7 Ekim ve sonrasında yaşananlar, Ortadoğu yakın tarihindeki en önemli olaylardan biriydi ve yansımaları her düzeyde devam ediyor. Ancak en önemlisi, Filistin meselesini bir kez daha ulusal kurtuluş meselesi olarak gerçek mahiyeti ile birlikte dünyaya hatırlattı.
7 Ekim'de Aksa Tufanı Operasyonu sonrası dikkatlerin Hamas liderlerinden Yahya Sinvar'a çevrilmesi doğaldı. Zira Sinvar, söz konusu operasyonu planlayan ekibin başında yer alıyordu. Siyasal tecrübesi ve 7 Ekim sonrası yaşananlar da eklendiğinde Hamas Siyasi Bürosu Başkanı İsmail Heniye'nin Tahran'da suikaste uğramasının ardından Yahya Sinvar'ın oy birliğiyle yeni başkan olarak seçilmesi de sürpriz olmadı.
Onu siyasi olmayan bir kişi olarak tasvir eden yaygın inanışın aksine Sinvar, oldukça tecrübeli bir siyasi figür. Sinvar'ın 61 yıllık hayatının en az 40'ı siyasetin kalbinde geçti. 1980'li yıllarda Gazze İslam Üniversitesi Öğrenci Konseyi'nin başkanı olarak Gazze'deki öğrenci gruplarına liderlik ediyordu. O dönemde Filistin toplumu, Siyonist saldırıları ve Arapların Filistin meselesini ihmal etmesi yüzünden oldukça karmaşık bir durumdaydı. 1987'de Filistin İntifadası patlak verdiğinde Yahya Al-Sinvar ayaklanmayı başlatan isimlerden biriydi.
On dokuz yaşındayken, 1982 yılında, İsrail tarafından kısa bir süreliğine tutuklanan ve sonrasında salıverilen Sinvar, Şeyh Ahmed Yasin ile birlikte yaptığı faaliyetler nedeniyle 1985 yılında tekrar tutuklanarak 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Nitekim belirtildiği gibi Sinvar'ın 1987'de intifadanın başlamasında ve Hamas hareketinin sahada fiilen kurulmasında büyük rolü vardı. İsrail Filistin ayaklanmasının başlamasından bir ay sonra, Ocak 1988'de onu tutukladı. Sinvar, 415 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu seferki tutuklanmanın sebebi ise Sinvar'ın henüz 23 yaşındayken Hamas hareketi için "El-Mecd" olarak adlandırılan bir güvenlik grubu ve mekanizması kurması nedeniyle oldu.
Bu tarihten itibaren hapiste kalan Sinvar, 2011 yılında İsrail askeri Gilad Şalit'in serbest bırakılması karşılığında yapılan esir takası anlaşmasıyla serbest bırakıldı. İsrail işgal devleti daha sonra Yahya Sinvar'ın serbest bırakılmasından üzüntü ve pişmanlık duymuştu. İsrail istihbaratçısı Micah Kubi konuyla ilgili şunları söylemişti: "Sinvar'ın serbest bırakılması İsrail tarihindeki en büyük hataydı."
Sinvar, tutuklu bulunduğu 1988 ile 2011 yılları arasında, hapishanede siyasi çalışmalarını sürdürdü. 8 yıl boyunca hapishanelerdeki Hamas mahkumlarının yüksek liderlik görevini devraldı ve birçok açlık grevine öncülük etti. Tutukluların haklarını almak için 1992, 1996, 2000 ve 2004 yıllarında grevlere öncülük etti. Ayrıca hapishanelerdeki mahkumları birleştirmek için diğer Filistin hareketlerinin ve gruplarının liderlerine yaklaşma çabalarıyla öne çıktı ve El Fetih hareketinin lideri Mervan Barguti ile önemli bir ilişki kurdu.
Ancak daha da önemlisi Sinvar, hapishanede geçirdiği süreyi İsrail'in iç politikasını incelemek ve İsrail zihniyetini anlamak için kullandı. Kendisini İsrail toplumunu, liderlerini ve psikolojisini incelemeye adadı. Ayrıca İbranice dilini de öğrendi. Yahudi dini ve Talmud metinlerini çalıştı. Bütün bunlar onun İsrail siyasetini, zayıflıklarını ve bölünmelerini çok derinden anlamasını sağladı.
Benzer şekilde siyasi yazarlık meziyetleri de bulunan Sinvar, bu alanda zengin bir deneyime sahip. Hapishanede birçok metin yazdı ve "Çerçeveler Arasında Shin Bet" ve "İsrail İç Güvenlik Servisi" gibi siyasi kitapların tercümesini yaptı. Sinvar ayrıca 1992'de "İsrail Partileri" kitabını da tercüme etti. Sinvar, "Hamas Deneme ve Yanılma" başlıklı eleştirel bir çalışma kaleme aldı. Bunlara ek olarak Sinvar, Shin Bet Başkanı Yaakov Peri tarafından yazılan "Seni Öldürmeye Gelen Kişi" adlı kitabı ve bir diğer Shin Bet Başkanı Karmi Gilon tarafından yazılan "Farklılıklar Arasındaki Shin Bet" kitabını tercüme etti.
