Muhaliflerin Kuzey ve Güney cephesindeki önemli kazanımları, Suriye’yi tekrar gündemin zirvelerine taşıdı. Kısa bir süre içerisinde muhaliflerin kurduğu koalisyonlar, Kuzey’de İdlib merkezini, sahil hattı için kritik konumdaki Cisr’eş-Şuğur’u ve Gab Ovası’ndaki önemli rejim konuşlanmalarını ele geçirdiler. Güney’de ise Nasib sınır kapısı ve Buşra’eş-Şam’ın kontrolünü rejim ve İran bağlantılı milislerle çatışarak elde ettiler. Halep’in düşmesi uyarılarının sıklıkla yapıldığı bir zeminden saha kazanımları ve psikolojik üstünlükle çıkan muhalifler, sürecin nasıl bu noktaya geldiği ve nasıl ilerleyebileceği konusunda birçok tartışmayı da tetiklemiş oldular.
Muhalefetin değişik vilayetlerde ortak operasyon odaları kurabilmesi ve İdlib’de Fetih Ordusu ismiyle birleşebilmesi, çatışmaların seyrini değiştirmiş gibi görünüyor. Koordine oldukları zaman rejim ve destekçileriyle baş edebildikleri fikri Fetih Ordusu’nun başarı hikayesiyle tüm muhalefete yayılmış durumda. Bundandır ki siyasi muhalefet ile sahadaki aktif askeri gruplar ilk defa oturup birbirlerine değip halleşebildiler. En azından tefrikanın muhalefete felaket getirdiği; tevhidin ise güçlendirdiği yaygın bir fikre dönüştü.
ÇATIRDAYAN İTTİFAK
Suriye-İran ittifakında çatırdamalar var. Suriye istihbaratının önemli isimlerinden Rüstem Gazali’nin İran’ın Suriye’deki baskınlığı konusunda girdiği tartışma sonucu dövülerek öldürülmesi bunun en çarpıcı örneklerinden birisi. İran rejime sadece destek vermiyor; aynı zamanda Suriye’de kendi hakimiyet alanlarını kuruyor. Bu da Sistani’nin bile eleştiri noktasına geldiği Irak’taki gibi İran-Suriye ittifakında tehlike çanlarını çalmakta. İran’ın Irak ve Suriye arasında bölünmesi de muhalefetin kazanımlarını mümkün kılan faktörler arasında. İran ve dolayısıyla Esed rejimi, bölgesel anlamda sınırlarını fazla zorladılar; şu an bunun komplikasyonlarıyla yüzleşiyorlar.
Benzer şekilde Esed rejiminin ekürisi IŞİD’in Irak ve Suriye arasında bölünmesi ve koalisyonun hava saldırıları da muhalefete rejime yoğunlaşma imkanı tanıdı. IŞİD muhalefeti bölmek için Suriye’ye konulan bir piyon ve bu görevi başarıyla ifa etti. IŞİD’in kendi derdine düşmesi de bu sebepten muhalifleri rahatlattı.
Suudi Arabistan’daki kral değişikliği sonrası bu ülkeyle Türkiye ve Katar arasındaki artan anlayış ve işbirliği de Suriye’de olumlu etkiye sahip. Bu üç ülkenin muhalifleri ortak zeminde buluşturması bile başlı başına sahada oyunu değiştiriyor. Bir de askeri destek oyun değiştirici seviyeye gelirse Suriye’de yeni bir gerçeklikle karşı karşıya kalabiliriz. Tabii ki ABD’nin de köstek mekanizmalarının bir şekilde by-pass edilmesi lazım.
Esed rejimi yıkılmak üzere değil; fakat sahadaki hızlı kazanımlarla ve rejimin kağıttan kaplanlarının kaçış moduna geçmesiyle psikolojik üstünlük muhaliflere geçmiş durumda. Muhalefet güçleniyor; Esed rejimi zayıflıyor. Bu kazanımların sürdürülebilir olması için tevhidin korunması ve Suriye’nin Dostları Grubu’nun üç kilit üyesinin Suriye’de daha fazla inisiyatif alması gerekiyor.
[1 Mayıs 2015, Akşam]