İsrail'in Mescid-i Aksa saldırısının ardından Hamas'ın Gazze Şeridi'nden İsrail'i roketlerle hedef alması meselenin askeri çatışma boyutunu yeniden gündeme getirdi.
Hamas askeri çatışma dinamikleri ve unsurları açısından değerlendirildiğinde zayıf tarafı temsil etse de İsrail'in geçmişteki saldırılarına kıyasla bu sefer işinin hiç de kolay olmadığı görülüyor. Önce Hamas'ın askeri kapasitesine ve İsrail karşısındaki savaşma kabiliyeti ile muhtemel bir derinleşen çatışmada bunu sürdürebilme imkanına bakalım.
Hamas'ın askeri kapasitesi
Hamas'ın en büyük dezavantajlarından biri kapalı ve son derece sınırlı bir alanda faaliyet gösteriyor olmasıdır. Söz konusu kapalılığın ortaya çıkardığı en büyük sorun silah ve askeri malzeme tedariki konusunda yaşanıyor. Hamas'ın temel üslendiği bölge olan Gazze'nin İsrail tarafından oldukça katı bir hava, kara ve deniz ablukası altında tutulması nedeniyle askeri kapasitesini geliştirme imkanından yoksun olduğu görülmektedir. Mısır sınırındaki Refah sınır kapısı da aynı denetimlere tabidir.
Hamas'ın –eğer kullanabilirse– faydalanabileceği tek imkan ise yer altı tünelleri vasıtasıyla geldiği iddia edilen askeri malzemelerden oluşmaktadır. İsrail'e yönelik askeri bir sızma girişimi yapabilmesi için ise tek yol İsrail tarafından kontrol edilen kara sınırı boyunca tüneller vasıtasıyla küçük sayıda elit birliklerle İsrail tarafına geçerek bir operasyon gerçekleştirmektir.
Hamas'ın diğer bir dezavantajı ise dünyada eşine az rastlanır bir şekilde m2'ye düşen nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bir bölgede varlık göstermesidir. Diğer bir ifadeyle askeri bir çatışmada, İsrail'in "orantısız caydırıcılık" üzerine inşa ettiği saldırı doktrinin Hamas'tan daha çok Gazzeli sivili hedef alması çatışmanın dinamiğini etkileyen en önemli unsurun başında gelmektedir. İsrail'in 2014 saldırısında hatırlanacağı üzere, Gazze'de hayatını kaybeden 2.251 kişinin en az 1.462'sini siviller oluşturmuştu. Ancak yine de İsrail'in Gazze'ye bir kara operasyonu yapması İsrail ordusu açısından son derece maliyetli olabiliyor. Zira yine 2014'te görüldüğü üzere İsrail ordusu Gazze'ye düzenlediği kara operasyonunda çok fazla ilerleyemeden 67 askerini kaybederek geri çekilmek zorunda kalmıştı. Hamas'ın Gazze'de meskûn mahal muharebesi kapsamında İsrail'e ağır kayıplar verdirme ihtimali ve bunun İsrail siyasetinde oluşturacağı etkiyi de burada dikkat almak gerekiyor.
Tam da bu noktada Hamas'ın en önemli avantajlarından biri olan roket ve füze envanteri akla geliyor. Roket envanteri konusunda açık kaynak bilgileri tam rakamları verme konusunda yetersiz kalsa da farklı birçok tipte 10-15 bin civarında bir envantere sahip olduğu dile getirilmektedir. İsrail ise Hamas'ın yaklaşık füze envanteri konusunda bir istihbarata sahip olsa da bunu açıklama konusunda istekli görünmüyor.
Ancak Hamas'ın elindeki roketlerin İsrail'e yönelik askeri çatışmayı belli bir süre devam ettirme kapasitesi olduğu biliniyor.
