekrar tek haneye düşürülmesinin ardından kamunun en büyük hedefleri arasında gelir dağılımının iyileştirilmesi bulunuyor. Kamunun yönlendirmesi, teşvik etmesi ve denetlemesiyle daha adaletli hale getirilmesi muhtemel gelir dağılımı artan refahtan eşit pay alma prensibinin önemli bir parçası.
2020'de 169 milyar dolarlık ihracatın 2023'te 265 milyar dolara ulaşması ve hizmet ihracatının 120 milyar doları aşması Türkiye'nin ihracat merkezli kalkınma modelinin önemli bir çıktısı olarak gösterilebilir. 2020'de 720 milyar dolar seviyesine kadar düşen milli gelirin 1 trilyon doları aşması da Türkiye'nin büyüdüğüne işaret ediyor. Toplam refahın 1,5 trilyon doları aşması da Türkiye'deki büyümeye örnek olarak verilebilir. Ancak enflasyonist baskının sürmesi, enerji krizi, küresel gıda enflasyonu, Ukrayna Savaşı, tedarik krizi ve küresel şartların kötüleşmesi nedeniyle büyümenin çıktıları yeterince hissedilemedi. 2024'te enflasyonun tek haneye indirilmesiyle normalleşmesi beklenen fiyatların ardından Türkiye'deki ekonomik büyüme alt ve orta gelir grupları tarafından daha fazla hissedilecektir. Vergi artışlarının temel hedefi enflasyon ile mücadele iken bir yıllık süreçte enflasyonun dizginlenmesi yeni düzenlemeleri de gündeme getirebilir. Sonuç itibariyle vergi artışlarının anlamı toplam talep üzerinde baskı oluşturarak fiyatların dizginlenmesini sağlamak olarak söylenebilir.
[Star, 18 Temmuz 2023].