SETA > Atölye |
Almanya Federal Seçimleri Koalisyon hangi renk olacak

Almanya Federal Seçimleri: Koalisyon hangi renk olacak?

Dört yıl aradan sonra tekrar sandığa giden Almanya, merakla 22 Eylül Pazar günü yapılacak federal seçimleri bekliyor. İktidardaki Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) ve anamuhalefetteki Sosyal Demokrat Parti (SPD)'nin oy oranları seçim öncesi yapılan tüm anketlerde sabit görünürken, seçim sonucunu belirleyecek liberaller, yeşiller ve solcuların sandıktan hangi oy oranlarıyla çıkacakları merak konusu. Bunların yanı sıra, seçimlerin bir de büyük bir bilinmeyeni var: Kriz sürecinde Almanya'da mevcut düzeniyle Avro'ya ve Merkel başkanlığındaki hükümete karşı ciddi bir toplumsal tepkinin oluşmasıyla birlikte kurulan “Almanya İçin Alternatif Partisi” (AfD)'nin, özellikle iktidardaki Hıristiyan muhafazakârlar ve liberallerden oy çalarak barajı aşabileceği ve dengeleri değiştirebileceğinin çok da uzak bir ihtimal olmaması.

Dört yıl aradan sonra tekrar sandığa giden Almanya, merakla 22 Eylül Pazar günü yapılacak federal seçimleri bekliyor. İktidardaki Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) ve anamuhalefetteki Sosyal Demokrat Parti (SPD)’nin oy oranları seçim öncesi yapılan tüm anketlerde sabit görünürken, seçim sonucunu belirleyecek liberaller, yeşiller ve solcuların sandıktan hangi oy oranlarıyla çıkacakları merak konusu. Bunların yanı sıra, seçimlerin bir de büyük bir bilinmeyeni var: Kriz sürecinde Almanya’da mevcut düzeniyle Avro’ya ve Merkel başkanlığındaki hükümete karşı ciddi bir toplumsal tepkinin oluşmasıyla birlikte kurulan “Almanya İçin Alternatif Partisi” (AfD)’nin, özellikle iktidardaki Hıristiyan muhafazakârlar ve liberallerden oy çalarak barajı aşabileceği ve dengeleri değiştirebileceğinin çok da uzak bir ihtimal olmaması.

Peki,seçimlerde hangi parti hangi programla sandığa gidiyor? Kamuoyu yoklamalarında sandıktan bir ‘pat’ durumun çıkması halinde muhtemel koalisyon öngörüleri neler? Özellikle sağ cenahtan oy toplamaya çalışan ve ilk defa seçimlere katılan AfD’nin süreçteki rolü ne olacak?

CDU, MERKEL’İN İMAJINA SARILDI

Kamuoyu araştırmalarında %39-40 bandında bulunan ve seçimler öncesi açık ara önde görünen Hıristiyan Demokratlar Birliği, parti programından ziyade Genel Başkanı Angela Merkel’in popülaritesini ön plana çıkaran bir seçim kampanyası düzenledi. Bunun sebebi, 2009’da liberallerle koalisyon sonucu kurulan hükümetin özellikle ilk yılında, yaşanan kabine içi kavgalar ve art arda gerçekleşen skandallar nedeniyle kamuoyunca başarısız algılanmasında yatıyor.

CDU, hükûmetten duyulan bu hoşnutsuzluğun partiye olan desteğe yansımaması için Angela Merkel’i daha ön planda tutan bir seçim stratejisi izledi. Bunda hiç kuşkusuz, ülkeyi İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan en büyük ekonomik krizde başarıyla idare ettiği ve istikrarlı bir yönetim oluşturduğu için “Mutti Merkel” (Anne Merkel) olarak isimlendirilen Angela Merkel’e yönelik kamuoyunda oluşan ‘pozitif lider’ algısı etkili oldu. Bu algının Merkel’in popülaritesine yansıması ve Merkel’in Almanya’nın “en sevilen siyasetçiler” listesinde başı çekmesi,CDU’nun seçim stratejistlerinin Merkel’in şahsına odaklanmaları sonucunu doğurdu.