Hamas'ın roket teknolojisinin kaynağı temel olarak İran'ın sağladığı imkanlara dayandığı söyleniyor. Hamas, bunu açıklamada bir sakınca görmüyor.Roketlerin üretimi ise büyük ölçüde Gazze'de gerçekleştiriliyor. Temel özelliği karadan karaya olan füzelerin görünümleri yeni olmasa da gerek menzili gerekse se taşıdığı patlayıcı başlıklar tahribat gücünü ve hedefe ulaşma noktasında gelişim gösterdiklerini kanıtlıyor. Hamas, Kassam (10 km'ye kadar), Quds 101 (16 km'ye kadar),Grad sistemi ile desteklenmiş (55 km'ye kadar) ve Sejil 55 (55 km'ye kadar) gibi sistemlerin dahil olduğu geniş bir envantere sahip. Hamas'ın envanterinin önemli bir kısmını bu roketler oluştursa da ayrıca M-75 (75 km), Fajr (100 km), R-160 (120 km) ve 200 km menzile sahip bazı M-302 füzelerine de sahip olduğu biliniyor.
Söz konusu envanter dikkate alındığında Hamas İsrail'i sadece Gazze'ye sınır olan bölgelerde değil İsrail derinliklerinde birçok noktada hedef alabilecek füzelere sahip.
Füze envanterinin yanı sıra, İsrail'in en son Gazze saldırıları sonrasında ortaya çıkan görüntüler, Hamas'ın kamikaze drone kapasitesini de artırdığını gösteriyor. Daha önceleri drone kapasitesine dair görüntüler var olsa da bu defa gerek sayı gerekse de kabiliyet bakımından daha gelişmiş bir versiyonunu Hamas'ın kullanmaya başladığı anlaşılıyor.
Demir Kubbe ne kadar etkili?
Ancak yine de İsrail ile Hamas arasında askeri güç karşılaştırması yapmak pek mümkün değil. İsrail bölgenin en önemli askeri güçlerinden biri. Hava gücünün yanı sıra, drone/SİHA teknolojisi ve Demir Kubbe olarak bilinen hava savunma sistemi askeri gücünü yansıtan unsurlardan sadece birkaçı. Özellikle Demir Kubbe hava savunma sistemi, İsrail'i Hamas'ın füze kapasitesi karşısında koruyan en önemli unsurlardan biri.
2011'de kullanmaya başladığı ve ABD tarafından finanse edilen sistem, İsrail'li bir savunma şirketi olan Rafael tarafından İsrail'in tehdit algısına uygun olarak tasarlanmış ve farklı menzillerdeki füze saldırılarına karşı geliştirilen üç ana hava savunma sisteminin ilk katmanını oluşturuyor. Temel olarak roket, füze ve havan topu gibi kısa menzilli saldırılara karşı kullanılan Demir Kubbe kendisine özel olarak üretilen Tamir isimli güdümlü füzeleri kullanıyor. 70 km menzile sahip söz konusu füzeler, hedefine direkt olarak çarpmak yerine daha çok hedefe oldukça yakın bir noktada patlayarak hedefin imha edilmesini sağlamakla birlikte başarı ve başarı oranını etkileyen birçok dışsal etken bulunuyor.Bununla birlikte doğrudan hedef unsurla çarpışma sonucunda da hedefin imha edilebilmesi de söz konusu olabiliyor.
Ancak görünen o ki Hamas'ın giderek artan füze kapasitesi ve bu sefer uyguladığı yöntem, İsrail'in Demir Kubbe sistemlerini de zor durumda bırakmış görünüyor.
Bunun iki temel sebebinin olduğunu söylemek mümkün: Birincisi Hamas'ın hem kullandığı roketlerin hem de roket fırlatma sistemlerinin kapasitelerinin artmış olması.
Daha öncekilerle karşılaştırıldığında son saldırıların çok daha yoğun (dakikada 100 roket), etkili ve şiddetli oldukları, aynı zamanda da hedefe daha çok ulaştıkları görülmektedir. Görüntülere bakılırsa, roketlerin hem hassasiyet hem de savaş başlığı konusunda son yıllarda belirli bir ilerleme sağlandığı anlaşılıyor. Roketlerin düştüğü bölgelerde, önceki yıllarla karşılaştırıldığında tahribat gücü çok yüksek seviyelerde olduğu da ayrıca görülmektedir.
