Türkiye gündemi PKK terörü ile mücadeleye ve 1 Kasım seçimlerine odaklanmışken Suriye'de bizi de yakından ilgilendiren yeni gelişmeler oluyor. ABD'nin Suriye muhalefetine yönelik eğit- donat programından ümidini kestiği ve DAİŞ ile savaşmak için PYD'yi donatmayı açıktan yaptığını görüyoruz. Zaten Türkiye ile yürütülen eğit- donatın çalışmamasının bir sebebi de ABD'nin PYD merakıydı.
Kamuoyunda ABD'nin PYD üzerinden Türkiye'yi baskıladığı ve DAİŞ ile mücadeleye ittiği yönünde bir kanaat halen mevcut. PKK'nın Kuzey Suriye'deki kantonlarda eğittiği militanlar ve sağladığı askeri malzeme sebebiyle içeride terörü devam ettirebildiği algısı da gittikçe güçleniyor. İşte bu sebeplerle, doğrusu, ABD'nin PYD merakı Türkiye- ABD ilişkilerini germeye devam edecek gibi görünüyor. Kuşkusuz, ABD'nin Suriye'deki önceliği Esed'in gitmesi değil, DAİŞ'le mücadele. Obama Yönetimi için DAİŞ'in Şam'a girmesi bir kâbusu temsil ediyor. Yine 2016 seçimleri öncesi Rakka'yı ele geçirerek DAİŞ'i geriletmek ise tatlı bir hayal olarak zihinlerde dolaşıyor. Bunun için de hem Peşmergeyi ve PYD'yi donatmaya istekli hem de bu iki aktörü birlikte çalışmaya zorluyor.
DAİŞ ile mücadele adına Suriye'de askeri varlığını artıran sadece ABD değil. İki haftadır uluslararası medya Rusya'nın Esed'e hava savunma silahları verdiği ve yeni bir askeri üs kurmaya çalıştığı haberleriyle dolu. Rusya'nın artan askeri varlığını meşrulaştırma yolu da DAİŞ ile mücadele. Geçtiğimiz ay Suudi Arabistan ile görüşerek Suriye'de potansiyel bir siyasi çözüm için görüşmeler yapan Rusya'nın bu yeni adımı Obama'yı rahatsız etti. Bu rahatsızlığa rağmen Obama Yönetiminin Rusya'nın Esed'e artan yardımını nasıl karşılayacağı hâlâ muğlaklığını koruyor. Öncelikle Putin'in neyi hedeflediği anlamlandırılmaya çalışılıyor. Bu girişim Suriye'de olası çözüm öncesi elini güçlendirmeye yönelik bir taktik mi? Yoksa Moskova, Afganistan benzeri yeni bir askeri maceraya mı giriyor?
Moskova, Sovyetler döneminden beri Suriye'nin müttefiki. 2011'de iç savaş başladığından itibaren de Esed rejimini hem diplomatik hem de askeri olarak destekledi. Ancak bu son adımın amacı nedir? Bazı analistler Rusya'nın Ukrayna'da yapılacak bir anlaşma sonucunda kendisine yeni bir güç yansıtma mekanizması olarak Suriye'yi seçtiğini ileri sürüyor. Gönderilen askeri güçlerin genel olarak Ukrayna'dan Suriye'ye transfer edildiğine işaret ediliyor. Bu görüşe göre Putin, Ukrayna'daki politika değişikliği öncesinde kendi milliyetçi kamuoyunu tatmin etme amacında...
Diğer bir analiz ise DAİŞ'le irtibatlı. Rusya, DAİŞ saflarında savaşan Çeçenlerin dönmesini engellemek ve bu mücadeleyi Suriye'de vermek için Esed'in ordusunu güçlendiriyor. Üçüncü bir açıklama ise Rusya'nın aslında İran'a yönelik bir hamle içinde olduğu yönünde. Rusya, Nükleer Anlaşma sonrasında İran'ın batılı ülkelerle geliştireceği ekonomik- siyasi ilişkilerin kendisini bölgeden yalıtma tehlikesine karşı hazırlık yapıyor. Kanaatimce bütün bu analizlerin toplu fotoğrafı şunu gösteriyor: Putin, Ortadoğu ve Akdeniz'de Rusya'nın gücünü gösterme amacına yönelik yeni bir hamlenin peşinde... ABD karşısında üçüncü bir cephede elini yükseltiyor. Gürcistan ve Ukrayna'dan sonra Suriye'de ülkesinin sert gücünü sergilemeye hazırlanıyor.
Rusya'nın son adımı kuşkusuz Suriye iç savaşını daha da kızıştıracak. Bu sebeple Türkiye de, ABD'nin PYD'ye açık desteğinin devamına hazır olmalı. Ancak kritik konu ABD'nin Rusya'nın yeni bölgesel iddiası ile ilgili ne yapacağıdır. Obama yönetimi, eleştirisine rağmen, Rusya'nın girişimini DAİŞ'le mücadele boyutuyla faydalı bulabilir.
Bununla birlikte cevaplanması zor sorular da oluşuyor zihinlerde. Bölge ülkeleri yönlerini daha fazla Moskova'ya dönmezler mi? Böylesi ortamda İran'la nükleer anlaşma hedefine varır mı? Dahası, Rusya'nın Ortadoğu'da artan varlığı ile bölgede nasıl bir yeni düzen kurulabilir?
[Sabah, 19 Eylül 2015]