Ancak, Merkel sahip olduğu ciddi toplumsal desteğe rağmen iki büyük sorunla karşı karşıya bulunuyor.Bunlardan ilki, CDU’nun2009’da koalisyona gittiği ve o dönemde %14,6’lık halk desteğine sahip olanliberallerin tarihi bir krizden geçmesi ve şu an %5’lik barajı aşıp aşamayacağının net olmaması. Diğer sorun ise,yeni kurulmasına rağmen toplumsal desteği hızla artan sağ-muhafazakâr AfD’nin, muhafazakâr ve liberal çevrelerden ne kadar oy alacağının belirsizliği. Bu belirsizliklere rağmen, hedefi liberallerle yapılan koalisyon hükümetini sürdürmek olan CDU/CSU(1), her halükarda sandıktan en güçlü fraksiyon olarak çıkacaktır.

SOSYAL DEMOKRATLARIN TALİHSİZLİKLERİ

Ana muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti,2005’de CDU/CSU ile girdiği ‘Büyük Koalisyon’dan ciddi zararla çıkmış, 2009 seçimlerinde,bir önceki seçimlere nazaran 11 puan kaybederek %23’lük bir halk desteği bulabilmişti.O tarihten bu yana ciddi krizlerle çalkalanan parti, bir türlü kendine özgü bir profil ve parti programı oluşturamadı ve defalarca genel başkan değiştirmek zorunda kaldı. 2009 seçimleri sonrası muhafazakâr-liberal koalisyonla kurulan hükümetin özellikle ilk yıllarda gösterdiği ciddi zafiyetler ve yaşadığı skandalları kendi lehine kullanmayıda başaramayan sosyal demokratlar, seçim sürecine, özellikle SPD’nin tabanında ciddi saygınlığa sahip eski Maliye Bakanı Peer Steinbrück’ü Şansölye adayı göstererek girdi. Seçim sürecinde Steinbrück’ün şahsıyla ve seçim kadrosuyla ilgili çeşitli skandalların patlak vermesi ve kendisinin kampanya boyu birçok hataya imza atmasıyla talihsizlikler SPD’nin yakasını bırakmadı.Ancak Steinbrück ve Merkel’in canlı yayında karşı karşıya gelmeleri, SPD’nin bir nebze de olsa tekrar hareketlilik kazanması ve kamuoyu desteğini artırmasıyla sonuçlandı. Seçimlerde; çeşitli ekonomik ve hukuki taleplerle sosyal adaletin ve devletin sosyal sıfatının güçlendirilmesine yönelik bir programla destek arayan ve son anketlerde %25-26 bandında görünen SPD’niniktidar hedefini iseYeşiller Partisi’yle koalisyona gitmek oluşturuyor.

SEÇİMİN KADERİNİ BELİRLEYECEK PARTİLER

Muhafazakârlar ve sosyal demokratlardan ziyade seçimin kaderini küçük partilerin alacakları oy oranlarının belirleyeceği Almanya Federal Seçimleri’nde,parti tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşayan liberallerin (FDP) seçim barajını aşıp aşamayacağı kesin değil. Bir dönem %2’lere kadar gerileyen parti, son anketlerde % 4ila 5aralığındabir oy oranına sahip görünüyor.Parti kurmayları, sandığa kısa bir süre kala baraj tehdidini aşabilmek için CDU seçmeninin ikinci oyuna(2) talip oldular. Liberallerin seçim kampanyasının ana başlıklarını iseliberal hakların muhafaza edilmesi ve orta sınıfın vergi politikaları aracılığı ile ekonomik açıdan rahatlatılması oluşturuyor.

Seçimlerde yarışacak bir diğer parti Yeşiller, 2011’de % 25’lere varan tarihi bir destek elde ederken, iki yıllık süreçte bu desteği büyük oranda kaybetti ve son anketlerde % 9’a kadar geriledi. Yeşiller; geleneksel olarak seçim kampanyalarını adalet, çevrecilik ve ‘yeşil enerji’ile toplumun modernize edilişi üzerinden yürütüyor.

Bir başka muhalefet partisi olan Solcular (DL), seçim sürecini özellikle ekonomik krizin neticesi olarak oluşan ciddi sosyal adaletsizlikler ve mağduriyetler üzerine söylem geliştirerek geçirdi. Başta mevcut ekonomik düzenin vatandaştan ziyade bankaların çıkarlarını gözettiğini savunan parti, son aylarda halk desteğini artırarak, son kamuoyu yoklamalarında % 8-9bandına yerleşmiş görünüyor.

