Libya’da askeri zeminden siyasi arenaya kayan son dönem gelişmeleri farklı dinamikleri hareketlendirdi. Fas'ta ve Montrö'de yapılan diyalog toplantıları sonrasında Başkanlık Konseyinin yeniden yapılandırılması niyeti ve söylemleri zemin kazandı. Bu nedenle Trablus ve Bingazi'de meydana gelen halk gösterilerinin yol açtığı iç siyasi gerilime paralel olarak Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başbakanı Serrac ve Hafter'in sözde başbakanı Tınni görevden çekilme açıklamaları yaptılar. Serrac'ın Ekim'de görevini devretme söylemiyle, Devlet Başkanlığı Konseyinin yeni yapısı ve siyasi zeminin kayganlığı yeni gerginlikleri şimdiden haber veriyor.
Hafter'i destekleyen devletlerin kendi yandaşlarını devlet kurumlarının kritik kadrolarına getirme gayretlerinde artış yaşanabileceği kesin gibi görünmekte. Böyle bir tablo Libya'da kendine siyasi gelecek yaratma peşinde olan kişi ve grupları doğal olarak dış destek bulma istikametinde hareketlendirecek. Bu nedenle Libya'nın rekabete dayalı sosyal ve siyasi yapısı yeni koalisyonlara veya çözülmelere uğrayabilir. Yani Libya'nın iç siyasi rekabeti çetin bir yıla hazırlanıyor.
Siyasi çözüme yönelik Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid Mışri ve Temsilciler Meclisi Başkanı Akila Salih arasında Fas'ta yapılan görüşmeler Libya'daki krizin sonlandırılmasında belirleyici görünüyor. Somut bir beyanat verilmese de hafta içinde Mışri'nin Ankara'da, Hafter ve Salih'in Kahire'de görüşmeler yapması dikkat çekici. Ayrıca aralarının bozuk olduğu bilinen Hafter ve Salih'i bir arada tutma çabası da Sisi'yi zorlamakta. Libya Diyaloğu ismi verilen Montrö görüşmeleriyse daha somut bir gelişme olarak ortaya çıktı. Siyasi sürecin başlatılması ve Başkanlık Konseyinin yeniden yapılandırılması bir uzlaşı başlığı olarak ilan edildi. Nitekim Serrac da siyasi değişim söylemini bu duyuru sonrası seslendirdi.
Görüldüğü üzere Libya siyaseti iyice kaynamaya başladı. Siyasi atmosfer ısındıkça Libya sahasını kontrol etmek isteyen devletlerin dikte ettiği söylem ve sahadaki yönlendirmeler iyiden iyiye hissediliyor. Nitekim Türkiye ve Rusya'nın, Libya için yürüttüğü görüşmeler de diğer devletleri kaygılandırıyor. Lavrov'un bu hafta içinde "Türkiye ile uzlaşıyı" haber veren açıklamaları da zamanlama bağlamında dikkat çekici. Çünkü iki ülkenin ortak bir özelliği bulunmakta: Libya'da askeri varlıkları.
Libya'nın siyasi geleceğine yönelik Hafter-Salih ikilisi ve bunların destekçisi devletlerin ortak talebi Rusya'nın ve Türkiye'nin Libya'daki varlığının sonlandırılması. Nitekim Rus varlığına Washington yönetiminin tepkisi ABD Afrika Komutanlığının açıklamalarında net bir şekilde rastlanıyor. ABD'nin Türkiye'yi de Ruslarla aynı kefeye koyma eğilimi güçlü görünüyor. Ayrıca ABD'nin askeri ve siyasi kaygılarının ötesinde ekonomik boyutu olan girişimleri de dikkat çekici. Örneğin ABD, Libya'da petrol gelirlerini bir Amerikan bankasında kontrol etmek istiyor. Bir Amerikan firması eliyle Libya Merkez Bankası hesaplarını denetlemek ve finansal sektöre hükmetmek gayesinde. Ayrıca Libya'nın güvenlik sektörü reformunu Jones isimli ABD firmasına ihale ettirmek yoluyla savunma ürünü ihraç etmek de istemekte. Öte yandan Washington'ın belirtilen hesapları tutturabilmek için Ankara ile iş birliğine gitmesi de aslında bir zorunluluk.
ABD ile birlikte Almanya'nın uluslararası toplum yanında Libyalı aktörler nezdinde siyasi girişimlerini artırdığı görülmekte. Alman Büyükelçi Oliver Owcza hafta içinde bir yandan Libyalı bakanları diğer taraftan Libya kurumlarını ziyaret etti. Gündem ise Libya'ya altyapının iyileştirilmesi için yol göstermek. Ancak bu temasların amacının siyasi çözüm sonrasındaki ticari ortamı hazırlamak olduğu belirgin bir şekilde anlaşılıyor.
Rusya ve Türkiye arasında yapılan görüşmelere paralel olarak Libya'da inisiyatifi ele geçirmek önemli. Bunun için hem Libya siyasetini şekillendirmek hem de diğer devletleri sahadan itmek gerekiyor. Bu çerçevede Türk-Rus uzlaşısına cevap olarak ABD ve Almanya'nın girişimiyle Berlin Konferansı'nın ikincisinin toplanması planlanıyor.
Konferansta uzlaşı ve siyasi çözüm söylemini sürekli tekrar eden aktörler dikte edilecek çözümü kabullenme noktasına itilebilecek. Bu çerçevede Rusya ve Türkiye arasında yürütülen görüşmelerin Libya ayağının anlamsız kalabilmesi söz konusu. Nitekim konferansta yabancı milislerin Libya'dan çekilmesi talebi özellikle ABD'liler tarafından seslendirilebilecek. İç siyasi dengelerdeki dönüşüm de bu konferansın sonuçlarının Libya'ya yansımalarını etkileyecek. Diğer bir ifadeyle ikincisi düzenlenecek Berlin Konferansı'nda alınacak kararlara paralel olarak Libya'ya müdahil devletler arasında yeni bir ittifak dizilimi muhtemel görünüyor. Libya siyasetinin hem bu dizilimi etkilemesi hem de muhtemel dizilimlerden faydalanmaya çalışması beklenebilir.
[Sabah, 26 Eylül 2020].