Onunla birlikte çalışanların aktardıklarına göre Sinvar'ın hapishanede dikkat çeken bir diğer özelliği ise güçlü bir müzakereci olmasıdır. Zira Sinvar yalnızca 2011'deki bir değişim anlaşmasıyla serbest bırakılan bir mahkum değildi, aynı zamanda müzakere sürecinin de bir katılımcısıydı. Sinvar, takas anlaşmasının ilk versiyonlarını net bir şekilde reddetti ve belirli koşullar üzerinde ısrar etti. İsrailli müzakerecilerden Ofer Dekel, Sinvar ile görüşerek ondan anlaşmanın tamamlanmasının hızlandırılmasına katkıda bulunmasını istedi. Dekel, Sinvar'ın her koşulda hapisten çıkmakla ilgilendiğini düşünüyordu ancak Sinvar, tüm müzakere talepleri karşılanana kadar hapishanede kalmaya hazır olduğunu söyledi ve gösrerdi. Nitekim İsrail koşulları kabul edene kadar gerçekte olan da buydu.
Sinvar, 18 Ekim 2011'de hapisten çıktığında Gazze'deki Hamas siyasi bürosunun resmi bir üyesi oldu ve 2017'de Gazze'deki Hamas siyasi bürosunun başkanı seçildi. Sinvar'ın Gazze'de Hamas'a liderlik etme sorumluluğunu üstlenmesinden yalnızca üç ay sonra Hamas, ilke ve politika belgesini kamuoyuyla paylaştı ve Filistin dışında Müslüman Kardeşler ile herhangi bir örgütsel bağlantısının olmadığını ilan etti. Ayrıca başkenti Kudüs olan, 4 Haziran 1967 sınırında bağımsız bir Filistin devleti kurulması konusunda Filistin ulusal konsensüsüne katıldığını duyurdu.
Sinvar, 2018'de Filistin meselesine küresel ilgiyi yeniden kazandırmak amacıyla 2018'deki geri dönüş yürüyüşlerini düzenleyerek, 1987 ayaklanmasından sonra Filistin'deki en önemli halk direnişin başlamasına öncülük etti. Geri dönüş yürüyüşleri Gazze Şeridi sınırındaki Toprak Günü'nün yıldönümünde başladı ve Mart 2018'den Aralık 2019'a kadar sürdü.
Yerel ve bölgesel siyasi ilişkiler düzeyinde ise Sinvar proaktif bir tutuma sahipti. Nitekim El Fetih hareketiyle uzlaşmanın kapısını açtı ve, El Fetih lideri Yaser Arafat'ı birkaç kez kamuoyu önünde övdü. Mısır'la ilişkileri geliştirmeyi başardı. Mısır, Hamas'ı Müslüman Kardeşler'in bir parçası olarak görse de Sinvar, Mısır'la en azından belli bir seviyede ilişki kurabildi ve ilk kez Mısır İstihbarat Bakanı'nı Gazze'de ağırladı.
Öte yandan ideolojik ve stratejik açıdan Sinvar, siyasi ve askeri hareket ve eylem ayrımının Filistin direnişinin durumunu açıklamaya uygun olmadığına inanıyor. Benzer şekilde sivil ve askeri ayrımın da İsrail işgalini, devlet ve toplumunu açıklamak için yetersiz olduğunu düşünüyor. Bu nedenle Hamas'ı ve dolayısıyla da Filistin'in kurtuluşu mücadelesini bir direniş hareketi olarak tanımlıyor. Liderlerin de askeri ve siyasi kişilikleri birleştirmesi gerektiğini düşünüyor. Onun için ancak kurtuluş sonrası ve tam bağımsızlık aşamasında devlete liderlik edecek olan kişilerin sivil politikacılar haline gelebileceğine inanıyor.
Sinvar kendi görev ve sorumluluğu altında 2017'den 2023'e kadar yüksek siyasi esneklik gösterdi. Özellikle uluslararası müzakerelere özel önem veren Sinvar'ın pozisyonu incelendiğinde Mısır, Katar ve direnişi destekleyen aktör veya ülkelerle iyi ilişkiler kurmaya istekli olduğu görülüyor. Ayrıca olası müzakerelerde Birleşmiş Milletler'in yanı sıra Türkiye, Rusya ve Çin'in de önemli bir rol oynamasını destekliyor. Sinvar, bölge ülkeleriyle iyi ilişkilere inanıyor ve dost ve müttefik ülkelerin herhangi bir iç çatışmasına karışmadan Filistin davasına destek almak istiyor.
Sonuç olarak Sinvar'ın Hamas gibi büyük bir özgürlük hareketine liderlik edebilecek siyasi yetkinlik, tecrübe ve esnekliğe sahip olduğu net bir şekilde söylenebilir. Sinvar aynı zamanda Filistin davasının statüsünü güçlendirmek ve geliştirmek amacıyla Mısır, Türkiye ve İran gibi bölgesel güçlerle de derin ve güçlü ilişkiler kurabilir.
[Sabah, 31 Ağustos 2024]