SEÇİMİN SÜRPRİZ VE KİLİT PARTİSİ: AfD

Seçimlerde boy gösterecek bir diğer parti olan AfD ise, ekonomik krizinAlman siyasi sistemine en somut yansıması olarak bu yıl kuruldu. Mevcut beş partininde tehdit olarak algıladığı sağ-muhafazakâr AfD, seçim kampanyasını Avro eleştirisi ve mevcut mülteci politikalarını tenkit üzerinden yürüttü. AfD, kamuoyu araştırmalarında % 3-4 ile barajın altında görünmesine rağmen, seçimin en büyük bilinmeyeni ve sürprizi olarak kabul ediliyor. Kamuoyu araştırmacıları AfD’ninöngörülemezliğini vatandaşlarınAfD’ye oy vereceğini itiraf etmemesine bağlıyor. Nitekim AfD, ırkçı-sağcıların açıktan ilgi odağı haline gelmesi ve parti yönetiminin bu sorunu görmezden gelmesinden dolayı kamuoyu tarafından sağ-popülist bir parti olarak algılanıyor. AfD, barajı aşıp parlamentoya girmesi halinde mevcut beş partili sistemin dengelerini alt üst edecek ve mevcut muhafazakâr-liberal koalisyonun devam etmesini imkânsız hale getirecektir.

SEÇİMLER SONRASI MUHTEMEL KOALİSYON FORMÜLLERİ

Alman kamuoyunda seçimlere dair en fazla tartışılan konulardan birini ise seçim sonrası ortaya çıkması beklenen muhtemel koalisyon formülleri oluşturuyor. Ne muhafazakârlar ve liberallerin ne de sosyal demokratlar ve yeşillerin çoğunluk sağlayamadıkları mevcut durumda, toplamda beş farklı koalisyon formülü mümkün görünüyor. Ancak bu formüllerdenbazılarıçeşitli sebeplerden dolayı olasılığı düşük, hatta ihtimal dışı görülüyor. Bunlardan biri, muhafazakâr-liberal-yeşiller koalisyonu. İlk defa 2012’de Saarland eyaletinde denenen bu koalisyonun başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle, bu koalisyonun tekrarı ihtimal dışı görülüyor. Bir başka ihtimal olan muhafazakâr-yeşiller koalisyonu ise 2008-2010 arasında Hamburg eyaletinde denendi, ancakbu koalisyonun da başarısız olması sonrasında Yeşiller Partisi kongresinde federal seçimler için bu olanak peşinen reddedildi. Bir başka olanak ise özellikle liberallerin sol cenahının dillendirdiği sosyal demokrat-yeşiller-liberal koalisyonu.Ancak sosyal demokratlar ve yeşillerin bu olanağa destek vermesi muhtemel görünmüyor. Diğer yandan solcular; sosyal demokrat-yeşil-sol koalisyonu taraftarı. Fakat SPD adayı Peer Steinbrück’ün hiçbir şekilde solcularla işbirliğine gitmeyeceğine dair açıklamaları ve partisinin sağ kanadının ciddi biçimde karşı çıkmasından dolayı bu koalisyon da aynı şekilde pek mümkün görünmüyor.

Seçim sonrası için muhtemel, aynı zamanda güçlü görünen iki senaryo mevcut. İlk senaryoya göre, liberaller seçim barajını aşmayı başarabilirlerse, bu durum, mevcut koalisyon hükümetinin devam ettirileceği anlamına gelecektir. Kamuoyu yoklamalarında liberal FDP için bu destek görünmesede, analistler, sandıkta liberal tabanın FDP’yi düşürmemek için son dakikada oy atabileceklerini ifade ediyorlar. Fakat mevcut koalisyonun sürdürülebilmesi için sadece FDP’nin barajı aşması değil; aynı zamandaAfD’nin barajı aşmaması gerekiyor. AfD’nin barajı aşması yahut FDP’nin düşük düzeyde destek bulması durumunda en muhtemel senaryo,Steinbrück’ün geri çekilerek, muhafazakârlar ile sosyal demokratların Angela Merkel liderliğinde yeni bir ‘Büyük Koalisyon’ kurmasından geçiyor. Eğer AfD dışında ikinci bir sürpriz yaşanmazsa, Merkel’in öyle yada böyle, iktidarını sürdüreceği şimdiden net bir biçimde görülebiliyor.

(1) Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU),CDU’nun kardeş partisidir ve CDU adına Bavyera eyaletinde seçimlere katılmaktadır. Dolayısıyla parlamentodaki fraksiyon CDU/CSU’dan oluşmaktadır.

(2)Alman Seçim Sistemi’ne göre, her vatandaş iki oy hakkına sahiptir. Bir aday, kendi seçim bölgesinde kullanılan birinci oylar arasında relatif çoğunluğu sağlarsa doğrudan parlamentoya vekil seçilirken, ikinci oy ile vatandaş parlamentoda ki dengeleri belirlemektedir.