Peki yeni kurulan partilerin böyle bir potansiyeli var mı? Bu mesele bana geçmişte ve günümüzde dünyanın farklı yerlerinde yaşam sürmüş/süren kabilelerin 'isim koyma ritüellerini' andırıyor. Kabile üyesinin ergenlik yaşına gelene kadar dikkat çekici ve kabileye faydalı bir iş yapması beklenir. Ergenlik/savaşçı yaşına geldiğinde ise yaptığı işi çağrıştıran bir isimle kabile üyesinin rüştü tescil edilir. Yeni kurulan partiler siyasette bu aşamaya gelemediler. Şimdilik belirgin tek meziyetleri AK Parti karşıtı olmak.
Ancak bu karşıtlık oldukça sorunlu ve rüştünü ispatlayamamış bir karşıtlık. Hem Babacan hem de Davutoğlu düne kadar AK Parti saflarında siyaset yapıyorlardı.
Partilerini ilan etmeden sayılı günler öncesine kadar AK Parti üyesiydiler.
Üstelik AK Parti'den kopuşları somut bir ayrıştırmayla, yani kendilerine isim konulmasını sağlayacak bir işle de olmadı.
Mesela Davutoğlu AK Parti yönetimi kendisinin elindeki genel başkanlık yetkilerini büyük ölçüde tırpanlamak istediğinde kameraların karşısına geçip Erdoğan'a sadakat yeminleri edeceğine kendi yolunu çizeceğini ilan etseydi bir 'iş' yapmış olurdu. Keza Babacan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş sürecinde itirazlarını yüksek sesle dile getirip, AK Parti'den ayrıştığını gösterseydi bugünkü eleştirilerinin bir tutarlılığı olurdu. Ancak kendisi o sıralarda nasıl olsa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi teklifi referandumdan döner, Erdoğan AK Parti'nin genel başkanı olamaz, partide oluşacak genel başkanlık krizinde bize alan açılır hesabı yapıyordu.
Her ikisi de uzun süre sessizce AK Parti'de sıranın kendilerine gelmesini bekledikten sonra umutları tükenince son çare olarak bari parti kuralım dediler.
AK Parti İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini kaybedince partinin bir dağılma sürecine girdiğini düşündüler.
Selden kütük kaparcasına alelacele parti kuracaklarını ilan ettiler. Bekledikleri dağılma gerçekleşmeyince ilan ettikleri partiyi kurmakta bile uzun süre tereddüt yaşadılar. Şimdi de isim koymaya değecek bir hikayelerinin olmadığını teyit edercesine, ne zaman kendilerine mikrofon uzatılsa kendi meziyetlerini değil AK Parti içerisindeyken yaşadıklarını anlatıyorlar.
Siyasi imkansızlıklar neticesinde yapmak zorunda kaldıkları bir tercih bu.
Hal böyle olunca AK Parti tabanından oy çalacak partiler değil AK Parti karşıtı partiler oluyorlar. Bu kimlikle seçmenden oy alabilirler mi? Düşük de olsa bir miktar oy alabilirler ama beklenildiği gibi AK Parti tabanından değil AK Parti karşıtı bloktan oy alabilirler. Üstelik böyle giderse AK Parti karşıtları nezdinde de isim konulacak bir işleve ve faydaya erişemeyecekler.
Kendilerinden temel beklentiyi boşa çıkarmış, AK Parti'den oy alamamış aksine AK Parti karşıtı bloğu dağıtmış partiler olarak muamele görecekler.
[Takvim, 29 Haziran 2020]