İkincisi ise Hamas'ın yüzlerce roketi aynı anda fırlatması, Demir Kubbe'nin yoğun saldırı anında bu füzelerin bir kısmını yakalayamaması nedeniyle füzelerin etki üretmiş olmalarıdır. Saatler için yüzlerce roketin fırlatılması, Demir Kubbe'nin yakalama oranlarını düşürdüğü gözlenmektedir. Nitekim bu defa Demir Kubbe sisteminin yoğun roket saldırısı karşısında "geçirgenliği" artmış, roketlerin bir kısmı kritik alt yapı dahil olmak üzere şehir merkezlerine ulaşmıştır. Bunlar arasında, petrol rafinerisi, elektrik santrali ve hava üssü gibi kritik önemi haiz noktaların yer alması, Hamas'ın roket ve füze kapasitesinin geldiği nokta ve ortaya çıkardığı etki bakımından İsrail'i korkutmaktadır. Öte yandan uzun bir zaman sonra Hamas'ın roketli cevabı neticesinde İsrail'in kayıp verdirmiş olması, Demir Kubbe'ye yönelik eleştirilerin de gündeme gelmesine neden oluyor. Zira Hamas'ın Gazze'de çok daha az maliyetle ürettiği füzeler karşısında tanesi 20 bin ila 80 bin dolar arasında değişen Tamir füzelerinin kullanılması maliyeti İsrail için giderek artırmaktadır. Bunun yanı sıra daha şiddetli ve yoğun bir saldırıda geçirgenlik oranının yüzde 10'un üzerine çıkması İsrail'in kayıplarını daha artırabilecektir.
Hamas'ın İsrail'i hedef alabilme kapasitesi gelişmiş olsa da ortada asimetrik bir durumun olduğu açıktır. Bu asimetrik duruma bir de İsrail'in orantısız güç kullanma yöntemleri girdiğinde derinleşmiş ve kapsamı genişlemiş bir askeri çatışmanın sürdürülebilir olduğunu söylemek çok zordur.
Aynı durumun İsrail için de söz konusu olduğunun altını çizmekte fayda var. Zira İsrail'in Gazze'yi hava, kara ve denizden ağır bir bombardıman tuttuğu görülüyor.
İsrail, sadece hava saldırısıyla Hamas'ı hedef almasının yeterli olmadığını anlamış durumda. Mescid-i Aksa baskını sonrası Filistinlilerin başlattığı ayaklanmanın İsrail'i şehirlerde daha güvensiz hale getirmesi ve çatışmaların iki toplum arasında cereyan etmesi, İsrail'in dış tehdide odaklandığı bir dönemde büyük bir "güvenlik açığı" yaratmış durumda. Bu nedenle İsrail'in başlattığını duyurduğu kara saldırısı zor durumda kaldığının da bir göstergesi niteliğinde. Kara saldırısı sırasında Hamas'ın elinde bulunan anti tank roketleri ve İsrail askerlerinin geçmişte olduğu gibi Hamas tarafından esir alınma ihtimali, İsrail iç siyasetinde Netanyahu'nun elini daha fazla zayıflatarak iktidarı temelli kaybetmesi gibi bir sonuç da doğurabilir.
Bütün bunların üstüne Gazze saldırısını başlatmasının arkasında, Gazze ve Filistin direnişini kırmak için cezalandırıcı bir yönteme başvurması İsrail'i psikolojik olarak çok daha zor bir durumda bırakmıştır. Zira bu durum, zaten hukuksuz olan İsrail devletinin eylemlerini tamamıyla marjinalleştirerek uluslararası baskının artmasını beraberinde getirebilir.
İsrail'in son saldırıları bütün zayıflığını yeniden göstermiş ve güvenlik krizini daha da derinleştirmiştir. Bu güvenlik krizi ya İsrail'i daha fazla zayıflatacaktır ya da İsrail tamamen kontrol dışına çıkan bir "haydut devlete" dönüşecektir.
[Sabah, 15 Mayıs 2021].