Türkiye ekonomisinin 2001 krizi sonrasında içine girdiği yapısal değişim sürecindeki temel unsurlardan biri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) temel amacının “fiyat istikrarını sağlamak” olarak belirlenmesi ve araç bağımsızlığının sağlanması oldu. Bu doğrultuda, 2002 yılında enflasyon hedeflemesi rejimi benimsenerek, ilk etapta örtük, 2006 itibariyle ise açık enflasyon hedeflemesine geçildi. Bu süreçte Türkiye kronikleşmiş enflasyon sorununa karşı verdiği mücadelede takdire şayan bir başarıya imza atarken, aktif politika aracı olarak kullanılan faiz oranları da, ekonominin performansında rol oynayan kritik aktörlerden biri haline geldi.
Nitekim para politikası fiyat istikrarını sağlamaya çalışırken, bunu büyük ölçüde ekonomideki toplam talep üzerinde etki yaratarak sağlar. Bu anlamda, merkez bankalarının uyguladıkları para politikaları ve bu kapsamda kullandıkları araçlar, iktisadi aktivite üzerinde belirleyici bir rol oynar. Para politikası kararlarının toplam talep ve enflasyon üzerinde nasıl bir etki yaptığını gösteren kanalların bütünü ise, parasal aktarım mekanizmasını oluşturur. Son dönemlerde ülkemizde faiz oranlarının ekonomik büyümeye destek vermesi yönünde zikredilen görüşlerin temeli de, işte bu mekanizmanın temel bir parçasıdır.
Bu perspektif çalışması, parasal aktarım mekanizmasındaki kanalları baz alarak, politika faizi değişimlerinin toplam talebi ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi nasıl etkilediğine ışık tutmayı amaçlıyor.