SETA > Yorum |

Suriye ile Yarınımız...

Gerçekten savaş isteyen bir ülke, 6 ay boyunca Suriye ile, 13 ay boyunca da uluslararası camiayla birlikte aktif diplomasi yürütmezdi.

Suriye’de yaklaşık 19 aydır devam eden kriz ve çatışmaların kanı artık sınır ötesine sıçramaya başladı. Suriye’ye komşu olan Ürdün ve özellikle sınır güvenliğinin krizden önce bile çok gevşek olduğu Lübnan ile birlikte Türkiye de 19 aylık süreçte bu sıçrayışlardan doğrudan etkilendi. Aslında Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile Suriye rejimi arasında Suriye-Türkiye sınır hattı boyunca gerçekleşen çatışmalardan seken kurşunlar ara sıra Türkiye tarafına da isabet etmekteydi. Özellikle sınır kapılarının ÖSO tarafından ele geçirilmesi esnasında yaşanan çatışmaların Türkiye tarafına yansımaları kuvvetli olmaktaydı. Yine de Türkiye’nin F-4 keşif uçağının hiçbir uyarı yapılmaksızın Suriye tarafından uluslararası hava sahasında düşürülmesine kadar Suriye’nin Türkiye’ye karşı yaptığı ihlaller fazlaca gündeme gelmedi. F-4 olayı ile birlikte Suriye’nin ihlalleri Türkiye için tehlike arzeder boyutlara ulaştığında Türkiye Suriye’ye yönelik angajman kurallarını tehdit öncelikli olarak değiştirmiş, tabiri caizse “eli tetikte” Suriye’nin ihlallerini engellemek veya ihlallere cevap vermek için bekler duruma geçmişti.

Akçakale’de yaşanan acı olayı ve Türkiye’nin sonrasında koyduğu tepkiyi bu arka planı kullanarak analiz etmekte fayda vardır. ÖSO’nun Eylül ortasında Tel Ebyad sınır kapısını ele geçirmesinden itibaren devam eden çatışmalar, Akçakale’ye bu süreçte seken kurşunlar, şarapnel ve top mermisi parçaları olarak yansıdı. Bu sebepten ilçede okullar tatil edilmiş, vatandaşlara teyakkuz çağrısı yapılmış ve Türkiye Suriye’ye nota vermişti. Suriye rejiminin diğer sınır kapılarının aksine Tel Ebyad’da ısrar etmesi ve mukavemet göstermesi, maalesef Çarşamba günkü saldırıya sebep oldu. 

NEDEN TEL EBYAD?

Tel Ebyad, Suriye rejiminin kaybettiği ne ilk ne de son sınır kapısı. Özellikle Türkiye, Irak ve Ürdün sınırlarında muhaliflerin hakimiyeti tesis edilmiş vaziyette. Daha önce Bab el-Hava sınır kapısının ÖSO tarafından ele geçirilişi sırasında yaşanan çatışmalar Türkiye gündemine gelmiş, fakat bu çatışmalar Tel Ebyad’ın aksine uzun sürmemiş ve rejim askerleri mevzilerine çekilmişti. Tel Ebyad’ı özel kılan ve rejimin direnişine sebep olan husus, büyük oranda bu sınır kapısının stratejik konumu ile alakalı. İdlip-Halep-Rakka-Haseke hattında, yani Türkiye sınırı boyunca, rejimin nispi kontrolü altında olan ve tutunabildiği tek yer Rakka’nın merkezidir ve kuzey hattının tamamen kaybedilmesinin tek şartı Rakka’nın elde tutulmasıdır. Halep’in savaşarak, Haseke’nin savaşmadan kaybedilmesi, Rakka’yı ve Rakka’nın dış destek kapısı olarak gördükleri Tel Ebyad’ı daha da önemli kılmaktadır. Rejim, Tel Ebyad’ı elde tutarak Rakka’nın merkezine saldırı hazırlığı içerisinde olan ÖSO’nun lojistik destek damarlarını tıkamaya, aynı zamanda devrimci şehirleri Halep ve Deyr-i Zor arasında bir tampon bölge oluşturmaya çalışmaktadır. Bu sebepten Türkiye’nin tüm uyarılarına rağmen rejim, sınıra yakın bölgelerdeki çatışmaları sonlandırmamıştır.

Bu soru rejim ve ÖSO güçlerinin konuşlanmasının ortaya koyulması ile birlikte rahatlıkla cevap verilebilecek bir sorudur. Akçakale’ye isabet eden spesifik top mermisinin ÖSO’nun envanterinde olmaması ve oradaki hareketliliğin Türkiye’deki takip sistemleri tarafından izleniyor olmasını bir yana koyalım. Sırtı Türkiye’ye dönük olan ÖSO ve y&uum